“ÇOCUKLAR İÇİN MÜZE GEZMEK BESLENME ÇANTASI KADAR ÖNEMLİ”

Şiirlere, şarkılara ilham veren bir şehirdir İstanbul. Yedi tepeli şehir; Mimar Sinan’ın yapıtları, surları, bentleriyle tarih kokar. Bizans’a, Osmanlı’ya başkentlik yapmış İstanbul, sanat tarihçisi Haldun Hürel’in tanımıyla “Tek başına bir ülkedir.”

Bu hafta Ayraç’ta; yazdığı kitaplar, araştırmaları ve üniversitelerde verdiği derslerle İstanbul’un tarihini anlatan sanat tarihçisi Haldun Hürel var. Ben de Haldun Hoca’nın öğrencisi olma şansını yakalamış, onun İstanbul sevgisinin, heyecanının bir parçası olmuştum. Haldun Hürel’le İstanbul’u tanımanın neden önemli olduğunu, şehrin değişen silüetini, ailelerin çocuklarına İstanbul gezilerinde nasıl rehberlik yapabileceğini ve küçükler için yazdığı ‘Çocukların İstanbul’u’ kitabını konuştuk.

İstanbul üzerine yazdığınız çok kıymetli kitaplarınız var. Çocuklar için de özel bir seri hazırladınız. Mimar Sinan’ın İstanbul’u, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u, Çocukların İstanbul’u diye devam eden bir seri. Bu kitaplar çocuklar ve aileler için bir rehber niteliğinde öyle değil mi?

Bu kitapların hepsi önemli. Bunlar tarihi bilgiler. Okuyan kişinin illa İstanbul’da da yaşaması gerekmiyor. İstanbul Bizans ve Osmanlı tarihinde başkentlik yapmış bir şehir. Buranın kültürünün bilinmesi, bu şehirde yaşayan insanlar ve miras bıraktıkları önemli. Öğrencilere hep şunu söylerim: En azından arkadaşlarınızla beraber gezdiğinizde İstanbul’la ilgili herhangi bir şeyi birkaç cümle ile anlatmanız yeterli. Kültürden, şehirden bihaber yaşamak ayıp oluyor bence. Bir anekdotum var: Kızımın Amerikalı bir arkadaşı vardı. Öğrendiği, merak edip araştırdığı bilgilerle o Amerikalı, Türk arkadaşlarına İstanbul’u tanıttı.

Nereye dönsek tarih fışkırıyor bu topraklardan. Merak etmemek elde değil!

Anadolu; kültürün, tarihin başkenti. Dünyanın en eski insanlık yerleşimi Başakşehir’de bugün. Düşünebiliyor musunuz? Altın şehir denilen yerde, mağarada.

İSTANBUL’UN ALTI, ÜSTÜNDEN ZENGİN”

Maalesef bu toprakların kıymetini bilmiyoruz. Siz ne dersiniz?

Kültür ve sanat tarihi konusu maalesef en geride bırakılmış parametreler. Toplum bunlarla ilgisini neredeyse hiç tamamlayamamış görünüyor. Oysa medeniyetin beşiği, ilk basamağı. Oradan geçmeden yükselemezsin. Hep söylerim. İstanbul’un altı, üstünden zengin. O kadar birikimler var ki benim bildiğim yerler. Bunları herkes göremez, bilemez. Keşfetmek lazım, bunlar benim girdiğim bazı delikler… İstanbul’un üstüne Bizans, onun üstüne Osmanlı İstanbul’u, Osmanlı’nın da üstüne başka bir İstanbul yapıldı. Hele son otuz yılda yapılanlar İstanbul’u betona gömdü tamamen.

Adım adım, sokak sokak, karış karış İstanbul’u geziyorsunuz. Şehrin değişen silüetine ilişkin mutsuzluğunuzu tahmin edebiliyorum. Düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Neler hissediyorsunuz?

Yaklaşık otuz yıla yakın karış karış, adım adım İstanbul’u geziyorum. İstanbul masa başında yazılacak bir şehir değil! Ben tek başıma gezerim, araştırmalarımı yaparım. Belirli güzergahlar belirlerim ve vaktimi ona göre planlarım. Üsküdar’dan başlayıp Tophane’ye, Beyoğlu’na geçmem. Parsel parsel gezerim.  Yarımadayı araştırırken yarımadayı bölümler halinde gezerim.

Önemli olan tarihi yarımada tabi. Hem Bizans hem Osmanlı başkenti orası, küçücük bir yarımada düşünün. 600 yıllık bir medeniyet beri taraftan 1200 yılık bir başka medeniyetin Bizans’ın başkentliğini yapmış. 16 km bile olmayan küçücük bir yarımada. Bugünkü Fatih ilçesi. Dünyanın en önemli tarihi alanlarından biri olmasına rağmen bunun önemini ve kıymetini kaç kişi biliyor? Buraları parsel parsel gezdiğimde inanın adım atmadığım yeri kalmamıştır çünkü ancak böyle anlaşılır şehir. Burada bugün ne var? Daha önce ne vardı? Bunları araştırmak çok uzun yıllar sürüyor. İnsan sevdiği işi yapınca yorulmuyor tabi.

“ATATÜRK, MİMAR SİNAN’IN MEZARINI AÇTIRIP

HEYKELİNİ YAPTIRDI”

 ‘Mimar Sinan’ın İstanbul’u’ kitabını yazdınız. Mimar Sinan büyük bir deha. Onun yetiştiği ve eserler verdiği bir memlekette şimdiki mimari anlayışa bakınca bu durum çok üzücü değil mi?

Üzücü değil kahredici. Mimar Sinan’ın ne kıymetini ne eserlerini ne eserlerinin rotalarını tam anlamıyla idrak edebildik. Atatürk, Mimar Sinan’ı araştırın diye mezarını açtırdı. “Onu görmek istiyorum, onun heykelinin yapılmasını istiyorum” dedi. Boyu, posu, endamı nasıl diye Süleymaniye Camii’nin Haliç’e bakan ucundaki mezarı 1930’larda Prof. Dr. Afet İnan ve Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu gibi dönemin bilim insanları tarafından kazıldı, iskeletinden heykeli yapıldı. O heykel bugün Ankara Üniversitesi önünde sergileniyor. Mimar Sinan’ın en güzel heykelidir bu. Ankara’ya gidenlere mutlaka görmelerini tavsiye ederim. Atatürk heykeli gördüğünde elini tutmuş “Tam hayalimdeki gibi olmuş” demiştir. Romantik, sinematografik bir duygu.

“ÇOCUKKEN GEZDİĞİM GÜLHANE PARKI

BENİM İÇİN AMAZON ORMANI GİBİYDİ”

Çocuklar için de İstanbul’u anlatan bir seri hazırladınız. Aileler çocuklarıyla İstanbul’u gezmeye nereden başlasınlar? Ne önerirsiniz?

Öncelikle müzelerden başlanmalı. Anaokuluna giden bir çocuğun sırtına taktığınız beslenme çantası gibi müzeler de o çocuğun beslenme çantası olmalı! Çocuk mırın kırın edebilir ama bu bilinçaltına yerleşir. Çocuk diliyle anlatarak öncelikle Topkapı Sarayı ve Arkeoloji Müzesi gezilmeli. Daha sonra Dolmabahçe Sarayı. Ben de böyle başladım. Tarih sevgimin oluştuğu yer Gülhane Parkı’dır.  Ayasofya’nın kocaman kütlesi, o zamanki tramvaylar çocuk gözüyle büyüleyici oldu benim için. 5 - 6 yaşlarındaki çocukların görebileceği her şey ileride onların temel taşlarını oluşturuyor. Şehri gezerek görmek gerekiyor. Bizim en şanslı yanımız; babam her hafta sonu bizi gezdirirdi. İstanbul’da babamın ve annemin gezdirdiği ilk yerlerden biri Gülhane Parkı’dır. Benim gözümde o zaman Gülhane Parkı, Amazon Ormanı gibi görünmüştü. Tüm bu kültürel geziler çocuklarda derin kültür ırmakları oluşturuyor.

Acıbadem Tıp Fakültesi’nde İstanbul dersi veriyorum. Çocuklar dersten çıkıp anatomi dersine giriyor. Bu dersler kültürel basamakları tamamlayan, sizi değerli bir insan yapan bilgi yumaklarıdır. Kültürlü bir doktorla sıradan bir doktor arasındaki fark burada ortaya çıkıyor.

“MARMARAY KAZILARINDA ÇIKAN ESERLER DÜNYAYA PARMAK ISIRTTI”

İnsanın yaşadığı şehri bilmesi, tanıması, taşını, toprağını geçmişini bilmesi neden önemli?

Son zamanlarda toplum olarak günü yaşar hale geldik. Bizde “Boş ver geçmişi, geleceğe bak” anlayışı hakim. Geçmiş benim için geleceğin temel taşıdır. Geçmişi bilmeden geleceği inşa edemezsin. Ben kimim? Bu topraklar kimindi? Arkeoloji biliminde kazmalar Anadolu toprağına boşuna mı vuruluyor? Marmaray’dan çıkan o dehşet verici belgeler dünyaya parmak ısırttı. Dünyada şu anda 1000 yıllık 36 Bizans gemisi tek Türkiye’de var.

“ÇANAK ÇÖMLEK SENİN KÜLTÜREL TEMEL TAŞIN”

Cumhurbaşkanı hatırlayacaksınız Marmaray’da çıkan eserler için “Çanak çömlek” demişti.

Yanlış bir ifade. Çanak çömlek senin kültürel temel taşın. Ben orada çekimler de yaptım. Cansiparane çalışan insanlar vardı. Bir televizyon için çekim yaparken kamera sürekli duruyordu.  Devamlı bir şey bulunuyor, bana gösteriyorlar. Hatta arkeolog arkadaşlarım bana oradan küçük bir istiridye kabuğu verdiler. Denizin 300 metre gerisinde deniz kabuğu. Sonradan doldu çünkü orası. Söyler misiniz böyle bir yer dünyada kaç ülkede var?

İSTANBUL’UN MİTOLOJİK ÖYKÜSÜ

Haldun Hürel ‘Çocukların İstanbul’u’ kitabında İstanbul Boğazı’nı ve İstanbul’un en eski yerleşimi Bizantion’un nasıl kurulduğunu mitolojik hikayelerle anlatıyor.

“Baş Tanrı Zeus, Tanrıça Hera ile evli olmasına karşın İo adında bir genç kıza gönlünü kaptırır. Ama kıskanç Hera bu durumu öğrenir ve onları takip eder. Zeus ise bu durumu anlar ve karısı Hera’nın İo’ya zarar vermesini engellemek için onu bir buzağı yapar. Sonra da buzağına dönüşmüş bu genç kızı Üsküdar’dan Avrupa yakasına Boğaziçi’nden geçirerek uçurur. Bu efsaneden kaynaklanarak Boğaziçi’miz asırlar boyu Bosforos ‘Buzağı Geçidi’ diye anılmaya başlar.

Hikaye burada da bitmez. İo uçarak Haliç sonlarında yer alan Alibeyköy civarında, Semestra adında bir kraliçenin yaşadığı eski köye konar. Semestra burada İo’yu bağrına basar. Bir süre sonra İo’nun hamile olduğu anlaşılır. Aylar sonra Semestra İo’nun doğan bebeğine Keras adını verir. Sonra da küçük kızın anısına, bulundukları bölgeye masmavi sularıyla güzellik ve can katan, boynuz biçimindeki Haliç’e ‘Kyrisokeras’ (Altın boynuz) demeye başlar. Özetle Boğaziçi ve onun tatlı kızı Haliç, İstanbul’un binlerce yıl önce başlayan tarihinin ilk sayfalarını oluşturur.

MİMAR SİNAN’IN DEHASI

Leonardolar, Mikelangelolar, Rafaeller aynı yıllarda nasıl batı kültür ve sanat dünyasına damgalarını vurmuşsa, Mimar Sinan da doğudaki Türk-İslam coğrafyasında aynı etkiyi yapmıştır. Haldun Hürel’in ‘Mimar Sinan’ın İstanbul’u’ kitabında aktardığı gibi o yıllarda dünya, peş peşe dehalar üretmektedir. Sinan’ın dehasına ilişkin Hürel’in kitabında pek çok ayrıntı var. Öne çıkan iki tanesini burada paylaşmak istiyoruz. Mimar Sinan cami içindeki sesin yankı yapıp dağılmaması için, içi su dolu nargileyi içer gibi yapıp fokurdatmış ve bu sese göre iç mekanda düzenlemeler yapmıştır.

Gece cami içini aydınlatmakta kullanılan şamdanlardan ve yağ kandillerinden yayılan islerin duvarları karartmaması için “is odası” çözümünü bulmuştur. “İsler bir süre yukarıya doğru çıktıktan sonra giriş bölümünün üzerindeki üst katta bulunan bir odaya yönelir ve pencerelerden girerek içeride katran halinde birikir. Daha sonra da bu kapkara isler, yazı sanatında siyah mürekkep olarak değerlendirilir.”

ÇOK SATANLAR

1. Gece Yarısı Kütüphanesi, Matt Haig

2. Mutlu Olma Sanatı, Arthur Schopenhauer

3. Harry Potter ve Felsefe Taşı, J.K Rowling

4. Sahte Sultan, Mahfi Eğilmez

5. Ezbere Yaşayanlar, Emrah Safa Gürkan

HAFTANIN KİTAPLARI

İSTANBUL’U GEZİYORUM GÖZLERİM AÇIK!

Haldun Hürel

Dharma Yayınları

Haldun Hürel, okuyucularını uzun bir İstanbul yolculuğuna çıkarıyor. İstanbul’un efsanelerini, unutulup kalmış öykülerini, sayısız tarihi eserlerini, mimari özelliklerini, bölge bölge, semt semt, sokak sokak gezerek anlatıyor. Hürel’in yazdığı kitap bir başvuru kaynağı.

EZBERE YAŞAYANLAR

Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri

Emrah Safa Gürkan

Kronik Kitap

Türkiye Bilimler Akademisi Üyesi ve İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan’ın ‘Ezbere Yaşayanlar’ kitabı Kronik Yayınları’ndan çıktı. Gürkan kitabını “Ezberlerimizi bozduğu ve bir kuşağı seksenlerin karanlığına mahkum bırakmadığı için” Ferhan Şensoy’a adadığını belirtiyor. Emrah Safa Gürkan yazım dünyasına önemli bir eser bırakıyor. Bir türlü vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızı tarihi, antropolojik, sosyolojik ve psikolojik kökenleriyle birlikte ele alıyor.

BURASI RADYO ŞARAMPOL

Şükran Yiğit

İletişim Yayınları

Şükran Yiğit’in İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Burası Radyo Şarampol’ kitabında hayatla baş etmek için oyunlara sarılan, yalnızlığını müzikle dindiren genç bir kızın Antalya Şarampol Mahallesi’nden Berlin Kreuzberg’e uzanan bir büyüme hikayesini okuyoruz.

SAHTE SULTAN

Mahfi Eğilmez

Remzi Kitabevi

Sahte Sultan Mahfi Eğimez’in polisiye türünde yazdığı ikinci romanı. 19. yüzyılda padişahın davetiyle İstanbul’a gelmiş bir İtalyan ressamın, kayıp olduğu düşünülen tablosu şans eseri bulunduktan sonra sergilenmek üzere Londra’ya gönderilir. Ancak Londra’da büyük ses getiren bir gelişme yaşanır ve bunun ucu en yüksek mevkilere kadar uzanmaktadır.

İSTANBULLU RUM BİR AİLENİN MUTFAK SERÜVENİ

Marianna Yerasimos

Yapı Kredi Yayınları

Marianna Yerasimos kitabını “Tat anıları ile anıların tatların iç içe geçtiği bir hikaye” olarak tanımlıyor. İstanbullu Rum bir ailenin yaşamını, mutfak kültürünü çeşit çeşit yemek tarifleriyle okuyoruz.

KİTAP KURTLARI NE OKUSUN?

KÜÇÜK AYI İLE AHLAT AĞACI

Yalvaç Ural

Yapı Kredi YayınlarıKüçük Ayı artık büyüdüğünü düşünür. Artık kendi başına pek çok şey yapabilir… Annesi yine de onu kollamaya devam eder. Annesinin sözünü dinlemeyen Küçük Ayı hızla koşarken düşer ve yuvarlanarak ahlat ağacına çarpar. Derdi bu kadarla biter mi ayıcığın? Yalvaç Ural minik okurlarını Küçük Ayı ile Ahlat Ağacı’nın hikayesine davet ediyor.

UZAY

O ünlü patlama hikayesi

Glenn Murphy

Evren nedir? Kara deliğin yanına uzay gemisiyle gidersen ne olur? Yıldızlar ve galaksilerin yaşını nasıl biliyoruz? Glenn Murphy minik okurlar için harika sorular soruyor ve yanıtlarını eğlenceli bir dille yanıtlıyor. Uzay kitabı Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıktı.

DÜNYA TARİHİ

İlk insan ve uygarlıkların başlangıcı

ODTÜ Yayıncılık

ODTÜ Yayınları’ndan çıkan Dünya Tarihi, İlk İnsan ve Uygarlıkların Başlangıcı kitabı için dünya tarihinin küçük bir masalı diyebiliriz. İlk insanın ortaya çıkışından devletlerin kuruluşuna, hayvanların evcilleştirilmesinden tarıma, dinlerin ortaya çıkışından yazının buluşuna kadar geçen tarihsel süreç ele alınıyor.

TAŞİ VE KOKU BOMBASI

Anna Fienberg

Günışığı Kitaplığı

Masalların antik tadını, günümüzün modern, serüven duygusu yüksek, mizahi anlatımıyla zenginleştiren altı kitaplık “Taşi” dizisinin bu kitabında kahramanımız yine devlerle karşılaşıyor. İki çocuğun öykülerle beslenen arkadaşlığını birbirinden heyecanlı akıl almaz maceralarla kurgulayan dizinin her kitabında iki macera birden yer alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi