Dikkat ettiniz mi? Bir tv reklamı bizi yıllar öncesine götürüyor. Borcunu ödeyemeyen bir çiftçi İstanbul Bostancı’daki arazisini teklif ediyor. Güya vizyonsuz(!) olarak tanıtılan alacaklı da “Dağın başında tarlayı ne yapayım” türünden bir laf ediyor. Bu emlak reklamı İstanbul’da bir karış arazinin bile ne kadar değerli olduğunu anlatıyor.
Ne artık eski İstanbul var ne de Bostancı… Her yer beton yığını. Kadıköy yakasında bahçeli evler yıkıldı, cama betona gömülen apartmanlar yükseldi.
Konumuz Bağdat Caddesi… İstanbul’un bu pek ünlü, kente ilk kez geleni kültür şokuna uğratan caddesinin çevresi mağaza ve kafeleriyle günün her saati doludur. Yaşlısı genci şık insanlar, spor giysilerini kuşanmış halde yürüyüş yapanlar, varoş ve zengin delikanlıları, okul kaçkınları, her milletten insanlarla adeta bir renk cümbüşüdür.
Bu caddenin en güzel yerinde Erenköy’de artık çok eskidiği belli olan bir kamu binası var. İstanbul Tarım İl Müdürlüğü iki katlı neredeyse 80 yıllık binasında hizmet etmeye çalışır.
Çalışanlar bildiğin devlet memuru. Eğer yemekhaneleri yoksa ve dışarıda bir şeyler atıştırıyorlarsa vay hallerine… Bağdat Caddesi maaşlarını üç günde yutar.
İstanbul’da tarım falan kalmadı. Kalanlar da artık herhalde Şile, diğer tarafta da Çatalca çevresinde.
Şimdilerde çevresi betonla kuşatılan binanın arazisinin tarihine bir bakalım. Mülkiyeti Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne ait ve tapu kayıtlarında ‘bağ’ olarak tescilli. 20 dönümden fazla araziye Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından ipekçiliği teşvik için dut fidanı dikilmiş. Arazi 1927 yılından beri Tarım Bakanlığı’nın…
Bağdat Caddesi’nin ışıksız ve gösterişsiz bu tek kamu binasına göz dikenlerin sayısını saymaya kalkmayın, içinden çıkamazsınız.
Belediye burayı park yapmak istiyor ama devletin bu konuda bir adımı yok. Bir kültür merkezi olmasını isteyenlerin de sayısı az değil.
Umarız yoğun ülke gündeminde gümbürtüye gidip rezidans ve alışveriş merkezi modasının rüzgarına kapılmaz.