Az ye, çok yaşa!

Hareketsizleşen yaşam tarzı, sağlıksız katkı maddeleriyle gıda üretimi, gelenekselden uzaklaşan beslenme tarzı çağın insanını sağlık sorunlarıyla baş başa bırakınca herkes doktorlara, diyetisyenlere ve spor koçlarına gitmeye başladı. Beslenme kuralları da son yıllarda hızla değişmeye, ısrarla savunulan kurallar yerle bir olmaya başladı. O halde nasıl beslenmeli? Bu ekonomik kaosta iyi beslenmek mümkün mü?

Kurallar teker teker yıkılıyor.

Beslenme uzmanları her gün başka bir gerçeği açıklayıp alışkanlıkları alt üst ediyorlar.

Geçmişte: Aman yumurta yemeyin…

Şimdi: Günde iki tane yiyebilirsiniz. Hatta üç tane de olabilir. Zararı yok!

Geçmişte: Tereyağına dikkat, damarları tıkıyor.

Şimdi: Tereyağı çok sağlıklı bir yağdır, korkmadan tüketebilirsiniz.

Geçmişte: Aman tuza dikkat edin. Şimdi: Tuz o kadar da tehlikeli değilmiş meğerse!

Geçmişte: Bol bol balık yiyin!

Şimdi: Büyük balıklarda ağır metal, mikro-plastik artıkları ve cıva artıkları var, küçük balıkları tercih edin.

Geçmişte: Tavuk beyaz etlidir ve sağlıklıdır.

Şimdi: Tavuk etinde antibiyotik var, dikkatli tüketin.

YAZBOZ TAHTASI

Ekmeği silip atın, pilavın yanından bile geçmeyin. Son dönemlerin düşmanı da bu ikili.

Beslenme eylemi yazboz tahtası gibi oldu.

İnsanlar ne yapacağını, neye inanacağını şaşırdı. Beslenme uzmanları yalancı çobana döndüler. Artık onların söylediklerine şüpheyle bakılıyor.

Son zamanlardaki yeni bir söylem de işin çivisini çıkardı.

Yakın bir geçmişe kadar, diyet yapanların günde üç öğün ana, üç öğün de ara olmak üzere altı öğün yiyebilecekleri söyleniyordu.

“Benim diyetisyenim bol bol yiyecek veriyor” diye diyetisyenini yere göğe sığdıramayanlar, şimdilerde şaşkınlık içindeler.

EN SON BESLENME MODASI

Yeni moda beslenme inanışına göre, iki öğünden fazlası haram!

İki öğün arasında neredeyse 16 saat aç kalmak gerekiyor.

Bir nevi oruç. Dinsel kurallara uymayan diyet de diyebiliriz buna.

Bu tez, henüz netlik kazanmadı. Her gün televizyonlarda ve gazetelerde boy gösteren beslenme uzmanları ayrı tellerden çalıyorlar şimdilik.

Kimi kahvaltıyı kaldırmaktan kimi de sıkı kahvaltıdan yana.

Onun için kavganın sonucunu bekleyin, boş yere açlık çekmeyin.

OSMANLI TARZI BESLENME

Aslında Osmanlı’nın yemek yeme alışkanlığı, günde iki öğünle sınırlıydı. Birinci öğün sabah kuşluk vaktinde, ikinci öğün de akşam ezanından sonra yenirdi.

Kahvaltıda bir çorba içilir veya içi çökelekli bir dürümle yetinilirdi. Akşam yemeği biraz daha sıkıydı.

Geçmişte tam da doktorların önerdikleri gibi besleniyormuşuz. Yani günde iki öğün yemek yeniyormuş.

Modernleşen ve hızlanan yaşam bu kuralı da yıktı geçti. Özellikle kahvaltılık üreten firmaların yoğun reklamıyla, kahvaltı önemli bir öğün haline geldi.

Yeni beslenme sloganları üretildi:

“Kahvaltıda krallar gibi, öğle yemeğinde orta halli memur gibi, akşam yemeğinde yoksul biri gibi yiyeceksin!”

Bu slogan hemencecik tuttu. Ülkenin dört bir yanında serpme kahvaltıcılar türedi. Van kahvaltısı, Diyarbakır kahvaltısı, Karadeniz kahvaltısı diyerek bölgeler ve kentler kahvaltı yarışına tutuştu.

KALİTESİZ MALZEMELERLE

Süpermarketlerden alınan kalitesiz malzemelerle köy kahvaltıları kuruldu. Kimi 30 kimi 40 çeşit yiyecek sundu.

Ben bunca yıldan beri Türkiye’yi gezerim, hiçbir köyde böylesine zengin bir kahvaltı geleneğine rastlamadım.

Ya mercimek ya işkembe ya paça çorbası, o kadar. Tavuğu olanlar belki bir iki yumurta kırıyordur. Veya kadın hamaratsa, çocuklar için çayın yanına pişi kızartıyorlardır.

Yani köy insanı, kentlerde verilen köy kahvaltısındaki çeşitleri rüyalarında bile göremezler.

gemini-generated-image-oj8a94oj8a94oj8a.png

İKİ ÖĞÜNCÜLERE REST: TEK ÖĞÜN

Dönelim yine konumuza.

İki öğüncülere karşılık ben tek öğünü öneriyorum. Bu öğün, Amerika’dan çıkan, genellikle pazar günleri yenen “brunch”. Sabah ile öğle yemeğinin birlikte yendiği bir öğün. Büyük şehir insanlarımızın pazar günleri uyguladıkları bir ziyafet.

Brunch, 11.00 civarında başlıyor, ikindiye kadar uzanıyor. Böreğinden çöreğine, sucuğundan pastırmasına, yumurtadan kaymağa, sarmasından dolmasına... Ne ararsan var. Tabii keseniz bu pahalılıkta ne kadarına el veriyorsa.

Sofradan kalkınca midenizde bir lokma bile girecek yer kalmıyor. Yani o gün bir öğünle geçiştirmiş oluyorsunuz

Eğer brunch âdetini pazar yerine her güne yayarsanız, bir öğünle günü kurtarmış olursunuz.

Ben yavaş yavaş bu tür beslenmeye geçebilmek için alıştırmalar yapıyorum, sizlere de öneririm.

Zaten fiyatlar daha da uçarsa, zorunlu olarak tek öğüne düşeceğiz! Yazıyı ve meseleyi özetlersek:

“Ne kadar az yemek, o kadar uzun yaşam…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Yaşin Arşivi