ÖLÇÜ MÜ? DEĞİL…

Daha önce de yazdım; pazartesi günü oynanan maçlara hiç alışamadım, sevemedim. 1980’lerin çocuğuyum ben. Benim için futbol, hafta sonu demek. Pazartesi gününü oldum olası sevemedim ki pazartesi günü oynanan futbolu seveyim… Endüstri haline gelen futbolun hegemonyasına (ekonomik baskı, egemenlik) katlanıyoruz mecburen… İşimiz bu olunca, pazartesi oynanan maçların dün akşam olduğu gibi, tempolu olmasını bekliyorum. Tempolu olunca, pazartesi futbolu biraz daha çekilir hale geliyor.

 

Son beş maçından, sadece bir (rakamla da 1) puan çıkartan Trabzonspor ile istikrarsız sonuçlar alan Hatayspor arasında oynanan maç tempoluydu çok şükür… Bakmayın skorun 2-0 olduğuna. Hatayspor kalecisi Erce kalesinde devleşmese ve Trabzonsporlu futbolcular biraz daha becerikli olsa daha farklı skorla bitebilecek bir maçtı, dün akşam oynanan maç. Trabzonspor çok mu iyiydi? Hayır, Hatay çok kötüydü… Bu maçta Trabzonspor, sadece biraz kıpırdadı o kadar… Hatay o kadar kötü futbol oynadı ki, ilk ve tek isabetli şutunu maçın son dakikalarında gönderebildi, Uğurcan’ın koruduğu Trabzonspor kalesine. Evet, maç, Trabzonspor lehine daha açık farkla bitebilirdi. Ancak bu maç kimseyi, özellikle de Abdullah Avcı’yı kandırmasın. Yineliyorum; Trabzonspor kendisinden daha kötü olan Hatay karşısında, birazcık kıpırdayarak, sadece üç puan aldı. Büyük takım olabilmek, kötü oynarken de galip gelebilmeyi gerektiriyor. Büyük takım olabilmek, bireysel oyundan takım oyununa geçmeyi gerektiriyor. Bordo Mavili takım, dün akşam büyük takımın vermesi gereken tepkiyi verdi. Alınan üç puanın yanında, bu tepki de kıymetliydi. Önceki haftalarda anlatmaya çalıştık, kalemimiz döndüğünce… Lig üçüncülüğü, Avrupa Kupalarına sadece play-off oynayıp katılabilme açısından çok değerli. Avrupa Kupalarına katılım ve alınacak puanlar, sıcak para demek. Ve bu sıcak para, kulüplerin geçim kaynağı.  Yani işin özü, dün akşamki galibiyet, ekonomik açıdan da rahatlatıcı oldu.

 

Ara transfer döneminde alınan sağ bek Meunier, takıma fayda sağlayacağa benziyor. Hem hafta içi oynanan kupa maçında hem de dün akşam, gol pası verdi Belçikalı… Maçı anlatan Ali Okancı’nın da söylediği gibi, adamın asist (gol öncesi son pas, golü atan oyuncuya verilen pas) yapmadığı kimse kalmamış… Kylian Mbappe’ye de Mauro İcardi’ye de, Erling Haaland’a da adrese teslim paslar vermiş bu arkadaş. Henüz takımı tanıma sürecinde olmasına rağmen, verdiği katkı tartışılmaz. İki maçta edindiğim izlenim, “lider oyuncu” gibi oynaması oldu. Takıma ve ülkemizdeki zemine alıştıkça, daha da yararlı olacağını düşünüyorum. Sezon başından bu yana, sağ ve sol beklerden verim alamayan Trabzonspor için Meunier, adeta biçilmiş kaftan…

 

Trabzonspor, mart ayı sonunda oynanacak özel milli maçlara kadar zor bir sürece giriyor. Önümüzdeki hafta deplasmanda Pendikspor’la başlayacak bu süreçte Bordo Mavili takım sırasıyla; evinde Adana Demirspor, deplasmanda Alanyaspor ile oynadıktan sonra Papara Park’ta Karagümrük ve Fenerbahçe’yi ağırlayacak. Arada Türkiye Kupası çeyrek final maçı (Başakşehir) da oynanacak. Bu beş haftalık süreç, Trabzonspor’un hedeflerine varabilmesi için çok önemli. Dün akşam oynanan maçtan alınan üç puanın, daha da anlamlı hale gelebilmesi için Bordo Mavili takımın galibiyet serisi yakalaması gerekiyor. 

 

Dün akşam Trabzonspor, çok kötü bir takıma karşı, sadece biraz kıpırdadı. Galibiyet, Bordo Mavili takımın gözünü boyamamalı ve rehavete sokmamalı. Bu maçı, hiç kimse ölçü maçı olarak almamalı. Bu kıpırdanma, iyi oyuna ve seri galibiyetlere dönmediği sürece, Trabzonspor için sıkıntı devam edecektir. Hem yönetimin hem Abdullah Avcı’nın hem de Trabzonsporlu oyuncuların, kader haftalarında daha çok çabaya ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi

Cemre

26 Şubat 2024 Pazartesi 07:00