Gıdasız kalan İstanbul

İstanbul eskiden böyle değildi. İstanbul dediğin Eminönü, Aksaray ve Fatih semtleriyle tarihi yarımadaydı, karşısında da Galata ve Pera vardı. Rahmetli teyzemin eşi yine rahmetli eniştem bir İstanbul beyefendisiydi, Üsküdar Salacak’taki evinden çıkarken “İstanbul’a iniyorum” derdi.  “Enişte burası neresi” dediğimde, “İstanbul karşı taraftır canım” sözü hep aklımda kalmıştır.

Bu sözler çok değil, 70’li yıllara ait… Ondan öncesine bakarsan şaşar kalırsın; İstanbul bağ, bahçe ve bostan diyarıydı.

Evliya Çelebi ondan çok sonra Reşat Ekrem Koçu’yu okursan, yedi tepeli kenti  nehirler ve dereler ortasında sanki Venedik sanırsın!

İstanbul yakın zamanda betona gömüldü, tabutun son çivisi de Kanal İstanbul ile çakılacak.

Türkiye eskiden gıda yönünden kendine yeten ülke sınıfındaydı, et yine pahalı sayılabilirdi ama Doğu Avrupa ovalarından beslenen sığırları ithal etmiyorduk. İstanbul da öyle sayılırdı; bu kent en fazla Trakya ve Sakarya bilemedin; Kastamonu’dan gelen ürünlerle idare ediyordu.

İstanbul’un Silivri ve Çatalca çevresi Türkiye’nin manda sütü kaynağıydı. 

İstanbul’un sur marulu, Çengelköy salatası hâlâ dillere destandır.

Devletin İstanbul’da tarım alanında da bir örgütlenmesi vardı, il müdürlüğünün arazileri son yıllarda yok pahasına satıldı, artık bazılarında gökdelenler yükseliyor.

İstanbul Tarım İl Müdürlüğü’ne kayıtlı çiftçi sayısı 3 bin dolayında… Bu çiftçilerin çoğu Şile, Silivri ve Çatalca’da… Çoğu arazilerini jet hızıyla satmaya devam ediyor.

Kapısına ilk kilit vurulacak kamu kuruluşu böylece tarım il müdürlüğü olacak.

İstanbul’un ülkenin neden en pahalı kenti olduğu herhalde yeterince açık olsa gerek.

İstanbul için zihni sinir projesi

İstanbul’un maruluna, hıyarına sahip çıkamayan Tarım Bakanlığı’nın ilginç bir projesi var. Doğum yeri Kanada olan kanola bitkisinin üretim projesi bu. Bakanlık bu proje için kollarını sıvamış ve şöyle bir açıklama yapmış;

"Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi" başlığı altında "İstanbul İçin Kanola Yağlı Tohum Projesi" kapsamında Silivri, Çatalca, Arnavutköy ve Büyükçekmece'de kanola tohumu dağıtımı gerçekleştirildi.”

Nereden çıktı bu kanola (aslında kolza denen bitkinin pek sağlıklı olduğu söylenemez) derseniz, ayıp edersiniz. Zeytinyağı ve ayçiçek yağının altın borsasına girmesinden sonra bakanlık geleceği böyle planlıyor!  

Tohum dağıtımından bin dolayında çiftçi yararlanmış. Kanola yağına gelince daha çok kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Halkımız marketlerden daha kanola yağı satın almaya başlamadı. Anadolu’nun ölmez ağacı zeytin yerine kanola tercihi ayrı bir sorun ama bağsız bostansız kalan İstanbul’a bu bitkiyi nasıl yakıştırdılar? İşin ustalarına göre, böyle uzmanlara şapka çıkarmak lazım! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi