Araziler arsa olmasın!

Hollanda. Toprağı yok. Güneşi yok. İklimi sert. Ve, yıllardır ağzımıza sakız ettiğimiz üzere, “Konya kadar”. 41 bin kilometrekare.
O Konya kadar Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı 100 milyar Avro. Türkiye’nin sadece tarım arazileri Hollanda’nın toplam yüzölçümünün beş misli. Tarım ürünü ticaretinde yılda 20-25 milyar Avro açık veriyoruz.
8 bin yıldır tarım yapılan Türkiye, bugün buğday, arpa, mısır, pirinç ithal ediyor.
Duyduk duymadık demeyin, Yunanistan’dan pamuk ithal ediyoruz. Sırbistan'dan et, ABD'den gübre, İngiltere'den yumurta, Çin'den sarmısak alıyoruz. İspanya'dan marul, kereviz, İtalya'dan ıspanak, İran'dan karpuz, Kosta Rika'dan kavun.
Bulgaristan’dan saman ithal ediyoruz.
Şili’den armut, Meksika’dan nohut, Hollanda’dan kuru soğan, Almanya’dan patates, Rusya’dan salatalık, bezelye, Mısır’dan kuru fasulye alıyoruz.
Avustralya’dan havuç geliyor bu ülkeye. Kolombiya’dan nar (ve kokain!), Güney Afrika’dan kabak.
Ayçiçek yağı dövizle ithal edildiğinden bugün marketlerde bardakla satılır oldu.
Arjantin’den, Brezilya’dan, Uruguay’dan canlı hayvan getirtiyoruz. Yemini de ithal ediyoruz oradan buradan.
Size de tuhaf gelmiyor mu bu durum? Gıdada kendine yeterli yedi ülkeden biri olmakla övünmedik mi yıllarca?
Türk tarımının çoğu kronikleşmiş birçok sorunu var. Ekonomist Cem Seymen, tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım yıllardır uğraşırlar bu sorunları anlatmak, çözüm yollarını göstermek için.
Girdi maliyetleri çok yüksektir. Türk çiftçisi dünyanın en pahalı mazotunu kullanır. Dünyada birçok ülke tarımda fosil yakıtları terk edip, yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyor. Biz de güneş enerjisine, rüzgar enerjisine ağırlık vermeliyiz. Türk çiftçisi dışa bağımlı olduğumuz gübrenin de, ilacın da en pahalısını kullanıyor.
Planlama kavramı Türk tarımına yabancı. Çiftçi her yıl kafasına göre bir ürün ekiyor. Oysa ne ekeceğini Devlet söylemeli. Devlet düzenleyici olmalı. Düzenleyici olunca fiyat istikrarsızlığının da önüne geçilir.
Türk çiftçisinin bilgiye gereksinimi var. Tarımsal araştırma kurumlarının, üniversitelerin ürettikleri bilgiler köylüye ulaşmıyor. Üreticinin hizmetine girmiyor. Gelişmiş ülkelerin çiftçisinin elinde beş yıllık, on yıllık meteoroloji raporları var. Hava sıcaklığında meydana gelecek değişimleri, yağışları, kuraklığı, donları önceden bilmek düşünün ne büyük nimet…
Üreticilerimizin örgütlenmeleri yetersiz. Komünist icadı diye kooperatifçiliğe hep kötü bakıldı bu ülkede. Oysa en büyük kapitalist ülke ABD’nin çiftçilerinin kooperatifleşme oranı %100’e yakın. Dağıtımı, pazarlamayı düzenleyen bir kooperatif ağı olsa, tarlada bir lira olan ürün markette beş lira olabilir mi? Veya markette beş lira eden ürün çiftçiden bir liraya kapatılabilir mi?
Belki de en ciddi sorun tohum. Tohumda dışarıya bağımlılık. Yerli tohumumuzu geliştirmek zorundayız. Tohumda dışa bağımlılık topyekün bağımlılık anlamına gelir. Gübremizi, ilacımızı, tohumumuzu kendimiz üretmeliyiz.
Bir başka sorun sulama. Bir yandan sulama altyapısını geliştirirken, diğer yandan sulamanın en akılcı şekilde nasıl yapılabileceği konusuna kafa yormalıyız. Hollanda bir kilo domatesi yetiştirmek için 8 litre su kullanıyor. Biz 180 litre.
Tarımın sorunlarını çözecek olan Devlettir. Planlamasıyla, altyapı yatırımlarıyla, teşvikleriyle, destekleriyle…
Bizim Devletimiz sanki tarıma düşman. Kanun çıkarır, köylerimizi mahalle yapar. Ankara’nın Susuzköy’üyle Kavaklıdere’si aynı statüye getirilir. Ne ahır kurabilirsin, ne kümes. Salatalık bile ekemezsin.
Köylü kredi borçlarını ödeyemez; traktörüne, hayvanına haciz gelir. Oysa İcra İflas Kanunu da, Yargıtay’ın içtihatları da köylünün üretim araçlarının haczedilmemesi gerektiğini söylüyor.
Şahsım rejiminin Tarım Bakanı, saman ithalatıyla ilgili bir soru sorulduğunda “paramız var ki ithal ediyoruz” diyebiliyor. E şimdi para da bitti. Ne yapacağız?
Rejimin gözünü rant bürümüş yöneticileri arazileri arsaya çevirmek, TOKİ marifetiyle gökdelenler dikmek peşinde. Eloğlu denizi doldurup tarlaya dönüştürüyor ve dünyanın en büyük domates ihracatçısı oluyor. Bizim derdimiz imar rantı…
Tarımımızın gerek duyduğu reformu bu iktidardan beklemek saflık olur. Niyetleri olsa yaparlardı 20 yılda.
Ülkemizin yönetimini devralmaya aday muhalefet partileri tarım konusunu ciddiye almalıdır.
Asıl beka sorunu burada.
Not: Bugün 19 Mayıs. “Köylü milletin efendisidir” diyen Büyük Atatürk’ü, o mucize insanı sonsuz minnetle anıyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi