Eda Yılmayan
Mustafa Kemal’in çocukluğu tiyatro sahnesinde
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda birçok oyunda emeği geçen ve çalışmalarını dikkatle takip ettiğim Dramaturg Gökhan Aktemur’un davetiyle bir pazar sabahı ‘Merhaba Çocuk’ oyununu izledim. Tiyatro kapısında anne ve babalarıyla bekleyen çocuklar bana on yıl öncesini hatırlattı. Elimde ufacık bir el, salona girmeyi bekleyen, oyunun başlama anonsu yapıldığında sessiz olması gerektiğini öğrenen, sahnedeki hikâyenin büyüsüyle heyecanla oyunu izleyen minicik bir çocuk. O çocuk bugün 15 yaşında bir genç ve ne şanslıyım ki daimî tiyatro arkadaşım. ‘Merhaba Çocuk’ oyununu da zamanın ne kadar çabuk geçtiğini hatırlayarak çocuklarla birlikte izledim.

Oyun Mustafa Kemal’in çocukluğunu anlatıyor. Klasik bir anlatım değil. Yörük kültürüyle birlikte mitolojinin, sokak oyunlarının, aile yaşamının, geleneklerin öne çıktığı etten kemikten bir Mustafa Kemal var karşımızda. Ayrıntıları metnin de yazarı olan Gökhan Aktemur’la konuştuk ancak söyleşi kısmına geçmeden önce dekordan söz etmem gerekir. Devlet Opera ve Balesi’nde sahnelenen Gılgamış oyununda da eseri sahneye indirilen ve perdeye yansıtılan görüntüler eşliğinde izlemiştik. Benzer bir uygulama ‘Merhaba Çocuk’ için de yapılmış. Bu perde, oyunda geçmişin anlatıldığı izlenimini veriyor. Bir yandan da videolarla sahnede anlatılan hikâyeyi birleştiriyor ve anlatımı güçlü bir eser çıkıyor ortaya. Oyunun yönetmenliğini Yiğit Sertdemir yapıyor. Mustafa Kemal’i ise ‘Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’ oyunundaki Hayati’yi oynayan Emrecan Karakurum canlandırıyor.
‘Merhaba Çocuk’ diyerek başlayan, yetişkin Mustafa Kemal’in de ara ara sahnede çocukluğuna eşlik ettiği oyunla ilgili sorularımızı Gökhan Aktemur yanıtladı.

‘Merhaba Çocuk’ oyununu yazmaya nasıl karar verdiniz?
İBŞT Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever’in fikriydi. Ara tatilin 10 Kasım’a denk getirilmesi ve anma törenlerinin yapılamayacak olması zorumuza giden bir durumdu.
Kendi adıma ise yapılacak projeyi bir “eylem” gibi düşündüm. Klasik gözü yaşlı matem törenleri yerine “iyi ki doğdun… iyi ki varız” diyebileceğimiz bir gösteri hazırlığına giriştik. Tiyatroda bazen bambaşka bir motivasyon ve sorumluluk duygusuyla hızla atak yapıp aynı zamanda derinleşerek ürün çıkarabiliyoruz.

Peki çocuk oyunu olmasına…
Bir insanın karakterini belirleyen en önemli evre çocukluk yaşantısı olarak kabul ediliyor. Atatürk’ün çocukluk dönemine dair kaynaklar yok denecek kadar az. Yaklaşık otuz yıldır resmi tarih dışı okumalar yapıyorum; çocukluk dönemine ilişkin tiyatroda hiç yazılmamış, tarih alanında ise hep üstü kapatılmış önemli bilgi ve belgeleri Dramaturgi Birimi’ndeki arkadaşlarımla toparladık. Kısa süre sonra fark ettik ki, yazmaya başladığım metin sadece bir anma gösterisi, tiyatro oyunu değil tarih yazınına da katkı sunacak bir eser haline gelecekti. Pedagog, sözlü tarih uzmanı, klinik psikolog, ilk okul öğretmeni dostlarımdan danışman desteği aldım. Araştırmasından yazımına, provalardan premier gününe kadar olağanüstü verimli, heyecan dolu, bitmesini hiç istemediğim bir süreç gelişti. Seyirciyle buluştuğumuz her gösterimin sonunda bu sorumluluğu layığıyla yerine getirmenin onurunu yaşıyorum.
Tiyatroda da bütün büyük işler önce sadece bir fikirle başlar. “Merhaba Çocuk”ta bu fikre inanan insanlar, oyun metni, öyküsü üzerinden ve Yiğit Sertdemir’in yönetmenliğinde bir “takım” haline geldi. Sıfır maliyetle, imkânsız denebilecek kadar kısa bir zamanda böylesi bir prodüksiyonun gerçekleşmesi, özel bireysel yeteneklerin büyük özveriyle kendini ortaya atması sayesinde olabilir.

Proje gerçekleşir; ancak bunun amacına ulaşması için doğru hedef kitleyle buluşması şarttır. Genel Sanat Yönetmeni sezonun “hit projesi” olarak bu oyunu öngörmüştü. Şu ana kadar yaptığımız henüz altı gösterim bu öngörüyü doğrulayacak verileri fazlasıyla sundu. Görülüyor ki bu sadece iyi bir oyun değil; ayda iki gün sahnelenecek sıradan bir çocuk oyunu hiç değil; “Merhaba Çocuk” tarihsel ve geleceğe dönük misyonu olan özel bir proje. Bu noktadan sonra her yaş grubundan, farklı semtlerden, şehirlerden ve farklı ülkelerden seyirciyle buluşabilmesi önem taşıyor.
“Atatürk’ün adını hiç duymamış 2.sınıf, 4.sınıf öğrencileri var”
Şimdiye kadar seyirciyle ilgili gözlemleriniz ne oldu?
Siz bu yıl British Museum’dan “President Kemal Atatürk” bölümünü yayınladınız. Kurtuluş mücadelemizdeki baş düşmanımız, Anadolu köylüsüne yenilen İngilizler bunu yapmış. 35 ülkede heykeli olan, 120 caddeye ve 35 meydana adı verilen tek dünya lideri Atatürk'tür. Ve ne yazıktır ki, O’nun belki de en az bilindiği ülke Türkiye’dir… Her gösterimde Atatürk’ün adını bile hiç duymamış 2.sınıf, 4.sınıf öğrencilerine rastlamak öyle kahredici bir duygu ki!.. Oyun sonrası sohbet ettiğimiz Tarih öğretmenleri bu oyunun kitap olarak basılmasını arzu ediyorlar. Atatürk’ün heykelini diken 35 ülkeden hiçbiri bizim İngiliz, Norveç veya Rus klasiklerini nasıl sahnelediğimizle ilgilenmiyor. Yıllardır sahnede Anadolu kültürel unsurlarını görmek istiyorlar. Ödenekli tiyatrolar ise geleneksel tiyatro yerine yabancı eserlerle yurtdışı turnelerinde boy göstermeye kalkışıyor. Bu kompleksten kurtulmamız şart. “Merhaba Çocuk”ta bazı ritüellerini işlediğim Yörük – Türkmen kültürünü, İslam öncesi Türk mitosları batıda keşif konusu. Dolayısıyla bu projenin uluslararası festivallerde nasıl bir ilgiyle karşılanacağı ortada. Öte yandan uzak şehirlerdeki Mustafa Kemal’in “küçük hanımlar, küçük beyler”inin İstanbul’a davet edilmesi; turne yapamayacağımız köy okullarına oyunun kitap ve cd’sinin bastırılıp gönderilmesi gibi etkinliklerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Şehir Tiyatroları misyonuna yakışacağını düşünüyorum. 7’den 77’ye her yaştan çocuğa büyük etkide bulunan oyunun vizyonu geniş, yolu açık olur umarım.
YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

Rüyaya Benzer
Defne Suman
Doğan Kitap
Defne Suman’ın merakla beklenen kitabı yayımlandı. ‘Rüyaya Benzer’ Doğan Kitap etiketiyle raflarda. Suman, 1990'ların çalkantılı Türkiye'sinde bir üniversite öğrencisinin İstanbul'u, kendini ve hayatı keşfetme hikâyesini anlatıyor. Aşkla, dostlukla çevrili; siyasi uyanışlarla sarsılmış bir genç kadının hafızasından süzülenleri okuyoruz.
Başka Zamanların Adımları
Başak Baysallı
Everest Yayınları
Başak Baysallı bir üçleme olarak kabul edilebilecek Fresko Apartmanı, Sarkaç ve yeni yayımlanan ‘Başka Zamanların Adımları’ kitabıyla seriyi tamamladı. Bu seri elbette ayrı ayrı da okunabilir ancak Baysallı’nın kalemini sevenler için önerimiz bir seri olarak bu hikâyeyi okumaları. Çünkü bireysel hafızadan yola çıkarak kolektif hafızamızın nasıl şekillendiğinin ve yitirdiklerimizin bir muhasebesi anlatılan.

Annemin Uyurgezer Geceleri
Ayfer Tunç
Can Yayınları
Ayfer Tunç son romanı Annemin Uyurgezer Geceleri’nde bir ailenin sır perdesini aralıyor. Şehnaz’ın annesinin uyurgezer olmasından kaynaklı öğrendiği sırlar sadece aile sırları değildir, Osmanlı’dan günümüze uzanan toplumsal ve trajik bir kadınlık durumudur. Ekonomi profesörü Şehnaz kadınların yüzyıllardır süren, olmayan hayatlarını sorgularken bir yandan da erkeklerin hayattan erken çekildiği yaşamı, ailenin var olma sürecini bir akademisyen gözüyle ele alıyor.

Metres
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Türkiye İş Bankası Yayınları
Hüseyin Rahmi Gürpınar, 1900 yılında İkdam gazetesinde tefrika edildikten sonra aynı yıl kitaplaştırılan Metres’te, alafranga mirasyedi tipleri anlatır. Yanlış Batılılaşmayla toplumda yaygınlık kazanan metres hayatının birey ve özellikle aile hayatında yarattığı tahribatı Hüseyin Rahmi’nin kaleminden sürükleyici bir kurgu ve mizahi anlatımla okuyoruz.

Sürgünler Ayrılıklar
Cevap Çapan
Yapı Kredi Yayınları
Cevat Çapan’ın yeni şiir kitabı Sürgünler Ayrılıklar yayımlandı. Çapan son şiirlerinin yer aldığı Sürgünler Ayrılıklar içindeki “Yarım Kalmış Bir Şiir Antolojisi”nde şiirimizdeki çağdaşlarını resmeder. Kitap Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
