Faruk Bildirici

Faruk Bildirici

Uyuşturucu mu, ahlak operasyonu mu?

Hürriyet, yazarının tutuklanmasını görmezden geldi

Uyuşturucu operasyonuyla tutuklananlar arasında Hürriyet’in magazin yazarı Cihan Şensözlü de vardı. Ancak bu operasyonda gözaltına alınanların, tutuklananların haberini yapan Hürriyet, tutuklanan kendi yazarı olunca görmezden geldi; basılı gazetede hiç yayımlamadı.

Web sayfasındaki “Uyuşturucu soruşturmasında gözaltına alınan 6 şüpheli tutuklandı” haberinde ise tutuklananlar arasında sadece adı verildi. Fakat Şensözlü’nün, Hürriyet yazarı olduğu dahi belirtilmedi. Sonraki günlerde de Şensözlü’nün adı Hürriyet’te hiç geçmedi. “10 soruda uyuşturucu operasyonları” haberinin “Medyaya nasıl sıçradı” bölümünde bile anılmadı.

Hatta Barış Yarkadaş TGRT’de, İsmail Saymaz da Halk TV’de Şensözlü’nün “İstanbul -Dubai arasında “fuhuş hattı” kurarak “fuhuşa teşvik ve aracılık” ile suçlandığını aktardılar. Bu suçlamaların haklı olup olmadığına yargı karar verecek. Fakat Saymaz’ın yazısında “gizli tanık” ifadesine dayanması ve sosyal medya ünlüsü bir kadının adını vermesi hatalıydı. Kanıtlarla doğrulanmayan “gizli tanık” ifadelerinin ne hukuki geçerliliği olabilir ne de gazetecilik için veri kabul edilebilir.

Bütün bu ve benzer yayınlara rağmen Hürriyet yönetiminden hiçbir açıklama gelmedi. Açıklamayı geçtim, Kelebek yazarlarından Şensözlü’ye tek satırlık destek olmadı.

Zira Medyaradar’a göre, Şensözlü’nün Hürriyet’te yazmaya başlamasının nedeni gazetenin sahibi Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören ile dostluğu. Eğlence ve gece yaşamına dair yazıları, 17 Ocak 2019’dan beri Kelebek’te yayımlanıyor, ama gazetecilik onun için sadece vitrin. Marka danışmanlığı yaptığı gibi, eğlence sektöründe de çeşitli projeler yürütüyor.

Nitekim sosyal medyadaki paylaşımlarına bakılırsa ışıltılı bir yaşam sürdürüyor. Paris-Londra-Dubai geziyor, lüks otellerde konaklıyor, pahalı mekânlarda dolaşıyor, marka giyiniyor.

whatsapp-image-2025-12-28-at-12-58-02.jpeg

Böyle bir yaşam sürdürebilmesi için gereken parayı nasıl bulduğunu bilemiyorum. Görünen, Kelebek’te, kaldığı otellerin, yemek yediği, eğlendiği mekânların reklamını yaptığı. Beş yıl kadar önce İstanbul’daki bir otelin reklamını yaptığı için sosyal medyadan uyarmıştım:

“Hürriyet Kelebek okuru dikkat! Cihan Şensözlü’nün yazısının ‘Hafta sonu kaçamağı’ bölümü bir gazeteci yazısı değil, İstanbul’daki bir otelin tanıtımı/reklamıdır. Yazar, iki gün kaldığı oteli övgülere boğuyor ve okurlara bu otelde konaklamalarını öneriyor! Uyarıyorum.”

Hürriyet yönetimini değil de okurlarını uyarmamın nedeni ise onların Şensözlü’nün bu faaliyetine bilerek onay verdiklerinin farkında olmamdı.

Yıllardır bildiği gibi at koşturmaya, gazeteciliği kullanmaya devam etmiş anlaşılan. Şensözlü gibilere gazeteci demek, gerçekten gazetecilik yapıp bu mesleğin yükünü çeken insanlara haksızlık. Bu tür insanların medyaya sızması gazeteciliğin itibarına, güvenilirliğine zarar veriyor.

Umarım Şensözlü vakası ders olur da patron eşinin her isteğine evet demez medya yönetenler.

Uyuşturucu mu, ahlak operasyonu mu?

Uyuşturucu operasyonu haberlerinde uyuşturucu satışına ve örgütün varlığına dair somut veri görünmüyor. Habire şüphelilerin uyuşturucu kullandıklarına ve cinsel ilişkilerine ilişkin bilgiler aktarılıyor.

Medya, “uyuşturucu operasyonu” değil de “ahlak operasyonu” yürütülüyormuş gibi yorumlar, haberler boca ediyor topluma. İnsanların suçun konusu olmayan özel yaşamlarına dair konuşmalar, görüntüler, kayıtlar, hiçbir editöryal süzgeçten geçirilmeden yayımlanıyor.

M. Akif Ersoy’un olduğu öne sürülen görüntüler ve yatak odası fotoğrafları, şüphelileri, “ahlaki” açıdan damgalayan yayınların çarpıcı bir örneğiydi. Nedim Şener’in, Sadettin Saran ile Ela Rümeysa Cebeci’nin WhatsApp yazışmalarını tam metin yayımlaması da insanların mahremiyet haklarının ihlaliydi. Büyük bölümü suçlamayla ilgisi olmayan o yazışmaların yayımlanmasıyla Cebeci, “kötü kadın” olarak etiketlendi. Şener’in yazısını aynen alıntılayan haber siteleri, gazete ve TV’ler de aynı yanlışı tekrarladı.

Belki de bu insanlar beraat edecek yargılama sonunda. Ancak savcı gibi hareket eden medya sayesinde daha şimdiden suçlu ilan edildiler. Medyadaki kadın sunucular töhmet altında bırakıldı; M. Akif Ersoy ve Habertürk’ün yanı sıra gazeteciliğin itibarına da zarar verildi.

Prens Selman’a atfedilen yılbaşı uydurmacası

Yeni Akit, “Selman İslam’ı güncelledi!!! Noel ve Pagan bayramlarına kapı açtı!” başlığıyla haberleştirmişti. Aynı haber, Süperhaber ve İnternethaber’in de aralarında olduğu onlarca haber sitesinde ve Hürriyet’te yayımlandı.

Bir okurun uyarısıyla, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın, “İslamı güncellediğini” ve “Artık yeni vizyonumuz uyarınca Hıristiyan ve Yahudi dini bayramlarını kutlayabiliriz” sözlerini içeren bu haberlere baktım. İlk dikkatimi çeken, hiçbirinde kaynak gösterilmemiş olmasıydı. Hemen hepsi de küçük değişiklikler dışında birbirinin kopyasıydı.

İnterneti tararken, “Uzun yıllar Katar'da yaşayan, yaklaşık 15 yıldır Körfez'i yakından izleyen gazeteci” Feyza Gümüşoğlu’nun paylaşımını gördüm:

“Epey yayılmış, ama Muhammed bin Selman’ın böyle bir açıklaması yok. Ancak evet; Suudi Arabistan, 2030 Vizyonu kapsamında geçirmekte olduğu ekonomik ve sosyal dönüşümle birlikte, yılbaşı süslemeleri, ağaç ve çeşitli tematik etkinlikler son yıllarda daha serbest.”

whatsapp-image-2025-12-28-at-12-58-02-2.jpeg

Ayrıca Akhbar Meter adlı bir Arap doğrulama sitesi de Gümüşoğlu’nun paylaşımını doğruluyordu. Bu sitedeki yazıda, Selman’ın yedi ay önce Suudi-Arabistan Yatırım Forumu’nda yaptığı bir konuşmanın görüntüsünün yapay zeka aracılığıyla değiştirilerek Noel ve yılbaşı kutlamalarıyla ilgili konuşmaya dönüştürüldüğü belirtiliyordu.

Hatta Selman’a atfedilen bu “fetva”yı yayımlayan haber siteleri, sadece Grok’a sorsalar bile “doğrulanamadığı” yanıtını alırlardı. Kontrol etmeyen siteler, fena çuvalladılar.

Araştırmanın, kaynağa ulaşmanın bu kadar kolaylaştığı bir devirde hiçbir kontrole gerek duymadan ve kaynak göstermeden yayımlanan bu haberler, gazetecilik zaafının ne denli büyüdüğünü gösteriyor. Maalesef kötü gazetecilik çuvallamalardan ders de almıyor.

Bu arada S. Arabistan’da dönüşüm yaşanırken, bizim medyada yeni yıl kutlamalarına düşmanlık zirvede. Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri kutlamalara karşı kampanya başlattı; Türkiye, yeni yılı kutlayanları “Hıristiyanlık propagandası” yapmakla suçlayarak hedef gösterdi.

Antakya’daki film setindeki gazeteciler

İktidar yanlısı medyadaki gazetecileri mutlu etmek ne kadar da kolay. Bakan Murat Kurum’un, Antakya’daki deprem konutlarının teslim töreni öncesinde düzenlediği “medya buluşması”nda yaşadıkları mutluluk bakan ile çektirdikleri fotoğraflarda yüzlerinden anlaşılıyor.

Yazılarında, programlarında Bakan Kurum’a ve yapılan deprem konutlarına övgüden, hayranlık ifadelerinden, kutlamalardan geçilmiyor. Tamam, üç yılda 455 bin konutun yapımı azımsanmamalı, bu başarı görmezden gelinmemeli.

hatay.jpeg

Ancak konteynerlerde yaşayanların olduğu, tüm inşaatların bitirilemediği de görülmeli ve gösterilmeliydi haberlerde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı “son anahtar teslim töreni” öncesinde susuz kanaldaki köprünün ve bitmemiş inşaatların resimli brandalarla örtülmesi eksikler olduğunun, Antakya’nın inşa sürecinin tamamlanmadığının kanıtı.

O mutlu mesut gazeteciler ise Antakya’yı film setine döndüren brandaları -günlerdir sosyal medyada yazılmasına rağmen- görmezden geldiler; brandalardan hiç söz etmediler. Gerçeği aktarmak yerine propaganda müfrezesi olarak görevlerini yerine getirmeyi tercih ettiler.

Nadir elementler” haberi öyle mi olur?

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, CHP’li belediyenin, Eskişehir’de nadir toprak elementlerinin işletilmesi için tesis kurulmasını dava açarak engellediğini öne sürdü.

Bayraktar’ın bu paylaşımı A Haber, Akşam, Hürriyet, Sabah, Türkiye, Yeni Şafak gibi iktidar medyası gazete ve sitelerinde “CHP’nin nadir toprak elementleri tesisini engellediği” ya da “karşı çıktığı”, “takoz koyduğu”, “ikiyüzlülük gösterdiği” gibi başlıklarla haberleştirildi.

Fakat bu haberleri yayımlayanlar, Bakan Bayraktar’ın sözünü ettiği davanın ne olduğuna bakmamışlardı. Bir gün sonra Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan gelen “ÇED olumlu kararı”na karşı açılan davanın 2022’de sonuçlandığı açıklamasına da aldırmadılar.

whatsapp-image-2025-12-28-at-12-58-02-1.jpeg

Üstelik bu davanın sonuçlandığı açıklanmamış gibi Sabah, iki ay kadar sonra bu konuyu yeniden haber yaptı. Üstelik 16 Aralık’ta yayımlanan “Muhalefet NTE’yi engellemek istedi” haberinde iddialar tekrarlandı; davanın sonuçlandığı bilgisi de verilmedi. Halbuki Bayraktar’ın, “NTE tesisinin temelinin 2026’da atılacağını” açıklaması bile engelleme olmadığını kanıtlıyor.

İnsanlar, eksik bilgi verilerek bile isteye yanıltılmış oldu. Maalesef birtakım açıklamaları, sorgulamadan, yeni bilgi eklemeden olduğu gibi aktarmanın habercilik olduğu algısı yerleşti medyaya. Oysa bu habercilik değil, aktarıcılık. Bunun için gazeteci olmaya da gerek yok.

Tek cümleyle:

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu ve TÜGVA yöneticisi Bilal Erdoğan’ın Gazze yürüyüşü açıklaması 20 kadar kanaldan canlı yayımlandı.
  • Kayyum atanan Tele1’de “Sağlık Gündemi” programını sunan Konca Kumkum, sosyal medyada “işbirliği” için e posta adresi vererek “paralı program” yapılabileceğini duyuruyor.
  • Milliyet, “Zeytinyağında zamma geçit yok” başlığıyla, TARİŞ’in üreticilere ödeyeceği zeytinyağı fiyatının bakanlık müdahalesiyle düşürülmesini tüketicilere indirim gibi sundu.
  • A Haber, ATV, Sözcü ve Türkiye gibi kuruluşlar, “Camide pitbull paniği” diye yazdı ama pitbull köpeğin camide çekilen görüntüleri bu haberleri yalanlıyordu; camide herkes sakindi.
  • Yeni Yaşam, 7 Temmuz 2019’da yayımlanan ve sonra da yalanlanan “AKP’li Başkan’dan Sözcü’ye dürüst gazetecilik plaketi” haberinin kupürünü tarih vermeden yeni gibi kullandı.
  • Babaocağı haber sitesi, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişime engellendi; aynı kararla Batuhan Mumcu ve eşi hakkında içeriklerin erişimi de durduruldu.
  • Sözcü’nün web sitesi, İbrahim Tatlıses’in amcasının ölümünü “İbrahim Tatlıses’in oğlu acı haberi duyurdu: Hakk’ın rahmetine kavuştu” başlığıyla duyurarak okurları aldattı.
  • Hürriyet ve Türkiye’nin “Bu bir reklamdır” uyarısıyla yayımladığı Turkcell’in reklam metinlerini Yeni Şafak haber gibi uyarısız kullandı.
  • Gazete Pencere’nin sitesindeki “Beylikdüzü’nde parklara saldırı: Çocuk oyun grubunu yaktılar” haberinde “kameriye” yerine yanlışlıkla “kamelya” yazıldı.
  • Cumhuriyet, “Abluka Karayipler’i sarsıyor” haberinde Venezuela yerine “Venezüella” yazdı.
  • Yeni Şafak, “CHP’de çift başlılık endişesi” haberinde “Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin Çevre Sokağı’nda olduğu”nu yazdı; halbuki o sokağın adı uzun süredir Üsküp Caddesi.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
Faruk Bildirici Arşivi