Kaynatılmamış bir bardak su mu? Kalp kırıklığı mı? Tchaikovsky neden öldü?

Tchaikovsky’nin ölümü hakkında yazılmış ve akademi için sert sayılabilecek bir üslup takınmış makalelerin sayısı şaşırtıcı şekilde fazla. Bestecinin ölüm sebebi hala tartışılıyor, ölümün üzerinden geçen zaman ve bu tartışmaların çoğunlukla “dedikodu”lara dayanması ise, ölümün nasıl gerçekleştiğini hiçbir zaman öğrenemeyeceğimizi gösteriyor. Konuyla ilgilenen akademisyenler (müzik tarihçileri ve Rusya’dan Batı’ya göçmüş kimi akademisyenler) çoğunlukla dönemin mektupları üzerinden yazdıkları makaleler yoluyla birbirlerini çürütmeye çalışıyor.

O halde biz de en bilinen teoriden başlayalım.

Biyografi yazarı Alexander Poznansky, Tchaikovsky’nin 1 Kasım 1893’te Alexander Ostrovsky'nin “Ateşli Kalp” adlı oyununu izlemek için tiyatroya gittiğini yazar. Son senfonisi olan Pathétique'in (6. Senfoni) prömiyerinin üzerinden ise dört gün geçmiştir. Oyunun çıkışında; çok sevdiği kardeşi Modest, yeğeni Vladimir Davydov, besteci Alexander Glazunov ve birkaç arkadaşı ile birlikte Saint Petersburg’daki Kotomin Evi’nde bulunan Leiner’s adlı seçkin restorana giderler. Yemek sırasında Tchaikovsky bir bardak su sipariş eder. Garson, kendisine o anda ellerinde kaynatılmış su bulunmadığını, Tchaikovsky ise kaynatılmamış su da içebileceğini söyler. Besteci, garsonun tereddütü ve masadakilerin itirazına aldırış etmeden getirilen suyu içer ve ertesi gün hastalanır. Suyu içmeden önce “Kolera kapmaktan korkmadığını” söylediği biliniyor.

Ertesi gün kardeşi Modest’in dairesinde sabah çayını içmek yerine ishal ve karın ağrısıyla yatakta kıvranmasına rağmen doktor çağrılmasını reddetmektedir. Ancak durumu hızla kötüleşince çağrılan Dr. Lev Bertenson kolera teşhisini koyar. Tchaikovsky’nin klinik durumu dalgalıdır, ara ara iyileşir gibi olur, ardından iyice kötüleşir. Son ayini yönetmesi için St. Isaac Katedrali'nden bir rahip çağrılır. Bestecinin bilinci o sırada kapalıdır, 6 Kasım 1893'te sabaha karşı üçte ölür.

resim-1.jpg

Tchaikovsky: Kırık bir kalp (Monika Melnychuk/i2i Art Inci)

Dünyayı kırıp geçiren bir basil

“Yoksulların her gün hayvan ve insan dışkısıyla kirlenen suları içtiği Avrupa şehirlerinde, anayurdu Hindistan olan minik kolera basili ilk kez boy gösterdi. Yoksulları öldürmeden önce susuz bırakıp kurutan kolera, “en sağlam sinirleri” sarstı, “en sağlam yüreklere” korku saldı.” Bu sözler çöken ekonomiler, çevre kirliliği ve salgın hastalıklar üzerine yazan Kanadalı gazeteci Andrew Nikiforuk’un ‘Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi” adlı kitabından.

Tchaikovsky’nin Leiner’s restoranda kaynatılmamış su içtiği ve beş gün sonra öldüğü 1893’te, dünyayı etkileyen yedi büyük kolera salgının beşincisi devam etmekteydi ve birçok ülkede olduğu gibi Rusya’daki sağlık yönetmelikleri, restoranların suyu servis etmeden önce kaynatmalarını zorunlu tutuyordu.

Kolera, bulaşmanın kolaylığı nedeniyle kolaylıkla epidemi ve pandemiye dönüşebilen, etkeni 1883’te Robert Koch tarafından bulunmuş Vibrio cholera adlı bir basil olan, insanda akut başlangıçlı, kusma, şidetli ishal, hızlı su ve elektrolit kaybıyla seyreden ve erken müdahale edilmezse öldürücü olan bir enfeksiyon hastalığı. Enfekte olmuş su veya yiyeceklerle alınmasının ardından 1-3 gün içinde belirtiler görülmeye başlıyor. Etken basil hastanın dışkısında ve dışkı bulaşmış bölgenin sularında her zaman bulunuyor.

resim-5.jpg
Kolera (Le Petit Jornal’in 1 Aralık 1912 tarihli sayısına ait kapak)

Eğer eşcinselseniz koleradan ölemezsiniz!

Tchaikovsky’nin cenaze töreni 9 Kasım 1893’te Saint Petersburg’daki Kazan Katedrali’nde yapıldı. Cenazeye katılmak için tam 60 bin kişi bilet başvurusunda bulunmuştu ancak mekanın kapasitesi 6 bin kişilikti. Kapasite zorlanarak içeri alınabilen 8 bin kişi, töreni -itiş kakış da olsa - izleme ayrıcalığına sahip oldu. Pyotr Ilyich Tchaikovsky; Alexander Nevsky Manastırı'ndaki Tikhvin Mezarlığı'na, besteci arkadaşları Alexander Borodin, Mikhail Glinka ve Modest Mussorgsky'nin mezarlarının yakınına defnedildi.

Buraya kadar herşey, - böylesine önemli bir bestecinin zamansız ölümü dışında – normal görünüyor.

Ancak ölümden birkaç hafta sonra ölümün kolera kaynaklı olmadığı, Tchaikovsky’nin intihar ettiği söylentileri dolaşmaya başladı. İşin tuhafı söylentilerin bazılarının dayanağı da vardı. Bazı dolaylı kanıtlar ve dedikodu sınırında kalan iddialar bugüne kadar ulaşmayı başardı.

Tchaikovsky’nin kolera kaynaklı “ani” ölümünün, halk üzerinde şok etkisi yarattığı ve bunun da bazı spekülasyonlara yol açtığı belli. Özellikle Tchaikovsky’nin dahil olduğu sosyal sınıfın koleradan muaf olduğu izlenimi, imalı bir tonla “Nasıl kapmış olabilir ki” sorusunu gündeme getirmiş. Oysa, o dönemde Kışlık Saray’ın bile suyunda kolera saptanmış (bu, dönemin Çar’ının koleranın tam dibinde olduğunu gösteriyor) ve aynı hafta Tchaikovsky ile benzer sosyal sınıftan 32 kişi enfeksiyondan ölmüş.

Bir mikroorganizmanın yüce bir kişiliği yıkmasının anlaşılmazlığını Covid – 19 pandemisinde bizler de deneyimlemiştik. İnsani kibrimiz böyle “uyduruk” bir nedenle gelen ölümü kabullenmekte o dönemde de zorlanmış olmalı.

Ama dedikoduların ardında daha önemli bir neden var, o da Tchaikovsky’nin özel hayatı. Tam bir felaketle sonlanan evliliği ve çok dillendirilmese de Tchaikovsky’nin eşcinsel olması; ölüm nedeni hakkındaki spekülasyonların, bestecinin özel hayatıyla ilgili kışkırtıcı imalarla birleşmesine, intihar ve eşcinsellik arasında bağlantı kuran dedikoduların kolayca ortaya dökülmesine neden olmuş olabilir mi? Yazı bitmeden buraya tekrar döneceğiz.

resim-3.jpg

(Tchaikovsky’nin ölüm maskesi)

Yaklaşan ölümün habercisi: 6. Senfoni “Pathetique”

Günümüzde “Pathetique“ sözcüğü “acınası halde, zavallı, sefil” gibi anlamlarda karşılık bulsa da klasik müzik dünyası içinde “acı dolu, acıklı, çok hüzünlü” anlamına geliyor. Prömiyerini yönettikten dokuz gün sonra ölen Tchaikovsky’nin 6. Senfonisi de “Pathetique” adını alıyor ve bu hüzünlü eser, bestecinin adeta çok yaklaşan ve “planladığı” ölümünü haber verdiği şeklinde yorumlanıyor.

6. Senfoni’nin Tchaikovsky’nin en parlak eseri olmadığı açık. Dönemin gazeteleri de, prömiyerin ardından dikkate değer eleştiriler yapmamışlar. Peterburgskaia Gazeta, senfoninin ilk seslendirilişinin ertesi günü şöyle yazmış: “Diğer senfoniler kadar ilham verici olmasa da, yine de (yeni senfoniyi) ilgiyle dinliyoruz” E.K., Spb. Vedomosti ise “6. Senfoni’nin temaları ne yeni, ne de parlak. Yine de genel izlenim olumlu. Son bölüm en iyisi” şeklinde bir yorum getirmiş.

Ancak Tchaikovsky’nin ölümünden iki hafta sonra “Pathetique” bir anma konserinde tekrar sahnelendiğinde, eleştirmenler ve halk, derin bir ulusal yas duygusuyla coşarak tepki göstermiş esere. Özellikle kasvetli “Adagio” girişi ve yürek parçalayan hüzünlü “Adagio lamentoso” finali, birçok dinleyici ve eleştirmen tarafından, bestecinin yaklaşan ölümünün habercisi olarak algılanmış. (Ölüm gerçekleştikten sonra yapılan değerlendirmenin kolaycılığı) Biyografi yazarı Volkov’a göre 6. Senfoni’nin bestecinin şefliğindeki son provasının ardından, şair ve bestecinin hayranı olan Rusya Büyük Dükü Konstantin Konstantinoviç, ağlayarak yeşil odaya koşmuş ve "Ne yaptınız, bu bir requiem, bir requiem!" diye haykırmış. Volkov, prömiyerin kendisi içinse şunları yazıyor: “Tchaikovsky, her zamanki gibi, elindeki batonla orkestrayı yönetmeye başladı. Ancak senfoninin son sesleri kesilip Tchaikovsky batonunu yavaşça indirdiğinde, dinleyiciler arasında ölüm sessizliği hakim oldu. Alkış yerine, salonun çeşitli yerlerinden bastırılmış hıçkırıklar duyuldu. Dinleyiciler şaşkına dönmüştü ve Tchaikovsky, başı öne eğik, hareketsiz bir şekilde orada öylece duruyordu.”

Konseri, Tchaikovsky’nin yakın dostu şef Eduard Nápravník yönetmiş. “Russkaya Muzykal'naya Gazeta”dan bir eleştirmen, Nápravník’in konser boyunca ağladığını yazıyor. Konu ile ilgili en aklı başında yorum sanırım iki konseri de izleyen besteci Rimsky-Korsakov’dan gelmiş: “İnsanlık, yaklaşan ölüme dair önsezi hikayelerine inanmaya çok yatkın”

resim-4.jpg
Pyotr Ilyich Tchaikovsky (1840 – 1893)

Eş dost arasında bir “Şeref Mahkemesi”

Tchaikovsky’nin ölümüne dair literatüre kısa bir bakış dahi, bunca spekülasyonun ardında “eşcinsellik meselesi”nin yattığını anlamaya yetiyor. Batı’ya göçen Rus müzikolog Anna Orlova’nın ortaya attığı iddia ortalığı biraz daha karıştırıyor. Tchaikovsky’nin de mezun olduğu Moskova Hukuk Fakültesi’nden mezun bir savcının dul eşi, Dük Stenbok-Fermor'un Tchaikovsky’nin genç yeğenine gösterdiği ilgiden rahatsız olduğunu söylediğini anlatmış. İddiaya göre Dük, Çar’a, bu durumdan rahatsızlığını dile getiren suçlayıcı bir mektup yazmış ve mektup o dönemde hayatta olan savcıya iletilmiş. O da adının karıştığı mezun oldukları okulun itibarını korumak ve okullarının adının karışacağı bir skandalı önlemek için eski okul arkadaşlarından oluşan sekiz kişiyi “bu konuyu görüşmek amacıyla” oluşturduğu “Şeref Mahkemesi”ne davet etmiş.

Toplantı neredeyse beş saat sürmüş ve Tchaikovsky, bu “sivil mahkeme”den beti benzi atmış şekilde, telaş içinde ve tek kelime etmeden ayrılmış. Mahkeme dağıldıktan sonra savcı, eşine Tchaikovsky hakkında verilen kararı açıklamış: İntihar. Toplantıdan birkaç gün sonra ise bestecinin hastalığıyla ilgili haberler yayılmaya başlamış.

Bugünden bakıldığında yaşananlar delice görünse de, çoğu toplumun eşcinsellerin gündelik yaşamını huzur içinde geçirmelerine bir türlü izin vermeyen saplantılı homofobisi kalp kırıcı. Özne Tchaikovsky olsa da sonuç değişmeyebiliyor.

Psikolojik otopsi

Psikolojik Otopsi” adli tıp alanında çalışan profesyonellerin aşina oldukları bir kavram. Özetle intiharın anlaşılması, belki önlenmesi ve şüpheli ölümlerin aydınlatılmasında kullanılıyor. Ölen kişiye ait bilgilerin toplanması ve ölen kişinin yakınlarıyla görüşerek elde edilen bilgilerin analizi yoluyla, kişinin ölüm öncesindeki mental durumu yeniden yapılandırılıyor. Bu yöntemle, kişinin intihar edebilirliğine dair bir kanıya varmak ya da intiharın altında yatan gerçek nedenlere ulaşmak amaçlanıyor.

Tchaikovsky’nin durumunda, retrospektif olarak yapılan psikolojik otopsinin (ve bunu adli alanda çalışanlar değil, müzikologlar yapıyor) tek dayanağı, devamlılık konusunda çok da sağlıklı olmayan bestecinin mektuplaşmaları. Ölümle ilgili görüşler temelde iki kampa ayrılıyor: Kolera kampı ve Tchaikovsky’nin eşcinselliğinden duyduğu utançla başa çıkamaması inancı/beklentisi. Her iki kampın üyeleri de kendi teorilerini desteklemek için “aşırı okumalar” yapıyor ve çoğu biyografi yazarının düştüğü açmaza düşerek boşlukları kendi teorilerini destekler şekilde dolduruyor.

Bir taraf Tchaikovsky’nin kolera olamayacağını söylüyor. Çünkü onun sosyal sınıfından birinin enfeksiyonu kapması anlaşılır değil, cenaze enfeksiyon prosedürüne uygun olarak gerçekleştirilmedi ya da ölüm zamanı ile enfekte olması muhtemel bir bardak suyun içilmesi arasındaki süre, enfeksiyonun gelişmesi için tutarlı değil. Buraya kadar öne sürülen nedenler makul görünse de hemen arkasından gelen “eşcinselliğin utancına dayanamamış olmalı” argümanı hem bilimsel bakış açısına uymuyor hem de ulusal bir dehanın ve bir ulusun sanatsal temsillerinden birinin eşcinsel olmasını kabullenememeye dair bir homofobik rüzgarı da barındırıyor.

Tchaikovsky’nin koleradan öldüğünü iddia edenler de benzer bir hataya düşüyor. Onların derdi de diğer kampın savını çürütmek için yapılan hamlelerden öteye gitmiyor. Biyografinin sorunu bu, biyografi yazarının bütünlük içinde tutarlı bir öykü oluşturma kaygısı, belki de hiçbir zaman zaten bilinemeyecek gerçeklerin üzerinin örtülmesine neden oluyor.

Çünkü hayat çoğu kez, bir öyküde anlatıldığından çok daha karmaşıktır.

Tchaikovsky’nin hayatı ve ölümüne dair daha pek çok detay var, buraya sığdırmak zor.

Öldüğü gün, naaşının pek sevgili kardeşi Modest’in evinde açık şekilde sergilenmesi ve Saint Petersburg Konservatuvarı'nda profesör ve çellist dostu Verzhbilovich'in tamamen sarhoş ve gözyaşları içinde Tchaikovsky’nin yüzünü defalarca öpmesi ya da bestecinin fiyaskoyla biten evliliğinin ardından intihar etmenin ailesine bırakacağı utancı düşünerek zatürre olup ölme umuduyla kendini Moskova Nehri’nin buzlu sularına bırakması gibi.

Hayatıyla ilgili tanıkların anlattıkları (günümüze ulaşana dek epey değişmiş olmalılar) ve Tchaikovsky’nin yazışmaları (Boşlukları doldurunuz!) kimin işine gelirse onun elinde kalıyor gibi görünüyor.

Tchaikovsky’nin ölüm nedenini muhtemelen hiç bilemeyeceğiz. Ama mektupları, besteleri ve yaşamının detayları hakkında bildiklerimiz, bize Tchaikovsky’nin ölürken kalbi kırık bir adam olduğunu anlatıyor.

Peki ya, insan kalp kırıklığından ölür mü? Kim bilir?

Yazıyı birkaç öneriyle bitireyim.

resim-6.jpg

Kuğu Gölü Balesi’nden bir sahne (Bolşoy Tiyatrosu, 1901)

İster Tchaikovsky’nin dünyada en sevilen eseri “Kuğu Gölü”nü, ister ölümünün habercisi olduğu düşünülen 6. Senfoni “Pathetique”i, isterse benim en sevdiğim eseri “Yaylılar için Serenad”ı (Serenade for Strings in C major) dinleyin, ama bu hafta sonu Tchaikovsky dinleyip ölüm yıl dönümünde onu anın.

  • Andrew Nikiforuk, Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi, İletişim Yayınları, 2007.
  • Nicholas Ong, ʻThe Victim of Death-Rays from Marsʼ: An Evaluation of ʻgap-fillingʼ in Chaikovskii Biographies, Slovo, 2022.
  • Dan Brown, How Did Tchaikovsky Come To Die-And Does It Really Matter? Music & Letters, 1997.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Anıl Özgüç Arşivi