Büyük Çekici

Bu satırları okurken kendinizi bütünüyle hareketsiz hissediyor olabilirsiniz. Oysa bu durum sadece bir yanılsamadan ibaret. Gezegenimizin kendi ekseni etrafında dönerken aynı zamanda Güneş’in çevresinde eliptik bir yörüngede koşturduğunu daha ilkokul sıralarında öğrendik. Astronomiye meraklı olanlarınız ise Güneş Sistemi’nin, içinde yer aldığı Samanyolu Galaksisi’nin merkezi etrafında devasa bir tur attığını biliyordur. Ancak gezegenimizin içinde olduğu hareket düzenekleri yalnızca bunlarla sınırlı değil. Hareketlerin en geç keşfedileni, aynı zamanda en hızlısı ve en gizemlisi.

Evrenin derinliklerindeki meçhul bir noktaya doğru, diğer tüm hareketlerimizden çok daha büyük bir hızla çekiliyoruz. Bu çekiş öyle güçlüdür ki, yalnızca bizi veya Güneş Sistemi’ni değil, tüm Samanyolu’nu ve komşu galaksileri de inanılmaz bir hızla peşinden sürüklemektedir.

1970’lerde yapılan gözlemler, Samanyolu Galaksisi’'nin yalnızca kendi çevresinde dönmediğini, aynı zamanda evrenin derinliklerindeki gizemli bir noktaya doğru sürüklenmekte olduğunu ortaya koydu. O andan başlayarak, artık yalnızca bir yıldızın çevresinde dönen küçük bir gezegende yaşayan canlılar değiliz; kozmik bir akıntının da yolcusuyuz.

Dünya Dönüyor

Dünya, ekvatorda kendi ekseni etrafında saatte yaklaşık 1.670 kilometre hızla döner ve bir turunu 23 saat 56 dakika 4 saniyede tamamlar. Ses hızını (yaklaşık 1.235 km/saat) aşan bu hareketi hiçbir şekilde hissetmeyiz; çünkü atmosfer de bizimle birlikte döner ve yerçekimi bizi yeryüzüne sımsıkı bağlar.

[Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşüne ek olarak, iki önemli periyodik hareketi daha vardır: eksen salınımı ve eksen eğikliği salınımı. Eksen salınımı, yaklaşık 26.000 yıllık bir döngüyle Dünya’nın dönme ekseninin, yavaşlayan bir topaç gibi yalpalayarak, uzayda farklı bölgelere yönlenmesidir. Bu hareket, “Kutup Yıldızı”nı değişken kılar; günümüzde Polaris bu konumu işgal etse de, gelecekte Vega gibi diğer yıldızlar aynı rolü üstlenecektir. Salınım, mevsimleri değil, mevsimlerin gökyüzündeki konumlarını değiştirir; bu da antik takvimlerin günümüzde geçersiz olmasının temel nedenidir.

Diğer hareket olan eksen eğikliği salınımı, yaklaşık 41.000 yıllık döngülerle eksen açısının 22,1° ile 24,5° arasında değişmesidir. Bu değişim doğrudan iklimi etkiler: eğiklik arttıkça yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk olur; azaldıkça iklimler yumuşar. Bu salınım, özellikle kutup buzullarının büyüyüp küçülmesi ve uzun vadeli iklim döngüleri, örneğin buzul çağları üzerinde belirleyici rol oynar.]

Bunun yanında gezegenimiz Güneş çevresinde saniyede yaklaşık 30 km (saatte 108.000 km) hızla, elips biçiminde bir yörüngede dolaşır. Güneş Sistemi ise, topluca Samanyolu’nun merkezindeki Sagittarius A* adlı süper kütleli kara deliğin çevresinde saniyede yaklaşık 230 km hızla döner.

[Samanyolu’nun merkezi çevresindeki bir turumuz 225–250 milyon yıl sürer. Güneş bundan önce en son bugünkü konumundayken, Dünya’da Mezoik Çağ’ın Triyas dönemi yeni başlamaktaydı ve henüz dinozorlar bile ortaya çıkmamıştı. Kıtalar günümüzdeki gibi dağılmış değildi; devasa tek bir kıta vardı: Pangaea.]

111111111111.png
Laniakea Süper Kümesi (kırmızı nokta Samanyolu)

Milkomeda

Samanyolu tek başına hareket etmiyor; 54 galaksiden oluşan “Yerel Grup”un bir parçasıyız. Yerel Grup evrende bir yönde topluca hareket ederken, bu grubun en büyükleri olan Samanyolu ve Andromeda da saniyede 110 km hızla birbirlerine yaklaşıyor. Büyük olasılıkla 4.5 milyar yıl sonra Andromeda ile çarpışacağız. “Çarpışma” derken, galaksilerdeki yıldızlar arası uzaklıklar o denli büyük ki, yıldız ya da gezegenlerin başka bir gök cismiyle çarpışması olasılığı neredeyse sıfır. Birbirine yaklaştıkça iki galaksinin yüzlerce milyon yıl sürecek kozmik dansı başlayacak. Sonunda kütleçekimi ikisini birleştirecek ve “Milkomeda” (Milky Way+Andromeda) adında devasa yeni bir galaksiye dönüştürecek.

1970’lerde bilim insanları, Yerel Grup’un topluca galaksi dışı bir noktaya doğru çekildiğini fark etti. Samanyolu ve 100.000’e yakın galaksi, saniyede 630 km (saatte 2,26 milyon km; ışık hızının %0,2’si) gibi inanılmaz bir hızla kosmosun belirli bir bölgesine sürüklenmekteydi.

Bu bölge Samanyolu’nun gaz ve toz kuşaklarının arkasında, “Kaçınma Bölgesi” (Zone of Avoidance) olarak bilinen ve optik teleskopların gözlemleyemediği bir konumdaydı. Gökbilimciler sürüklendiğimiz bu bölgeye “Büyük Çekici” (The Great Attractor) adını verdiler. Sonunda X-ışını ve radyo dalgalarını kullanan astronomik gözlem araçları perdeyi kaldırdı: Büyük Çekici kimilerinin düşündüğü gibi devasa bir kara delik değil, yüzlerce galaksi kümesinin yoğunlaştığı dev bir kütle merkeziydi.

222222222222.jpg
Samanyolu ve Andromeda’nın çarpışması (simülasyon)

Cennet Kadar Geniş

2014’te gökbilimci Brent Tully ve ekibi, galaksi hareketlerini bir nehir akışı gibi modelleyerek evrenin en büyük yapılarından birini tanımladı: Laniakea Süper Kümesi (Hawaii dilinde “Cennet kadar geniş” ya da “Engin gök” anlamına gelir). 520 milyon ışık yılı çapında ve 100.000’den fazla galaksi barındıran, 100 katrilyon Güneş kütlesindeki bu yapının kenar mahallesinde Samanyolu. Böylelikle posta adresimiz belli oldu: “Dünya, Güneş Sistemi, Samanyolu, Yerel Grup, Laniakea Süper Kümesi”.

Ancak evrenin süprizleri bitmemişti: Sürüklenme hızımız Laniakea’nın kütleçekim gücüyle açıklanamayacak kadar yüksekti. Sonra anlaşıldı ki Laniakea da bizimle birlikte başka bir kütle tarafından çekilmekteydi. Ve sonunda gerçek Büyük Çekici bulundu: 650 milyon ışık yılı uzaklıktaki Shapley Süper Kümesi. Kütle olarak Laniakea’dan %90 daha büyük olan bu küme, bilinen evrendeki en büyük kütleli kozmik yapıydı.

Ne var ki Shapley’in devasa kütlesi de yüksek sürüklenme hızını açıklamakta yetersiz kalıyordu. Shapley’in arkasında daha büyük bir kütle yoğunlaşması da gözlenmemişti.

Büyük İtici

2017’de bir grup gökbilimci, Kozmik Mikrodalga Arkaplan (CMB) verilerini inceleyerek Samanyolu’nun hareket ettiği yönün tersinde uzanan ve kütle yoğunluğu son derece düşük bir kozmik boşluk gözlemledi. “Dipol İtici” (Dipole Repeller) adını verdikleri bu boşluk, onlara göre, Samanyolu ve diğer galaksileri Shapley’e doğru itmekteydi. Bu olguyu karanlık enerjinin yerel etkisiyle açıkladılar; boş alanlar, karanlık enerji baskısıyla genişlerken, Güneş Sistemi ya da Samanyolu gibi kozmik sistemler, kütleçekiminin bu enerjinin tersi yönündeki etkisiyle bütünlüklerini koruyabilmekteydi.

Aslında burada “itici” teriminin kullanılması biraz kafa karıştırıcı. Karanlık enerjinin evrenin giderek artan bir hızda genişlemesinin sorumlusu olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu etki yalnızca belli bölgelerin genişlemesi biçiminde gerçekleşmez. Evren genişlerken her noktada genişler, yani Samanyolu’nun arkasında onu “iten” bir karanlık enerji alanı varsa, bu alan, Samanyolu-Shapley arasındaki uzayın da genleşmesine neden olmalıdır.

Gerçekten de gözlemlere göre, çok yüksek bir hızla Shapley’e doğru hareket etmemize rağmen onunla aramızdaki uzaklık azalmıyor, artıyor.

Görülüyor ki hiçbir zaman Shapley Süper Kümesi’ne ulaşamayacağız. Evren genişlemekte olmasa bile Shapley’e varmamız yaklaşık 300 milyar yıl alacaktı; evrenin yaşından bile uzun bir zaman aralığı bu.

Milyarlarca yıl sonra yerel grubumuz dışındaki tüm galaksiler bizden, ışıktan daha hızlı bir şekilde uzaklaşıyor olacak. Amatör gözlemciler teleskopla gökyüzünü taradıklarında yalnızca birkaç galaksiyi görebilecekler büyük olasılıkla. Yok olmazsak, önümüzde bekleyen gelecek, sonsuz yalnızlık.

33333333333333.jpg
7 milyar yıl sonra Güneş Sistemi

[Elbette bu gözlemler Dünya'dan yapılamayacak. Samanyolu ve Andromeda'nın birleşmesinden sağ çıksak bile, gezegenimizin kaderi çoktan yazılmış durumda. Yaklaşık 5,5 milyar yıl sonra, çekirdeğindeki hidrojeni tükenmeye yüz tutan Güneş, şişmeye başlayarak kızıl bir deve dönüşecek. Bu süreç yüzlerce milyon yıl sürecek olsa da, belirli bir noktadan sonra güzel gezegenimizin ateşten bir kaya topuna dönüşmesi kaçınılmaz.]

Biz, hiçbir yere varamayacağını bilerek yol alan tek yolcularız. Ve belki de bu bilgi bizi evrendeki en bilge varlıklar yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi