Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

Göcek Kıyıları yürürken de güzel

Dünyanın en güzel koyları ülkemizde olduğu için, her yıl binlerce tekne Akdeniz ve Ege’de aylarca konaklıyor. İngiliz kraliyet ailesi üyeleri, Suudi kralları, dünyanın en zengin insanları ve olanağı olanlar, o nedenle yaz tatillerini bizim birbirinden güzel Ege ve Akdeniz koylarımızda geçiriyorlar.

İşte o birbirinden güzel koyların merkezi sayılan Göcek koylarını, trekking tutkunları olarak kıyıdan yürüyerek dolaştık. Koyları birbirine bağlayan patikalarda adımlarken, ormanın yeşiline, denizin her noktada farklı bir maviye bürünen rengine bir kez daha aşık olduk.

Akdeniz bölgesinde yaşayan Karyalıların ve Likyalıların, yıllarca kullandıktan sonra bizlere armağan ettiği kıyı ve dağ yollarında onların ayak izlerini heyecanla takip ettik. İncecik patikalardan oluşan bu yollarda, 2 bin yıl öncenin yaşanmışlıklarının izlerine dokunduk. Masmavi sulardan yelkenlilerin geçişini, binlerce yıl öncesinde yaşayan Karya insanları gibi yüksek tepelerden seyrettik.

img-5229.jpg

SARSALA KOYU

Göcek’in Sarsala koyundan başladık yürümeye. Bu koyda daha çok balıkçı tekneleri var. Koyun Dalaman’a karayolu bağlantısı olması nedeniyle, balıkçılar, tuttukları balıkları arabaları ile gelenlere taze taze satabiliyorlar.

Yürüyüş, limandaki bir tarihi kalıntının yanından başladı. Burası sanırım zamanında Karyalıların zeytinlerini depoladıkları ve gelen gemilere sattıkları tarihi bir silo. Zaman zaman kıyıdan, bazen de yükselerek tepelerden geçen 2 bin yıllık patika, harika manzaralara da ev sahipliği yaptı. Patikanın bazı bölümleri, daha önce yürüyenler tarafından üst üste konan taşlar ve veya boyalarla işaretlenmiş. Yükseklere çıksanız da denizin kokusunu hep hissediyorsunuz. Kayboldum dediğiniz anlarda, uzakta bir anda beliren mavilik, size yeniden kıyıya yaklaştığınızı haber veriyor. Tepe noktalarından geçerken, çok uzakta da olsa, mavi sularda salınan yelkenlilerin veya arkasından beyaz bir iz bırakarak suda kayıp giden motor yatların görüntüsü uzun molalara neden oluyor.

Denizin kıyısındaki patikalarda yürürken, yalnız olmayı seçip ıssız koylarda teknelerini bir sivri kayaya halatla bağlamış, kalabalıktan uzak yaşamayı seçenlerin sesleri geliyor. Turkuaz deniz, her noktada suya girmeye davet ediyor.

Yaklaşık 4 kilometrelik bir yürüyüşten sonra Hamam koyu göründü. Bu koy, çok eski yıllardan kalma bir hamam kalıntısını barındırdığı için, Hamam koyu olarak anılıyor. Kleopatra hamamı koyu da deniliyor. Önceki yıllarda burada bir sıcak su kaynağı olduğundan söz ediliyor. Koyda çok sayıda tekne demirli. Küçük bir de işletme var. Teknelerde kalanlar, dilerlerse yemek ve şezlong ihtiyaçlarını karaya çıkarak da karşılayabiliyorlar. Bu güzel koya geldikten sonra, asırlık bir zeytin ağacının hemen yanından denize girerek, inişli çıkışlı patikanın yorgunluğunu atmamak olur mu?

img-5183.jpg

KİLLEBÜKÜ KOYU

Bir diğer gün ise Killebükü koyundan yola çıkıp Bedri Rahmi koyuna yürüyeceğiz. Bir tarafımızda sırasıyla Boynuzbükü ve ondan sonrasında Sarsala koyu yer alıyor. Diğer tarafımızda ise ünlü yazar Bedri Rahmi’nin taşa yaptığı resimle ünlenen Bedri Rahmi koyu var.

Buranın en büyük koylarından birisi Killebükü, Karadan bağlantısı var. Sarsala koyunda olduğu gibi arabayla gelinebiliyor. İçerisinde belediyeye ait bir restoran ve yine belediyenin işlettiği halk plajı yer alıyor. Sahildeki duşlar ve tuvaletler oldukça bakımlı.

BEDRİ RAHMİ KOYU

Bedri Rahmi koyuna giderken de yine muhteşem bir deniz manzarası bize eşlik ediyor. İncecik patika yükselip alçalarak, taşa yaptığı resimle Bedri Rahmi’nin adını alan koya bizi getiriyor. İçerisinde küçük bir işletme olan ve karayolu bağlantısı bulunmayan bu güzel koyun asıl adı Taşkaya koyu. Ancak taşa işlenen bu resimle ünlenince herkes Bedri Rahmi koyu olarak anıyor. Genelde günübirlik gezi teknelerinin deniz molası verdiği bir iskelesi var. İskeleye teknelerini bağlayan balıkçılar, balon balıklarından şikayet ediyorlar burada. Balık neslinin, balon balıkları yüzünden tehlikede olduğunu söylüyorlar. Hatta, tenekeye bile diş geçirebilme özelliğine sahip bir balon balığını kepçe ile yakalıyorlar. Bedri Rahmi’nin yaptığı eser, denizden bakınca da çok net görünebiliyor. Yıllardır bozulmayan bu eserin önünde fotoğraf çektirmek için herkes sıraya giriyor.

img-5252.jpg

Bedri Rahmi koyundan sonra patika oldukça yükseliyor. Artık deniz görünmez oldu. Bir dağın yamacındayız ve karşımıza dağdaki kayaların içerisine oyulmuş bir kilise çıkıyor. Elbette bu dağ başındaki kiliseyi de define arayıcıları didik didik etmiş. Kilisenin duvarındaki motifler hala belirgin.

GÖBÜN KOYU

Kiliseden aşağı doğru inerken yine deniz gözüktü. Kıyıdan yürüyüş bu kez bizi Göbün koyuna götürüyor. Burası da tam bir cennet. Sahildeki işletme oldukça lüks ve içerisinde insanların teknelerinde okumak için kitaplarını alabilecekleri bir kütüphane bile var. Tahta koltuklarda dinlenirken, işletme sahibi, yaz aylarında bu koltuklarda oturmanın oldukça yüksek bir ücrete tabi olduğunu söylüyor. Tabi ki denizde birbirinden güzel demir atmış lüks yatlar var.

Bir sonraki durağımız ise Boynuz Bükü koyu. Buranın en bilinen koylarından birisi. Karayolu bağlantısı olmayan bu koyda da güzel bir restoran var. Bu restoranın özelliği, içinde bir de fırının olması. En taze ekmekleri almak isteyenler, bu koyun iskelesine bağlanıyorlar. En fazla tekne de en büyük iskeleye sahip bu koyda bulunuyor.

img-5267.jpg

Göcek’in en güzel koylarını sonbahar biterken yürüyerek dolaşmak, yoruldukça bu harika koylarda denize girmek, ülkemizin güzelliklerini görmek, insana baya iyi geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi