MALKAÇOĞLU, BATTAL GAZİ VE KARA MURAT: CÜNEYT ARKIN’LA SONSUZLUĞA GÖÇTÜ !

Cüneyt Arkın, 1963-2019 yılları arasında 330 film, dizi film ve tiyatro oyununda rol aldı. Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncası olarak bilinen sinemamızın kadın starları Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile birçok romantik filmde başrolü paylaştı. Sinemaya giriş yıllarında öncelikle yakışıklı jön karakterleriyle öne çıkan Cüneyt Arkın, özellikle geniş kitlelerin gönlünde yer ettiği ve sinemamıza malolan tarihten esinlenen rollerdeki canlandırdığı karakterler aracalığıyla sinemamızın ölümsüzleri arasına girdi.

Cüneyt Arkın, Türkiye’de değil, dünyada sinema sanatı açısından öne çıkan diğer ülkelerden birinde  doğup aktör olsaydı, yakışıklılık açısından kıyaslandığı Alain Delon kadar küresel bir oyuncu olması işten bile değildi. Bununla birlikte sinematografik değeri tartışmalı olsa da, yönetmenliğini Çetin İnanç’ın yaptığı ve onun başrolünde oynadığı “Dünyayı Kurtaran Adam” (1982) isimli kült filminin ünü, ülkemizin sınırlarını aştı. Amerika’da sinema okullarına malzeme oldu ve Amerikalılar ilkel sayılabilecek şartlarda bu filmin nasıl yapıldığına akıl erdiremedi...

DR. FAHRETTİN CÜREKLİBATUR

Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatur olan Cüneyt Arkın, 8 Eylül 1937 tarihinde Eskişehir'in Odunpazarı ilçesine bağlı Karaçay köyünde doğdu. Babası Türk Kurtuluş Savaşı'na katılmış Hacı Yakup Cüreklibatır olan Fahrettin Cüreklibatur yoksul bir ailenin çocuğuydu. Lise öğrenimini Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladı. Sınıf arkadaşlarından birisi ise, Eskişehir’i evrensel standartlarda bir şehire dönüştüren Büyük Şehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'di. Arkın, 1961 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. Fahrettin Cüreklibatur’un gerçek mesleği doktorluk olsa da, şansın yardımıyla girdiği sinema nedeniyle çok az doktorluk yaptı.

DÜNYAYI KURTARAN ADAM !

Sinemamız hakkında ilk nitelikli sayılabilecek kuramsal çalışmaları başlatan sinema yazarı Nijat Özön’ün tanımladığı gibi ülkemizde film üretim koşulları sümmettedarik başlamış ve devam etmiştir. Türk sineması en azından 1950’li yıllarda, “Sinemacılar Dönemi” diye bilinen dönemden başlamak üzere güçlü ve kurumsal bir yapımcılık, teknik altyapı ve donanımla gerçek bir sektör olsaydı; çocukluk yıllarımızın masum Türkiye’sinin Cüneyt Arkın gibi erkek ve kadın star oyuncuları, erken dönemde daha fazla sayıda  küresel ilgiye mazhar olabilecek filmlerde oynayabilirlerdi. Bu koşullara karşın, onun canlandırdığı salon filmlerindeki karakterlerin, seslendirmenin cilvesiyle “nayır”, “nolamaz” replikleri bir kuşağın diline pelesenk oldu.

Cüneyt Arkın, 1963-2019 yılları arasında 330 film, dizi film ve tiyatro oyununda rol aldı. Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncası olarak bilinen sinemamızın kadın starları Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile birçok romantik filmde başrolü paylaştı. Sinemaya giriş yıllarında öncelikle yakışıklı jön karakterleriyle öne çıkan Cüneyt Arkın, özellikle geniş kitlelerin gönlünde yer ettiği ve sinemamıza malolan tarihten esinlenen rollerdeki canlandırdığı karakterler aracalığıyla sinemamızın ölümsüzleri arasına girdi.

EDEBİYATTAN BESLENEN OYUNCU

Cüneyt Arkın’ın sinemada geldiği nokta onun yeteneklerinden besleniyordu ve halkın gönlündeki tahta tesadüfen yerleşen bir sanatçı değildi. Eskişehir’deki çocukluk ve lise yıllarından sınıf arkadaşı Yılmaz Büyükerşen, onun edebiyata ve resme yeteneği olduğunu belirtip, özellikle gençlik yıllarında Arkın’ın dönemin edebiyat dergilerinde pek çok öyküsünün yayınlandığını, ölümü nedeniyle katıldığı Halk TV program sunucusu Serhan Asker’in programında  belirtti. Arkın’ın yazdığı bu öykülerden birisinin adı “İnsan Çiti” idi... Bugün Eskişehir’deki Opera ve Bale binası da, Cüneyt Arkın’ın yaşadığı evin üzerinde yer almaktadır.

 SİNEMAYA GİRİŞ

Cüneyt Arkın’ın, sinemaya girişinde daha önce vurguladığımız gibi şansın rolü oldu. Yedek Subaylığını Eskişehir’de Hava Hastanesi’nde doktor olarak yaparken, sinemamızın önemli yönetmenlerinden Halit Refiğ, dönemin Eskişehir 1. Taktik Hava Kuvveti Komutanı Muhsin Batur’un desteğiyle “Şafak Bekçileri” filmini çekmektedir. Fahrettin Cüreklibatur,  sınıf arkadaşı Yılmaz Büyükerşen’in yönlendirmesiyle filmi için küçük rollerde oynayabilecek muvazzaf subay arayan Halit Refiğ ile görüşse de gecikmiş; Refiğ filmin çekimlerini tamamlamıştır. Ama kader Cüneyt Arkın’a, Türk sinemasının efsane oyuncularından birisi olması yönünde ağlarını örmektedir. Arkın’a kartvizitini veren Halit Refiğ’in talebiyle, terhis olur olmaz soluğu İstanbul’da alır. Arkasından şans yüzüne güler ve ilk filminde, sinemamızın toplumsal gerçekçi tür içinde yer alan en önemli filmlerden birisi olan “Gurbet Kuşları”nda (1964), Kahramanmaraş’tan İstanbul’a daha iyi bir yaşam hayaliyle göç eden bir ailenin oğullarından birini, Selim karakterini canlandırır. Bu süreç Cüneyt Arkın’ın sinemada yolunu hızlı bir şekilde açar ve onun dönemin önemli star oyuncularından biri olmasını sağlar.

MALKAÇOĞLU, BATTAL GAZİ VE KARA MURAT

Cüneyt Arkın’ın tarihsel içerikli filmlerinde sinemamız yüzeysel bir bakış ve tarihe hamasetle yaklaşan bir perspektifle Bizans İmparatorluğunu ve Bizanslıları karikatürleştirerek yansıtsa da; Cüneyt Arkın, başrolünde oynadığı Malkoçoğlu, Kara Murat ve Battal Gazi gibi tarihten esinlenen karakterleri canlandırdığı pek çok filmde rol aldı. Bu karakterler karşımıza bir filmde Battal Gazi, diğerinde Malkaçoğlu ya da Kara Murat olarak çıksalar da; temelde vicdanlı, mert ve yenilmez bir kahraman olarak beyaz perdede boy gösterdi. Bu filmlerin kılıçları tahtadan, sahne, kostüm ve mekan tasarımı açılarından eksikleri olsa da; biz bu filmleri sevdik. Ne zaman bir televizyon kanalında Cüneyt Arkın’ın oynadığı bir Kara Murat, Battal Gazi veya Malkoçoğlu filmine rastlasak, ekranın başına mıhlanıp seyrettiğimiz bu filmleri defalarca sıkılmadan izleyebildik. Şüphesiz bu büyülenme halini öncelikle Cüneyt Arkın’a borçluyduk.

Cüneyt Arkın, sinema yaşamının olgunluk döneminde, toplumsal içerikli filmlerin "iyi kalpli", "yiğit ve direnişçi", "yardımsever" ve "adaletli" karakterlerini canlandırdı. Aralarında kendisinin yönettiği “Deli Şahin”, “Öğretmen Kemal” (1980), yönetmeni de olduğu Vatandaş Rıza” (1978) ve özellikle başrollerini sinemamızın büyük oyuncularından Tarık Akan ile paylaştığı ve yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı “Maden” (1977), İsmail Güneş’in yönettiği “Gülün Bittiği Yer” (1998) filmleri sayılabilir.

MADEN VE MAKAS DEĞİŞİMİ

Cüneyt Arkın’ın filmografisinde “Maden” ise bir makas değişimidir. Cüneyt Arkın, akademisyen Dr. Öğretim Üyesi Tuğrul Karanfil’in “İşçi ve Sinema” isimli kitabında  kendisiyle yaptığı söyleşide, “Maden” filmi ve canlandırdığı İlyas karakteri hakkında şunları söyler: Maden filminin bana yararı; bir devrimciyi tanımam oldu. İlyas, bir işçiden daha fazlasıydı. Emeğin ve dayanışmanın temsiliydi. Sendikalaşma mücadelesinin ta kendisiydi. Bu nedenle İlyas’lar önemliydi. Biz sinemanın büyük ve güzel günlerini, güzel insanlarla yaşadık. Müthiş bir arkadaşlık ilişkisi vardı. Türk toplumunun karakterini, özelliklerini beyaz perdeye yansıttık. Ben filmlerde haksızlığa karşı geliyordum. Ama hayatta da öyle miydim, filmlerde kahraman olmak, adil olmak, kötünün karşısında olmak çok kolay, ama hayatta olabiliyor musun, ben o hesabı hayatta hep yapmışımdır.

DUBLÖR KULLANMAYAN STAR

Cüneyt Arkın, filmlerinde dublör kullanmadan pek çok tehlike içeren sahneyi kendisi oynadı. Bu cesareti onun çok kez kemiklerinin kırılmasına ve omuriliğinde zedelenmeye de neden oldu. Daha önce çalıştığı Medrano sirki, onun binicilikte uzmanlaşmasını sağladı. Ayrıca karete sporunda ileri düzeyde kuşak sahibiydi. Büyük oyuncu, “İnsanlar Yaşadıkça” filmindeki rolü ile 6. Altın Portakal Film Festivali'nde (1969) “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü, 1972 yılında “Yaralı Kurt” filmi ile Adana Altın Koza Film Festivali'nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandı. 2021 yılında sinema kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne değer görüldü. Sinemamızın Dört Yapraklı Yoncası’ndan biri olan Fatma Girik’in ölümü sonrasında çok üzülmüş ve yakında yanına geleceğini söylemişti. Fatma Girik’i çok bekletmeden sonsuzluğa uğurlandı. Işıklar içinde uyusun.

KAYNAKLAR:

KARANFİL, T., İşçi ve Sinema, Kriter Yayınevi, İstanbul, 2021

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi