
Uğur Temel
Hatay’ı da yenemezsen…
2000’li yılların ilk yarısı, faal futbol hakemliği yaptığım yıllar… VAR yok, kulaklık yok, bip’li bayrak, sadece Süper Lig’de o yıllarda. Tabanca gibi yardımcı hakemim; ofsayt tespitini yapıp bayrakla işaret verirken, bayrağın sesini tüm stat duyuyor. O derece yani…
O dönemlerde, üst klasmanda yardımcı hakemlik yapan ağabeylerimiz, hocalarımız alt liglere hakem olarak geliyorlar ki; hakem gibi düşünme yeteneklerini kaybetmesinler… Uzatmayalım; üst klasman yardımcı hakemi olan bir ağabeyim beni aradı ve o hafta sonu İstanbul Çatalca’da oynanacak bir maçta, ekibinde yardımcı hakem olarak yer alacağımı tebliğ etti. İçim içime sığmıyor; maç şampiyonluk maçı, vitrin maçı, kendimi gösterme maçı... Maç sabahı; ekip olarak buluştuk maç toplantısı yaptık, stada gittik, ısındık, memorandum yaptık, sahaya çıktık ve maç başladı. Dakikalar ilerliyor, pozisyonlar akıyor, maç kızışıyor… Dedim ya tabancı gibi yardımcı hakemim; ofsayttı yakalıyorum tespiti yapıyorum ama bir sıkıntı var; heyecandan, kendimi göstereceğim diye acele ediyorum... Top, ofsayttaki oyuncuya gelmeden, ya stoper kesiyor, ya da ofsayttaki oyuncu koşuyu bırakıyor… Şeklen ofsayt olsa da, kural olarak değil. Maçı hakemi olan Süper Lig yardımcı hakemi ağabeyim de- zaten çok deneyimli- maçı kesmemek adına, hakemlerin o dönem çok meşhur işareti olan iki elin başının üstünde birleştirerek, ‘gördüm, tespit doğru ama pozisyon akıyor ve oynatıyorum’ işaretini yapıyor. Bir, iki, üç, beş… Ben oyundan koptum, bayrağı hep erken kaldırıyorum… Arkamda tribün homurdanıyor… Yine, erken kalkan bir bayrak sonrası, tribünden maçı seyreden Roman abimiz dayanamadı ve isyan etti; “A be (h)oca… (H)akem olacaksın konu mankeni değil.”
Yazılarımı devamlı okuma nezaketi gösteren okuyucular bilirler; genellikle hakem üzerine yazı yazmam. Saha içinde kalıp oyunun tekniğini, taktiğini aktarmaya çalışırım sizlere. Ancak… Dün akşam öyle bir hakem seyrettik ki Trabzonspor- Hatayspor maçında, benim konu mankenliğim dün akşamki performans yanında, Collina olarak kalır…
Ankara Bölgesi hakemi, Alper Akarsu idare (!) etti dün akşamki maçı. Yönetmedi, idare etti. Maçta iki tane kritik pozisyon var. Yakışıklı hakem kardeşimiz, her iki pozisyonda da Trabzonspor lehine penaltı kararı verdi ki; bence kararları doğru. Hakemin açısı net, önü açık, net gördü pozisyonları. Her iki karar için de ‘OFR- Pozisyonu inceleme uyarısı’ geldi maçın Danimarkalı VAR Hakemi Sandi Putros’tan… Alper kardeş gitti, saha içinde göremediğini(!) ekranda gördü ve bir güzel ‘rücu’ yaptı kararından… Hocam be, ne gördün de kararlarının arkasında duramadın? İlk iptalinde; defans oyuncusunun kolu açık, doğal konumda değil. Topla oynamıyor ’beklenmeyen top’ da değil. İkinci iptal kararında da Banza topu alacakken rakibinin teması var… Ya saha içinde gördün verdin kararını, ne gördün de VAR hakemine teslim oldun? Gördüğün görüntüde de pozisyon penaltı… Zaten ilk gördüğünü yorumladın, doğru karar verdin, ne diye kararını değiştiriyorsun?
Gelelim Şenol Güneş hocamıza… Canım hocam, güzel hocam, bilge hocam, aforizmaları meşhur hocam… Kendi evinde Hatayspor ile oynuyorsun. Ligin sonuna demir atmış, bir alt lige düşmemesi mucize olan Hatayspor ile oynuyorsun. Hadi anladık, dış sahada ‘mazeretin var’ kazanamıyorsun. Evinde Hatay’ı yenemeyeceksen, hiç çıkma sahaya… İki aynı tip 6 numara ile sahaya çıkıyorsun (Mendy- Okay) ; kenar oyuncusu Zubkov’u on numara, ‘ahı gitmiş vahı’ kalmış’ Visca’yı da kenarda oynatıyorsun… Yetmiyor; ikisinin yerini sık sık değiştiriyorsun. Ve üstelik yanında, gerçek “on numara bölgesi’ oyuncusu, Cham otururken… Maçtan sonra da gelip, “İstediklerimizi yapamadık, acele ettik, telaşlı oynadık, sorumlu benim” diyerek gidiyorsun… E bunları ben zaten görüyorum hocam… Sen bunları düzeltmek için ne yapıyorsun? Niye Hatayspor’a evinde kaybediyorsun bunun cevabını ver büyük demagog, aforizmaları meşhur hocam…