Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Bir başkadır Adana'nın karnavalı

Uzun süredir mutsuzuz… Sadece mutlu olduğumuz zamanlara giderek bir parça teselli buluyoruz. Aslında bugün en çok mutlu olacağımız bir gün çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, aynı zamanda da Ramazan Bayramı.

Hemen bayram ertesi Nisan’da Adana’da “Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı” için yollara düşüyor olacaktık ama maalesef yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle bu yıl buluşamıyoruz.

Kendimi iyi hissettiğim bir kaçıştı Nisan’da Adana’da olmak! İki bayram bir araya gelince, tam da portakal çiçeklerinin kokusunda Adana’da olunca, istedim ki çocuklar gibi mutlu hissedeceğimiz bir zamana ‘Karnaval’ın fikir önderi, Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt ile sohbet ederek de olsa gidelim.

Çifte bayramınızı kutluyor ve daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle temennimizi iletiyoruz.

Şu anda bu röportajı Nisan’da Adana’da yapıyor olabilirdik. Maalesef deprem felaketi hepimizi her anlamda çok etkiledi. Sizi ve Adana’yı deprem nasıl etkiledi?

Ülke olarak benzeri görülmemiş bir felaketle karşı karşıya kaldık. Deprem felaketi, bizleri derinden üzdü. Ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun, geçmiş olsun. Biz, büyük bir ülke, güçlü bir milletiz. Bunun da üstesinden birlikte geleceğiz. Bu felaketi yaşamadan önce karnaval ile ilgili hazırlıklarımızı yoğun bir tempoda sürdürüyorduk. Ancak bu felaket ile birlikte planlarımızı yeniden gözden geçirme durumunda kaldık. Konuyu çok yönlü olarak değerlendirdik. Bu sene Kültür Bakanlığı da çok büyük bir destek verecekti. Çok güzel bir organizasyon hazırlamıştık ve 6 tam gün dolu dolu programlar olacaktı. Ama Adana ve bölgenin durumuna baktık, ben bir süre önce bölgedeydim, bu sene yapmak çok da uygun gelmedi. Tüm paydaşlarımızla ortak kararımız; bu yıl yapmamak oldu.

“BU BENİM ÇOCUKLUK HAYALİMDİ”

Nisan’da Adana’da ‘Portakal Çiçeği Karnavalı’ nasıl bir hayalle başladı, proje nasıl doğdu? Özellikle Nisan ayında Adana’da olmak neden önemli?

Bu benim çocukluk hayalimdi. Yani böyle bir karnaval hayalim yoktu ama şöyle bir hayalim vardı. Ben Adana’da büyüdüm, bütün çocukluğum, gençliğim Adana sokaklarında geçti. Adana’ya gittiğimde kaldırıma otururum, elime simit alırım. Gelip geçeni seyrederim. Adana’nın bir özelliği vardır; Bütün sokakları Nisan ayı geldiği zaman portakal çiçeği kokar ve çok büyülü bir kokudur. Hep söylerim, tehlikelidir. Yolda gördüğü ilk kişiye âşık eder insanı, iddialıdır hatta karnavalda tanışıp evlenen çok çift gördük. “Adana Nisan’da çok güzel olur” diye yıllarca kişisel çabamla birçok insanı Adana’ya götürdüm ve anlattım. İstanbul’da olsam bile aklım hep Adana’daydı. Her yıl Nisan’da yine Adana’ya gittim. Mutlaka bir hafta 10 günümü orada geçirdim. Bir yıl hariç… Japonya’ya gitmem gerekiyordu. Onda da dostlarım bana cam kavanozlarda portakal çiçekleri gönderdiler. Buzdolabında onları sakladım. Her akşam evde açıyordum. Onun dışında her yıl gittim. Sonra baktım ki böyle bireysel olmuyor. Her yıl 10 kişi 15 kişi götürünce bir yere ulaşılamıyor. Şöyle ki; Japonya’ya gidiyorum; kiraz çiçekleri açıyor. Bütün dünya Japonya’ya akıyor, özel bir şey de yapmıyorlar karnaval gibi bir etkinlik de yok. Sadece kiraz ağaçlarının fotoğraflarını çekiyorsunuz. Kokuları bile yok. Sonra Japonya’dan döndüm, elime kâğıt kalemi aldım. Dedim ki, “bu işi projeye dökeceğiz.” Sayfanın tepesine bir tane cümle yazdım “Nisan’da Adana’da.’’ Amaç bütün herkesi Nisan’da Adana’ya toplamaktı. Sonra ekibimizle toplantılar yaptık, biri dedi ki; “Festival yaparsak daha iyi olur” ben de “Türkiye’de bin tane festival var, çoğunun ismini duyamıyoruz ama bu farklı olabilir” dedim. Sokakta yapacağımız için karnaval olabilir ve Türkiye’nin ilk sokak karnavalı olabilir. Fikir öyle başladı. Sonra ilk yıl uğraştık gerçekten; belediye başkanlarına yazdık, kurum ve kuruluşlara yazdık. İlk yıl yaptığımızda kaç kişi geleceğini bilmiyorduk. Yani o gün gelip çattığında toplanma alanına doğru gidiyorduk. Hatta o zaman yanımda eşim, o zaman evli değiliz nişanlıyız, O dedi ki, “Acaba 2 bin kişi gelir mi?” Dedim ki, “2 bin kişi gelirse büyük başarı.” Köşeyi döndüğümüzde meydanda yaklaşık 20 bin kişi vardı. O manzarayı görünce gözlerim doldu. Ondan sonra bu maya tuttu. Bir sonraki yıl 120 bin kişi olduk ve artarak devam etti.

“ADANA HALKI, BU KARNAVALIN GERÇEK SAHİBİDİR”

Yola çıkarken projenin bu kadar çok ses getireceğini ve her yıl büyüyen bir ziyaretçi akını olacağını tahmin etmiş miydiniz?

Fikir, planlama aşaması ve ilk organizasyonu yaparken ilk 5 sene içinde ülke genelinde, ikinci 5 sene içinde uluslararası olmasını öngörmüştük. Ancak daha ikinci senesinde uluslararası olmayı başardı. Birçok yabancı tur şirketinin listesine girdi Adana. Yani, beklediğimizden çok daha erken büyüdü. Başından beri koyduğumuz ilkelerden hiç taviz vermedik ve olması gerekenleri Adana halkına, kurumlara çok doğru anlatmayı başardık sanırım, bu başarının arkasında bu yatıyor bence. Ayrıca portakal çiçeği mucizesinin tüm Türkiye’de ve yurt dışında bu denli talep görmesi de yaptığımız işin başarısını ortaya koyuyor. Bu tabloya baktığımda ülkem adına insanları mutlu eden, sevgi ile harmanlanan böyle bir etkinliğin öncüsü olmak beni çok duygulandırıyor. Bu karnavalın gerçekleşmesinde emeği geçen çok kişi var. Ancak bu karnavala ilk günden itibaren sahip çıkan Adana halkı, bu karnavalın gerçek sahibidir.

“BU ARTIK BENİM OLMAKTAN ÇIKTI, ADANA HALKINA MAL OLDU”

Bu karnavalla siz aslında geçmişinize, çocukluğunuza, şehrinize, anılarınıza (bu liste daha çoğaltılabilir) sahip çıkıyorsunuz. Sizin için duygusal olarak anlamı nedir?

Yola çıkarken bir avuç insandık. Bugün yüzlerce, binlerce insanın emeği var artık. Bir gençlik hayalimin gerçekleşmesi, bugün bu kadar büyümesi, herkes tarafından sahiplenilmesi, tarif edilmez bir duygu… Hep söylüyorum, yüz yıl sonra belki hiçbirimiz olmayacağız ama portakal çiçekleri açmaya devam edecek ve bu gelenek belki de binlerce yıl yaşayacak. Hatta bunu ilk kim akıl etti, onu bile anımsamayacaklar ama hiç önemli değil. Ben her karnavalda sokaklarda görüyorum; her kesimden insanı bir araya getiren, birlikte gülümseten, kimsenin kimseyi herhangi bir farklılığından dolayı ötekileştirmediği bir ortam yaratmayı başardık. Bazı değerlerimizi yeniden hatırladık. Biz birlikte barış, sevgi ve hoşgörü içinde yaşayan, aynı şarkıya birlikte tempo tutan insanlardık, biraz o günleri hatırlatıyor. Biz çocukken bütün mahalle toplanılır, pikniğe gidilirdi. Yoksulu, varlıklısı, aynı kamyonetin arkasına doluşur, hepsinin çocukları aynı salıncakta sallanır, aynı yer sofralarında oturur, her şey paylaşılırdı. Bu karnaval bize o değerleri de hatırlattı sanki. Bu artık benim olmaktan çıktı, Adana halkına mal oldu, zaten en baştan beri de bunu planlıyorduk. Adana halkının tüm dünyaya bir çeşit bahar şenliği veya Hıdrellez daveti gibi oldu.

“ÇOK ANI BİRİKTİRDİK 2013’TEN BU YANA”

Sizi karnaval zamanı nasıl karşılıyorlar, o coşku nasıl geçiyor, karnaval zamanından bir anekdot anlatır mısınız?

İnanılmaz şekilde bir ilgi oluyor. Restorana giriyorum, iki üç ayda yapacağımız ciroyu yapıyoruz diyorlar. Cuma, cumartesi ve pazar, bütün gün dolu diyorlar. İlk sene bilmiyorlardı restoranlar kafeler neyle karşılaşacaklarını. Daha saat 11:30’da hamburger, içecek, kebap bitmiş. Adana’da kebap biter mi? Bitmiş… İkinci yıl yolda yürürken bana diyorlar ki, “Bu sene hazırlandık. Geçen sene hazırlıksız yakalanmıştık.” Bir büfeci beni durdurdu, “Abi bir kamyona yakın portakal koydum. Arka bahçede suyunu sıkıp satıyorum. Geçen sene öğlen olmadan bitmişti. Bulamadım ama bu sefer hazırlıklıyım” diyor. Karnavalı tamamlıyoruz ve artık dönüşe geçme zamanı gelince uçakta şu sahnelerle karşılaşıyorum çoğunlukla. Genelde hanımlar ellerinde poşetlerle uçağa biniyor. “İstanbul’da yok mu bunlar?” diye soruyorum. “Var da mağaza açıktı bir bakalım diye bir girdik poşetlerle çıktık” diyorlar. Çok anı biriktirdik 2013 yılından bu yana. O kadar çok anekdot var ki… Ama bir tanesini daha anlatayım. Yine karnaval için Adana’ya gittim. Havalimanından bindiğim bir taksi şoförü ile diyaloğum şöyle gelişti. Beni tanımıyor, diyor ki, “Bunu kim düzenlediyse Allah razı olsun. Bizim günde 1 ya da 2 müşterimiz olur. Saat daha 11, siz 11. müşterimsiniz.” Daha henüz karnaval başlamamış bu arada. Yolda yürüyorum çiçek satan teyzelerden bir tanesi koluma bir yapıştı, tanımış beni. “Ya Allah senden razı olsun, biz iki ayda yapacağımız satışı iki günde yapıyoruz sayenizde” diyor.

“ADANA’YI BİR “MARKA ŞEHİR” YAPMAK HEDEFİNDEYİZ”

Karnaval; eğlence, etkinlik, gastronomi, ekonomi, turizm gibi çok sayıda birleşeni kendi içinde doğurdu. Bir projeden bu kadar çok ‘fayda’ çıkarabilmek büyük başarı. Bu başarı, sizin iş insanı olmanızın etkisinden mi kaynaklanıyor?

Başarının bir ekip işi olduğuna inanıyorum. Tabii her ekibin bir lideri oluyor. İş insanı olmanın yanında, bu tür sosyal konuların da insan hayatına şekil verdiğini düşünüyorum. Hayat yalnızca işten ibaret olmamalı… Bu açıdan baktığımızda; Adana’nın kendine has kültürü, doğal ve tarihi dokusu, insanları ve ticari potansiyeli gibi birçok şeye aynı anda sahip olmasına karşın turizm hareketinden yeterince pay aldığını söylemek aslında zor. Bu durumu tersine çevirmek için Adanalı olsun olmasın herkesin bir şeyler yapması gerekiyor. Turizm hareketliliği artık klasik anlamını terk ederek farklılaşmaya başladı. Bu Adana için bir şanstır. Adana’yı bir “marka şehir” yapmak hedefindeyiz. Bu ve bunun gibi etkinlikler ile Adana bir marka olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu tür etkinliklerin tüm Türkiye’ye yayılmasının önemine dikkat çekmek istiyorum. Yerel olmaktan çıkıp ulusal ve uluslararası boyuta taşınması büyük bir turizm hareketliliği sağlıyor. Böylelikle hatırı sayılır bir ekonomik hacim oluşuyor.

“ADANA ENERJİSİ DEDİĞİM BİR ŞEY VAR, TARİFİ ZOR”

Adana şehrini ve Adanalıları çok seviyorum. Sayısız anılarım var şehrinizde ve tanıştığım her Adanalıyı da sevmişimdir. Adanalı olmak ne demek? Adanalıları ve Adana şehrini siz tanımlar mısınız?

Ya her Adana’ya gelişimde haftalar öncesinden heyecan basar beni. Oysa sık sık da gelirim. Ama o heyecan hiç eksilmez. Uçak bir an önce varsın, bir an önce ineyim, Adana’nın o muhteşem enerjisine karışayım isterim. Ne zaman Adana’ya gitsem, yolda karşılaştığım ve tanımadığım birçok insan “Hoş geldiniz” diyor, bu beni eve dönmüş gibi hissettiriyor, bu çok güzel bir duygu… Bence Adana’nın farklı bir enerjisi var. Mevsimine göre, günün saatine göre değişse de temelde hep “Adana enerjisi” dediğim bir şey var, tarifi zor. İnsan çocukluk ve gençlik anılarının yaşandığı yeri ev gibi görüyor sanırım. Mesela Nisan ayında limonata gibi ne terleten ne üşüten bir havada, bir akşamüzeri turunç ağaçlarının altında durun, dinleyin… Koklayın… Hissedin… O enerjiyi dünyanın başka hiçbir yerinde bulamadım ben. Adana, adliye haberleriyle anılmamalı diye düşünüyorum. Adana adliye kavgalarıyla anılacak bir yer değil. Karnaval için Adana’ya gelen herkesin büyük şaşkınlıkla ayrıldığını gözlemledim. Adana’ya götürdüğüm arkadaşlarım “Ben böyle medeni bir yer görmedim, İstanbul bu kadar medeni değil” dediler. Adana öyledir aslında. Hoşgörü çok yüksektir Adana’da. Ramazan ayında bu masadakiler yemek yerken yan masadakiler iftarı bekleyebilir. “Onlar onlara iyi iftarlar der, onlar onlara afiyet olsun” der. Kimse kimseye karışmaz. Irk olarak, orijin olarak, mezhep olarak bir sürü insan vardır Adana’da. Kimse kimseye yan gözle bakmaz.

"ŞANS ÇOK ÖNEMLİDİR AMA..."

Arabaları sormadan olmaz. Bulunduğunuz şirkette kaçıncı yılınız ve yıllar nasıl geçti, başarıyı neye bağlıyorsunuz?

Öğrencilik yıllarımda veya çalışma hayatına ilk başladığım dönemlerde aklımda belirli bir sektör yoktu. Hatta daha çok sanatla alakalı şeyleri hayal ediyordum. Otomotiv sektörü tamamen tesadüfen gelişti ve 27 yıldır otomotiv sektöründe çalışmaya devam ediyorum. Çok dinamik ve devamlı yeniliklerin olduğu, heyecan verici bir sektör olduğunu söylemeliyim. Şu an bulunduğum şirkette 14 yıldır görev yapıyorum. Diğer yandan şimdiye kadar benim hiç kâğıda dökülmüş özgeçmiş yazım olmadı ve hep bana gelip iş teklif ettiler. Profesyonel iş yaşamımın 6. yılında bir markanın genel müdürü oldum. Henüz 35 yaşında idim. O zaman sektörümüzdeki en genç genel müdür bendim. Elbette ki şans çok önemlidir ama doğru zamanda, doğru yerde olmanın önemi de çok büyüktür. Şans yanınızda belirince doğru donanımla yakalanmak da önemli. Donanımınızla, tecrübenizle, hayat vizyonunuzla o şansı doğru değerlendirebilmek gerekir.

“OTOMOTİV SEKTÖRÜ DAHA ÖNCE HİÇ OLMADIĞI FARKLI BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR”

Neden kimse araba bulamıyor, stoklarda sıkıntı çekmeye devam edecek miyiz?

Otomotiv sektörü daha önce hiç olmadığı farklı bir dönemden geçiyor. Her üretici, planlama yapmakta güçlük çektiği bir dönemi yürütmeye çalışıyor. Yaptığımız planlamalar üretim tarafında yaşanan bir değişiklikle haftalık olarak bile değişiklik gösterebiliyor. Bilindiği gibi üretim tarafında, çip sorunlarına lojistik ve hammadde krizlerine Rusya-Ukrayna savaşı da eklendi. Yakın gelecekte Rusya-Ukrayna savaşının nihayetleneceğiyle ilgili bir ışık görünmüyor. Tedarik sorunları tek başına çözmese de Avrupa’daki enerji sıkıntılarını ve Rusya ile Ukrayna’nın dünyaya sağladığı hammaddede yaşanan tedarik sıkıntılarını hafifletmesi açısından öncelikle savaşın sona ermesi önem taşıyor. Genel görüş bu yıl da dönem dönem iyileşmeler olsa da araç bulunurluğu sorununun devam edeceği yönünde. Ama bir sürpriz olur ve durum tersine dönerse elbette bu bizi çok mutlu eder. Bu açıdan baktığımızda yüksek talebin olduğu pazarın gidişatını araç bulunurluğu belirleyecek.

"ON YILDA 1,5 MİLYAR TL'Yİ AŞAN BİR EKONOMİK HACİM SAĞLANDI"

● Nisan’da Adana’da ilk başladığı yıldan son yıla geldiğinizde istatistiksel açıdan paylaşacağınız, şaşırtıcı rakamlar neler olur?

Aslında çok sayıda istatistiki veri var. Yarattığı ekonomik potansiyel, turizm hareketliliği, yerel ve bölgesel ekonomiye katkısı gibi. Bunun yanında karnaval ile halkımızın moral değerlerini yükseltmekle birlikte, Adana’nın marka kent olma yolunda kazandığı ivmeye katkı sunuyor ve imajını yükseltiyor diye düşünüyorum. Hoşgörülü, çok güzel bir ortam ve insani değerlerimizle birlikte omuz omuza eğlenebilmeyi başardık sanıyorum. Bunun yanında esnafımızın morali yükseldi, ticareti arttı. Bu ekonomik canlanma küçük esnaftan başladı ve tüm Adana’ya yayıldı. El işleri satan kadınlarımız, yeme içme sektöründeki insanlarımız yani kısacası ekonomiyi oluşturan her unsurda büyük bir canlanma yaşandı. 10 milyon nüfusun yaşadığı bölgenin tam ortasındaki Adana, bir gastronomi ve eğlence kenti olarak öne çıktı. Karnaval döneminde uçaklarda, otobüslerde, trenlerde yer bile bulunmuyor. O dönemde otellerdeki doluluk oranı yüzde 100’e ulaşıyor. Havayolu şirketleri, otobüs şirketleri çok sayıda ek seferler koyuyorlar. Turizm şirketlerinin büyük çapta “Karnaval Turu” satışı gerçekleştirdiğini görüyoruz. O kadar yoğun bir talep oluşuyor ki Adana’daki otellerin doluluğu sebebiyle çevre il ve ilçelerde de boş oda bulunmuyor. Bu son yıllarda şehre gelen turist sayısındaki artışları da resmi olarak gözler önüne seriyor. Portakal Çiçeği Karnavalı her yıl Kanada’dan Brezilya’ya, Meksika’dan Tayvan’a her ülkeden insanı da bir araya getiriyor. Düzenlendiği on yılda bölgede 1.5 milyar TL’yi aşan bir ekonomik hacim de sağlandı. Ayrıca kentlerin, bölgelerin ve ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlanmış oluyor. İnsanlar Adana’ya gelince Tarsus, Mersin, İskenderun, Gaziantep, Göbeklitepe, Nemrut, Kapadokya gibi bölgeleri de gezebiliyor ve bu bölgelerde de turizm hareketi oluşuyor. Bir ilginç bilgiyi de paylaşmak isterim. Karnavalın düzenlendiği her yıl on binlerce kişi yurt içinden ve yurt dışından Adana’ya geliyor. Adanalılar ile birlikte 1 milyondan fazla insan karnaval coşkusunu yaşıyor. O kadar insan sokaklarda olmasına rağmen Emniyet Müdürlüğü’nden aldığımız bilgilere göre o günlerde hiçbir olay yaşanmıyor. Bu durum hem bizi mutlu ediyor hem de emniyet güçlerimizi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi