Eda Yılmayan
Rönesansın başkenti Floransa
Floransa’da kenti dolaşırken her an her sokakta, meydanda karşınıza çıkabilecek heykeller şehrin bir parçası. Ne de olsa sanat tarihine damga vuran Leonardo Da Vinci, Michelangelo gibi sanatçıların şehrindeyim.

Yağmurlu bir günde, Floransa sokaklarından birinde Uffizi Müzesi’ne yakın bir yerde bir kadın ve erkeğin birbirine sarıldığı heykel çıkıverdi karşıma. Andrea Roggi imzalı heykelde kadın ve erkek bir zeytin ağacında kökleniyor. Roggi’nin heykelinin büyüsünü geride bırakıp Michelangelo’nun Davud’unu görmek için Galleria dell'Accademia'ya doğru yürüyorum.

Galeriye dericilerin olduğu San Lorenzo pazarından gidiliyor. Pazar hareketli ancak esnaf işlerin pek de iyi olmadığını söylüyor. Floransa’nın yerel üreticileri bir yandan dikişlerinin kalitesini anlatırken bir yandan da pazarın yüzde 80’inin Çin malıyla dolduğundan yakınıyor. San Lorenzo’nun ardından sırada Galleria dell’Accademia var. Rönesans tablolarının arasında gözüm Davud heykelini arıyor. Heykel müzede ayrı bölümde, tüm ihtişamıyla kubbelerin yükseldiği bir salonda sergileniyor. Michelangelo’nun adeta mermere hayat vermiş dedirten Davud’unun yanından ayrılmak pek mümkün değil. Eser, Davut'un Golyat'a saldırmaya karar verdiği anı simgeliyor. Beş metre yüksekliğindeki heykel, Floransa'nın da sembolü.

Şehrin Rönesans’la bağını tam anlayabilmek için sanat tarihi seminerlerini büyük bir merakla takip ettiğim Nihal Elvan’a ulaştım. Elvan, Floransa’nın Rönesans için önemini anlattı.
Floransa neden Rönesansın başkenti?
Floransa’nın Rönesans döneminde düşünsel ve sanatsal bir merkez haline gelmesi, şehrin yönetim anlayışı ve ekonomik yapısıyla yakından ilişkili. Avrupa genelinde mutlak monarşiler hüküm sürerken, Floransa’nın cumhuriyet geleneğiyle yönetilmesi görece daha özgür bir ortam yarattı, düşünce üretimini ve sanatsal yaratıcılığı teşvik eden bir zemin oluşturdu.
Floransa diğer Avrupa şehirleri arasında dikkat çekici bir eğitim düzeyine de sahipti. Kaynaklara göre şehirde yaşayan her on kişiden yedisi okur-yazardı. Erkek çocukların yaklaşık yüzde 70’inin okula gönderildiği bu dönem, Avrupa’nın başka hiçbir kentinde görülmeyen bir tabloyu ortaya koyuyordu. Hukuk, gramer ve abaküs eğitimi alarak yetişen Floransalı gençler; Ovidius ve Virgilius gibi Antik Çağ yazarlarının eserleriyle tanışabiliyordu. Bu güçlü entelektüel birikim, bilimden sanata, edebiyattan mimariye uzanan büyük bir kültürel sıçramanın zeminini hazırladı.

Bankacılık ve ticarette sağlanan büyük sermaye, Medici Ailesi’nin öncülüğünde sanatçıların ve düşünürlerin desteklenmesini mümkün kıldı. Böylece güçlü bir himaye sistemi de ortaya çıktı. Filippo Brunelleschi’den Sandro Botticelli’ye, Leonardo da Vinci’den Michelangelo’ya kadar pek çok sanatçı, üretimlerini böyle bir kültürel iklim içinde gerçekleştirdi.
Rönesansta sanatta ne tür değişiklikler oluyor? Bir eserin Rönesans resmi olduğunu nasıl anlarız?
Rönesans sanatı, uzun Orta Çağ geleneğini Cimabue ve Giotto gibi sanatçılarla birlikte düşünsel ve biçimsel açıdan delmeye başlar. 14. yüzyıla kadar usta-çırak ilişkisi içinde üretilen ve büyük ölçüde kilisenin belirleyiciliğinde ele alınan dini temalar, çok az değişim göstererek sürüp gelmiştir. Rönesans döneminde ise doğaya yeniden bakış ve hümanist düşünceyle yeni bir yaşam anlayışı ortaya çıkmaya başlamıştır.
Ölümünün hemen ardından “can çekişen resim sanatını yeniden hayata döndüren” sözleriyle anılan Giotto’nun yaptığı, aslında iki boyutlu yüzeyde üçüncü boyutu aramaktır. Sanatçı, mekân içinde mekân arayışına girer. Matematiksel bir resim yüzeyi oluşturma yolunda daha bilimsel adımlar atan Leon Battista Alberti ise perspektifin kullanım olanaklarını yazdığı kitaplarla tanıtmıştır.
LEONARDO DA VINCI SANATI BİLİMLE BULUŞTURDU
Bu arayışlar, Yüksek Rönesans olarak adlandırılan 1490–1520 yılları arasında olgunluk dönemine ulaşmıştır. Leonardo da Vinci, sanatı bilimle buluşturmuş; anatomi, optik ve doğa gözlemleri Leonardo’nun sanat anlayışının temelini oluşturmuştur. Vitruvius Adamı’nda geçmişin bilgisini kendi gözlem gücü, deneyselliği ve ulaştığı verilerle birleştirerek adeta görsel bir metin sunar. Geliştirdiği sfumato tekniğiyle resimdeki keskin hatları ve sınır çizgilerini ortadan kaldırmış, yumuşak geçişlerle doğal görünümler yakalamıştır. Mona Lisa’nın belli belirsiz gülümsemesi ya da resimlerinin arka planlarında görülen derinlikli doğa manzaraları bu tekniğin en belirgin örneklerindendir. Son Akşam Yemeği ise kalabalık bir kompozisyon içindeki hareketliliği, jestler ve beden dili aracılığıyla insan psikolojisinin derinliklerini yansıtan bir anlatımdır.
Yüksek Rönesans’ın denge ve uyum anlayışının temsilcisi olarak ise Raffaello karşımıza çıkar. Sanatçı, Atina Okulu freskinde antik felsefe ile Rönesans düşüncesini harmanlar.
Rönesans sanatı; değişen ve çeşitlenen konuları, derinlikli portreleri, merkezi kompozisyon anlayışı, anatomik doğruluğa yaklaşan figürleri, derinleşen mekân kurgusu ve duyguyu aktarmaya çalışan yaklaşımıyla ayırt edilebilir.

Floransa şehrinde meydanları, sokakları süsleyen heykeller ya da belediye binalarındaki resimler neyi simgeliyor? Örneğin Ambrogio Lorenzetti’nin 1300 lü yıllarda Siena’da belediye binasına yaptığı iyi ve kötü yönetimi simgeleyen resmi adaletin de simgesi. Adaletin resmini ya da iyi ve kötü yönetimi resmetmek bugün kolay mı?
Floransa’daki kamusal alanlarda yer alan sanat eserleri, şehrin özgür ve güçlü kimliğinin bir göstergesi olarak konumlandırılmıştır. Davud’un Golyat’ı yenme hikâyesinde sergilediği kahramanlık, onun Floransa’nın koruyucusu olarak kabul edilmesinde etkili olmuştur. Davud heykeli, bu bağlamda şehrin özgürlüğünü ve bağımsızlığını simgeleyen bir figür olarak konumlandırılmıştır. Meydan, heykel aracılığıyla politik bir söylem kazanmış; heykel ise meydan sayesinde toplumsal ve tarihsel anlamını pekiştirmiştir.
MICHELANGELO’NUN DAVUD HEYKELİNİN SIRRI
Peki Michelangelo’nun meşhur Davud heykeli. Michelangelo’nun yaşamında bu heykel nerede duruyor? Floransa için politik bir simge aynı zamanda. Neyi temsil ediyor?
Michelangelo, 1501 yılında Floransa’da, Opera di Santa Maria del Fiore’ye ait ve uzun süre atıl durumda kalmış bir mermer bloktan Davud heykelini yontmaya başlamıştır. Bu mermer blok, ilk olarak 1463 yılında Agostino di Duccio’ya, muhtemelen bir peygamber ya da Davud figürü yapılması amacıyla verilmiş; ancak Agostino’nun eseri tamamlayamaması üzerine mermer 1476’da Antonio Rossellino’ya devredilmiştir. Onun da çalışmayı bırakmasıyla blok yaklaşık yirmi beş yıl boyunca Opera avlusunda terk edilmiştir.
Michelangelo, 16 Ağustos 1501’de bu mermeri devralmış ve 1504 yılında heykeli tamamlamıştır. Aynı yıl Filippino Lippi, Sandro Botticelli, Pietro Perugino ve Leonardo da Vinci’nin de yer aldığı bir komite, eserin kamusal alandaki konumunu belirlemek üzere toplanmıştır. Komitenin kararı doğrultusunda heykel, Floransa Cumhuriyeti’nin siyasi merkezi olan Palazzo Vecchio’nun ana girişine, Piazza della Signoria’ya yerleştirilmiştir.

Heykel, 1504’ten 1873’e kadar Piazza della Signoria’da kalmış; bu süreçte hava koşulları ve vandalizm nedeniyle zarar görmüştür. Koruma amacıyla 1873 yılında, Davud için özel olarak inşa edilen dairesel planlı Tribuna mekânına sahip Galleria dell’Accademia’ya taşınmış, meydandaki orijinal yerine ise daha sonra bir kopyası yerleştirilmiştir.
Yaklaşık 516 cm yüksekliğinde ve 5.660 kg ağırlığındaki heykel, idealize edilmiş ancak gerçekçi oranlara sahip genç bir erkek bedenini temsil eder. Michelangelo’nun kadavralar üzerinde çalışmış olması, eserdeki anatomik doğruluğun temel nedenlerinden biridir. Bununla birlikte kontraposto duruş nedeniyle sırt ve omuz bölgesinde bilinçli asimetriler ve kas gerilimleri gözlemlenir. Yaprak çelengi, ağaç gövdesi desteği ve askı üzerindeki yaldızlı detaylar zamanla kaybolmuştur.
