Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Seçimden önce son düzlük 

Son dönemin araştırmacıları ile çoğunluğu AKP’li trollerin, sosyal medya üzerinden yürüttükleri algı çalışmaları, giderek yoğunlaşıyor. İzlediklerim ve sosyal medyada yazılanlar, yıllar önce AKP’yi iktidara getiren 2002 seçimlerinin öncesini anımsattı. Dönemin güçlü bir medya patronuna beklentisini sormuştum. “ANAP söylendiği kadar zayıflamaz. İktidar ortağı olmalarından kaynaklanan nereden baksan, yüzde on beş oyları var. Bizim desteğimiz de en az 7-8 puan getirir. Güçlü bir iktidar ortağı olur en azından.” demişti. Sonuçlar açıklandığında, ANAP’ın baraja takıldığı ve oylarının yüzde beşi biraz aşabildiği ortaya çıktı.

Benzer iyimserliği 20 yılı aşan iktidar rehavetinden bir türlü kurtulamadığı izlenimi uyandıran, ANAP yöneticilerinde görmek mümkün. Örneğin yurtdışında üretilen prototip TOGG ’ları ile dolaşan Bakanlar... Seçmenin karşısına yeni söylemle çıkamıyorlar. Panik halinde bütün tuşlara aynı anda basmış halleriyle, oradan oraya koşuşturuyorlar. 

F-35 projesinden dışlanınca, daha önce üretilmesi kararlaştırılan uçak gemisi, amfibik çıkarma ve dron taşıyıcısına dönüştürülüyor. Uzaya göndermeyi bir türlü başaramadıkları füzeler ile seçmeni yeniden kazanacaklarını umuyorlar. 

Tarihimizin en büyük ekonomik krizinin nedenlerini dış güçlere yüklerken, içeride yukarıda verdiğimiz örneklerle yaptıklarını gösterme telaşındalar. Temel gıda maddelerini satın almaya gelirleri yetmeyen, büyük kentlerde astronomik ölçülerde artan ev kiralarını ödeyemeyen, çocuklarını boş beslenme çantalarıyla okula göndermenin ezikliğini saklamaya çalışan, seçmenlerden önümüzdeki dönem için oy istiyorlar.

Tüketilmiş döviz rezervi yüzünden, bankalarda adım adım uygulanan, sermaye kontrolü ile kurların yükselmesini engelleme çabasındalar. Kısa süre önce nas ile açıkladıkları düşük faiz politikasını çoktan terk ettiler. Türk Lirası’nın değeri sürekli düşüyor. Artan döviz kurları yüzünden, ithalata dayalı hormonlu büyümenin sonuna gelindiğini seçmenden gizlemeye çalışıyorlar. Seçimlerden sonra göreve gelecek iktidara, ekonomide saatli bombalı bir tuzak hazırlar gibiler.

İç barışı siyasetle sağlamak yerine, geçmişte terör eylemlerine katılan siyasal oluşumların katkısıyla, “müesses nizam” adını verdikleri bu modeli sürdürebileceklerine inanıyor, olmalılar.

Çoktan kaybettikleri Kürt Seçmenin güvenini, radikal İslam ve militan karakterli bir örgütle dengelemeye çalışırlarken, yüksek yargıya baskı yaparak HDP’yi kapatmayı deniyorlar. Olmuyor!  “Yeşil Sol” adıyla ortaya çıkan yeni partinin, seçimlerin ardından TBMM’de iktidarın belirlenmesinde kilit rol üstlenmesinin yolunu açıyorlar.

Ne yapsalar sonuç alamıyorlar. Ne radikal İslamcı parti ne Ecevit’lerin simgesi DSP ne de MHP liderinin “Hurufiliği” çağrıştıran aritmetiksel aforizmaları, iktidarın seçimlerden önce beklediği heyecanı bir türlü yaratamıyor.

Muhalefet ise 20 yılı aşkın AKP İktidarının; ekonomiyi batıran, iç barışı tehdit eden, demokrasinin evrensel ilkelerini ayaklar altına alan, yargı ve bilim düşmanlığı ile örülü politikası karşısında, sesini yükseltmek istemiyor. 

Doğrusu sandığa gitmeden önceki son düzlüğe girilen, bu yarışta eksik bir şeyler var. Ekonominin çöktüğü, tarım ve hayvancılığın ithalat yüzünden tükenme noktasına getirildiği, bu sürecin nasıl tersine çevrileceğine ilişkin yeterli bilgi kamuoyu ile paylaşılmıyor. Hazırlanan mutabakat metinleri ya da açıklanan seçim bildirgeleri bırakalım seçmeni, parti yönetimlerini dahi heyecanlandırmaya yetmiyor.

Ankara ile seçilmiş yerel yönetimler arasında sürdürülen yetki karmaşasının, imar rantı yaratmak dışında yol açtığı zararlar tartışılmıyor. Çöken eğitim sistemi yerine, muhalefete karşı iktidar destekli Truva atlarının sosyal medya maceraları gündemi esir alıyor.

Önümüzdeki seçimler Türkiye için tarihsel ve demokratik bir rejimin yeniden kurulması açısından son fırsat niteliğinde. 

AKP ile sonuçlanan geçmişin hatalarının öz eleştirisi yapılmak zorunda. Çok zor geçeceği bugünden belli ilk iki yıl için alınacak, radikal önlemleri ve izlenecek yol haritasını seçmene çekinmeden açıklayacak bir iktidara ihtiyacımız olduğu kesin.

Kayıt dışı ekonomi, vergilerin tüketim yerine ağırlıklı olarak kazançlardan alınması, tarımda veraset yoluyla ekilebilir toprakların küçülmesi, akarsu ve deniz kirliliği konularında, ilk günden başlanarak alınacak önlemlerin tek tek açıklanması şart.

Gündeme ilk anda alınması gerekenlerin, İstanbul’da deprem riski ve orman yangınlarının önlenmesi olduğunu söylemeye gerek var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi