Grup Adlarının Öyküleri-III

1960’ların ikinci yarısı ile 70’lerin başı arasındaki dönemde Avrupa ve Kuzey Amerika’da kurulan pop ve rock müzik gruplarının sayısı binlerle ifade ediliyor, üstelik bunlar az sayıda basılsa da bir albüm yapma şansı bulmuş olanlar sadece. O dönemde çarpıcı ve akılda kalıcı –ve henüz kimsenin almadığı- bir grup adı bulmak bayağı ciddi bir mesele haline gelmiş. Tabii, çoğunlukla gelsin tarih kitapları, şiirler, romanlar.  Bu yazı, dizinin üçüncüsü…

Can

1968’de Köln’de kurulan grup önce "Inner Space" ve "The Can" adlarını kullandıktan sonra "Can"da karar kılmış. “Can”, İngilizcede konserve, teneke kutu gibi anlamlara geliyor ama buradaki “Can” o anlamda değil. Grubun kurucusu ve efsane davulcusu Jaki Liebezeit sonradan adlarının "Communism, Anarchism, Nihilism" sözcüklerinin baş harflerinden oluştuğunu söylese de, grubun iki önemli solistinden biri, Malcolm Mooney (diğeri Damo Suzuki), “Can”ın çeşitli dillerde olumlu anlamları olan ve kısa bir sözcük olduğu için seçildiğini açıklar; örnek olarak da Almanya’daki Türk gurbetçilerden sıkça duyduğu  “can”ın Türkçedeki anlamını gösterir. Grubun Türkçe’ye merakı sadece adlarıyla sınırlı değildir, 1972 tarihli ünlü albümleri de “Ege Bamyası” adını taşır (bu arada Ege bamyası diye bir bamya türü yoktur, onun adı “Bornova bamyası” ya da “kınalı bamya”dır).

Blue Öyster Cult

1967’de New York’ta kurulan bu öncü topluluğun ilk adı “Soft White Underbelly” (“Beyaz Yumuşak Karın”, Winston Churchill’in II. Dünya Savaşı’nda  İtalya için kullandığı bir deyimdir). Grup sonradan, yapımcıları ve menajerleri Sandy Pearlman’ın önceden yazmış olduğu “Imaginados” şiirlerinden alıntı “Blue Öyster Cult" adını benimser. Perlman bu bir dizi şiirinde, insanlığın kaderini gizlice etkileyen dünya dışı bir uygarlığı anlatır.

Grubun adlarında, İngilizcede olmayan “Ö” harfini kullanması, ileride Motörhead, Mötley Crüe ve Queensrÿche gibi gruplara da ilham verecektir.

10cc

1972’de İngiltere’de kurulan bu art rock grubu, adını yapımcıları Jonathan King’in bir rüyasından alıyor. Menajerliğini yaptığı gruba bir ad aradıkları günlerde King, rüyasında Londra’daki “Hammersmith Odeon”un önünde olduğunu ve afişte “"10cc The Best Band in the World" (10cc, Dünyanın En İyi Grubu) yazdığını görür. Bunun üzerine grup adı olarak 10cc benimsenir. Tabii bu, öykünün “resmi tarih” versiyonu. Sonraki yıllarda grubun ilk üyelerinden Lol Creme’in anlattığı öyküyse bambaşka. Creme, ortalama erkek ejakülasyonu 9 cc olduğu için 10cc adını aldıklarını itiraf eder bir söyleşisinde. Oysa bugün biliyoruz ki ortalama bir ejakülasyon nadiren 5 cc’yi geçer, buna göre grubun adı aslında 6cc olmalıydı. Bazı erkeklerin ergenlikleri çok geç bitiyor…

AC/DC

1973’te Malcolm and Angus Young biraderler tarafından Sydney’de kurulan grubun isim babası kızkardeşleri Margaret Young. Margaret de ilhamı bir Singer elektrikli dikiş makinesi üzerinde gördüğü AC/DC kısaltmasından almış (Zetina, Çekoslovak lisansıyla üretilen bir Türk malı olduğu için maalesef Avustralyalı genç kızların rüyalarını hiç süsleyememiştir). Margaret’in verdiği fikirler sadece grubun adıyla da sınırlı değildir, Angus’un alamet-i farikası olan okul önlüğü de onun önerisidir. Ne var ki grup üyeleri AC/DC’nin argoda biseksüel anlamına geldiğini sonradan öğrenmiş ve hayranlarını yıllarca biseksüel olmadıklarına ikna etmeye çalışmışlardır. Bir grup kurarken seçtiğiniz adın argodaki anlamına da göz atmayı ihmal etmeyiniz…

Fruupp

1971’de Belfast’ta çoğu konservatuvardan mezun dört genç tarafından kurulan bu İrlandalı grup, 1973 ve 1975 arası dört nefis albüme imza atmayı başarır. İrlanda folku, senfonik müzik ve art rock harmanı özgün bir progressive sound yaratmayı başaran bu güzel grup, klavyecileri Stephen Houston’ın rahip olmak üzere grubu terketmesinden sonra dağılma sürecine girer, bu kararda muhtemelen punk’ın gelişini önceden hissetmeleri ve rock’ın altın çağının kapanmakta olduğunu farketmeleri de etkili olmuş olmalı.

Grup adının bir anlamı yok, rastgele harflerden oluşan uydurma bir sözcük “Fruupp”. Yeni kurulan grup, üzerinde uzlaşabilecekleri bir ad bulamayınca birinin gözüne bir Letraset çarpar (üzerinde belirli fontlarda basılı harf, rakam ve işaret sıralarının bulunduğu, kesip ıslatarak metal ya da plastik yüzeylere yapıştırabildiğiniz yarı şeffaf hazır sayfa). Herkesin sırayla parmağını sayfa üzerine rastgele koymasıyla çıkan harflerden oluşan bir sözcük “Fruup”.

Mountain

1969’da New York’ta kurulan bu blues rock/hard rock grubunun adını nereden aldığı konusunda net bir bilgi yok ancak söylentiler grubun kurucusu ve efsane gitaristi Leslie West’in iri yarı gövdesini işaret ediyor.

The Byrds

1964’te California’da hepsi Amerikan folk müziği geleneğinden gelen ve sıkı birer Beatles hayranı olan üç genç tarafından (Jim McGuinn, Gene Clark ve David Crosby) kurulan bu öncü grubun ilk adı “Jet Set”, bu adı almalarının nedeni grubun lideri Roger McGuinn’in havacılığa olan merakı. Sonrasında kendilerine İngilizvari bir hava katmak için “Beefeaters” adını kullansalar da birlikte katıldıkları bir Şükran Günü yemeğinde aslında kimsenin bu isimden hoşnut olmadığı ortaya çıkar. Gene Clark "The Birdsies" (Kuşumsular diye çevrilebilir sanırım) adını önerse de kimse beğenmez, onun yerine “The Birds” önerilir fakat bunun İngiliz argosunda “kızlar” anlamına geldiği akıllarına gelince McCuinn bu adı değiştirir ve aynı şekilde okunan “The Byrds”e çevirir.

Sonraki yıllarda çok sık kadro değişikliğine uğrasa ve çok sık tür değiştirse de, “The Byrds”, folk rock, raga rock ve country rock’ın kurucu/öncü gruplarından biri olacaktır.

Aerosmith

Aerosmith 1971’de Boston’da kurulmuş Amerikalı bir hard rock grubu. Adlarını Sinclair Lewis’in Arrowsmith romanından alıyorlar. Yeni kuruldukları dönemde gruba bir isim düşünürken, gitarcıları Joe Perry bir süredir okuduğu ve o an elinde tutmakta olduğu Arrowsmith romanına bakar ve bu adı önerir. Kısa süren bir tartışma sonunda “Arrowsmith” yerine okunuşu neredeyse olan “Aerosmith” benimsenir.

Spirogyra ve Spyro Gyra

Sporigyra 1967’de Lancashire’da, Spyro Gyra ise 1974’te New York’ta kurulmuş gruplar, biri İngiliz diğeri Amerikalı yani. Müzikleri de birbirine hiç benzemiyor, Sporigyra prog folk diyebileceğimiz bir sounda sahip, Spyro Gyra ise bir jazz fusion grubu. İki grup da adını aynı yosun türünden alıyor: ”spirogyra” (hani deniz kıyısındaki kayaların üzerini kaplayan ve çocukların koparıp takma saç yaptıkları, içinden böcekler çıkmaya başladığında çığlık çığlığa fırlatıp attıkları, saça benzer yosun). Ancak, Spyro Gyra sözcüğü ikiye bölerek ve “i” harfini “y” ile değiştirerek kullanmış. İki grubun da bu ilginç ad seçiminin ardında kurucularının biyolojiye olan merakları yatıyor. İlk başta okunuşları zor olsa da bir kez öğrendikten sonra kolay hatırlanan ve ağız dolduran isimler. İkisi de kendi türlerinde iyi gruplardır, dinleyiniz, dinletiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi