Mutlu Hesapçı
Geçmiş hep bildiğimiz gibi değil!
Vuslat Saraçoğlu’nun, ‘Bildiğin Gibi Değil’ filmi uzun bir bekleyişin ardından izleyiciyle buluştu. Geçmişle bugünün iç içe geçtiği, kardeşlik, suskunluk ve affetmenin sınırlarında dolaşan hikâyesiyle kalbe dokunuyor. Filmi ilk izleyenlerden ve vizyona girmesini bekleyenlerden biriydim. Çünkü hem incelikli mizahı hem de sessiz yaralara açtığı alanla, izleyen herkeste derin bir iz bırakacak duyguda bir film. Kardeşlik, geçmiş ve affetme üzerine zamansız bir hikâye… Filmde üç kardeşi, çok sevdiğim oyuncular Hazal Türesan, Serdar Orçin ve Alican Yücesoy canlandırıyor ve müthişler. Üstelik filmin bir sürprizi de rahmetli İbrahim Erkal’ın şarkısının tekrar gündeme gelmesi ve dilimize dolanması olacak. Vuslat ile bu uzun yolculuğu, filmin ruhunu ve zamansız hikâyesini konuştuk. Röportajı okuduktan sonra ‘Bildiğin Gibi Değil’ haydi sinemaya!
Vizyona girmek için çok uzun bir bekleyiş oldu. ‘Bildiğin Gibi Değil’ filmin nihayet vizyona girdi, hissiyatın ve vizyona dair beklentin nedir?
Ah sorma Mutlu, filmin doğal süreci çeşitli sebeplerden toplam bir sene sarktı. Bu, çok üzücüydü benim için. Hissim “Ne olur yine bir şey çıkmasın!” şeklinde sürecin üstüne titreme yönündeydi daha çok. Tabii bir yandan da şükrediyorum; “Vardır bunda da bir hayır” diyorum. Vizyona girdik, çok mutlu ve heyecanlıyım. Doğrusu özel bir beklentim yok. Filmimiz daha çok insana ulaşsın diye hepimiz elimizden geleni yaptık. Süreci çok da zevkle, hevesle yürüttük. Bu noktadan sonra gelecek sonuca razıyım.
“Filmin geldiği noktadan çok memnunum”
Aradan geçen zamana baktığında ilk güne dönersek nasıl bir film yapmak için yola çıkmıştın ve İstanbul Film Festivali’nden En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kurgu ödülleri kazanan filme dönüşünce neler hissettin?
Filme başlarken tek derdim zihnimi meşgul eden birkaç konuyu başka yönetmenlere öykünmeden, “mış” gibi yapmadan, sanki bir arkadaşıma aktarıyormuşum gibi usul usul anlatmak; içten, sıcak ve doğal bir film yapmak ve filmin yapım sürecini borca girmeden bitirmekti. İnan hiçbir somut başarı hedefim yoktu. Filmin geldiği noktadan çok memnunum. Hayallerimden fazlası oldu kesinlikle.

ORTAK GEÇMİŞE FARKLI YOLCULUK
Filmin hikâyesi, yola çıkış fikri nasıl oluştu?
2016 yazında arkadaşlarla oynadığımız bir oyun sırasında kendimizi geçmişlerimizden, ailelerimizden konuşurken bulduk. O gün zihnimde “Ortak bir geçmiş aynı ailenin üyeleri tarafından nasıl farklı anımsanır?” sorusu her zamankinden güçlü şekilde yankı yaptı. Kardeşler arasında yaşanan çoklu hafıza durumu, kimisi için birinin iyiliğinin diğeri için zalimlik anlamını taşıması, kimisi için on saniyelik bir zaman diliminin diğeri için on senelik bir yük barındırması... Bugüne katlanabilmek için geçmişin nasıl eğilip büküldüğü... Kısacası ortak bir geçmişe sahip olsalar da bambaşka geçmişler yaşamış olmaları... Sonra kardeşlik denen girift yapıyı içerdiği aşk-nefret ilişkisiyle beraber resmetmeyi amaçladım. Bunun için hikâyeyi belli bir sosyo-kültürel ekonomik yapının içine oturtmam gerekiyordu. Bunlardan bana en aşina olanını seçtim. Üç kardeşli bir ailenin üyesi olduğum için de “üç” sayısında ısrar ettim.
Senin için filmin ayrı bir önemi daha var, yıllar sonra doğduğun topraklara geri döndün… Bu anlamda senden nasıl izler taşıyor film?
Anlattığım konulara, karakterlere, karakterler arasındaki ilişki biçimlerine, filmin geçtiği bölgenin kültürel yapısına hâkimim, o anlamda benden izler taşıyor diyebilirim ama film otobiyografik değil. Benim de iki abim var evet, ama benim kardeşlerimle Çavdar Kardeşlerin alakası yok.
İKİLİKLERİN ÇARPICILIĞI
Çocukluk ve gençlik travmaları üzerine düşünmemizi sağlayan bir film yapmışsın ama bunu yaparken de bağırmıyor ve acıtmıyorsun. Aksine içinde mizah unsurları da var. Neden böyle bir üslup seçtin, bizi fazlaca ağlatıp canımızı çok acıtabilirdin? Acı eşiğini seyirciye bırakıyorsun.
Ben acıların sürekli tekrarlanıp anlatı dozu yükseltildiğinde ona yabancılaşma riskimizin arttığını düşünmeye başladım. Hayattaki her motif, karşıtlıkları ve ikilikleriyle daha çarpıcı hale geliyor. Aslında bir şeye daha yakından baktığımızda orada mutlaka bu ikilikler bulunuyor. Bir yakınımızın cenazesine gittiğimizde bile bir sürü absürt olay yaşanıyor, gülünen anlar da yaşayabiliyoruz. Bu durum o acının seyreldiği ya da seviyesizleştiği anlamına gelmez. Ben bu filmdeki her konuya yakınlaştırma etkili bir mercekle bakmaya çalıştım. Haliyle bu ikiliklere yer vermeliydim. Bunun da dışında filmdeki dram zaten yüzeyde olmayan gömülü bir dram; o sebeple de filmin her anında kendini göstermemeliydi ama bildiğimiz gibi olmayan şeylerin varlığına dair alttan alta usul usul akmakla yetinmeliydi.
Filmini ilk izleyenlerden biriydim, bugün izlediğimde ne kadar zamansız bir hikâye anlattığını görüyorum. Nitekim ifşa olayları da aslında filmin zemininde sessizce ama herkesin bildiği bir şeye dönüşüyor değil mi?
Çok teşekkürler. Evet öyle. Filmin bu tarz yaraları paylaşmaya ve bu yaraların hasarlarının tedavi edilmeye çalışılması ve üzerinden kaç yıl geçmiş olursa olsun duruma göre hesabının sorulması için gerekenlerin yapılması anlamında güç kazanma adına da bir zemin oluştursun istiyorum.
Kapalı bir toplumda büyümenin sancıları hayatımızı ve yolumuzu değiştiren bir şey mi? Yoksa toplum olarak zihnimiz kapalıysa herkesin başına gelenler görünmez duvarlar ardında mı?
Evet, kesinlikle öyle.
Filmin kadrosu çok farklı ve başarılı. Çünkü bu üç kardeşin kardeş olabileceğini cast olarak düşünemezdik, bunu nasıl başardın, oyuncuları nasıl seçtin?
“Tahsin” karakteri için Serdar’la anlaşmamın ardından renkli gözlü bir kardeş grubu kurmaya karar verdim. Oyuncu arayışı sürecimde Ece Dizdar da bana destek oluyordu. Hazal’la (Türesan) beni o tanıştırdı. Hazal’la anlaşmamızın ardından cast direktörümüz Mine Güler’le çalışmaya başladım. Kalan cast’ı da onunla birlikte oluşturduk. Bu ekibi bir araya getirirken dikkat ettiğim en önemli şeylerden biri de oyuncuların gerçek hayatta da birbirleriyle çok iyi anlaşabilecek, beraber çok iyi eğlenebilecek, bol bol gayrı-ciddi anlar paylaşabilecek benzer mayalarda insanlar olmalarına dikkat ettim. Gerçek hayatta böyle bir kimya oluşturmanın filmin kimyasını da benzer yönde etkileyeceğine emindim.

FİLM NEDEN İZLENMELİ?
Film bu hafta vizyona girdi. Filmin senaristi ve yönetmeni olarak bu filmi neden izlesinler diye sorsam… Çünkü filmi herkes izlesin çok istiyorum.
Filmi izlesinler çünkü şu ana kadar yaptığımız bütün gösterimlerde izleyiciden en geç beş dakikada bir reaksiyon geldiğini gördük. Çok güldüren ama aynı zamanda insanı farklı duygulara da sürükleyen bir yanı olduğuna yönelik görüşler geliyor pek çok kanaldan. Bu kadar eğlenceli vakit geçirecek olmalarına rağmen filmi fast-food gibi tüketip bitirmeyeceklerini, evlerine giderlerken filmi ve meselelerini de yanlarında götüreceklerini düşünüyorum. Bu arada gösterimlerimize kalabalık kardeş ve kuzen gruplarının da sıklıkla geldiğini gördük. Filmin konusu da bizzat bu grupları ilgilendirdiğinden onların aldıkları hazzın da önemli ölçüde arttığını fark ettik.