Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Sinemanın Ankara buluşması

İstanbul’dan kaçış için Ankara en güzel duraklardan biri. Sessizliğin, dinginliğin ve güvenli bir yerin içinde buluyorsun kendini; en azından benim için öyle bir şehir. Gelme sebebin Ankara Film Festivali ise bu daha da anlamlı bir kaçışa dönüşüyor. 36 yıldır yaşayan bir festivalin varlığı çok değerli ve kıymet bilinmesi gereken önemli bir etkinlik. Son üç yıldır festivalin davetlileri arasında yer aldığım için kendi adıma mutluyum; üstüne de bu yıl Gazete Pencere olarak destek verdiğimiz bir festivalin parçası olmak ayrıca gurur verici. Sanat etkinlikleri için destek, özellikle de bağımsız festivaller için şart! Çünkü sinema ile kent buluştuğunda ve hikâyeler paylaşıldığında yaşamda nefes alabilmek, gündelik hayatın yüklerini hafifletebilmek daha kolay oluyor. Sonrasında kendi hikâyene benzer hikâyeler izlemenin ya da başka hikâyeleri izlediğinde dünyayı algılamanın ve o hikâyeleri paylaşmak, ortak bir yerde buluşmanın tadı hiçbir şeye benzemiyor.

Tren Yolculuğuyla Başlayan Festival Hikâyesi
İstanbul’dan tren yolculuğuyla başlayan bir hikâye… Ulaşım yolunun tren olmasından kaynaklı olsa gerek bu duygu film tadında başlıyor zaten. Gelir gelmez bavulunu kapıya bırakıp koşarak kendini Büyülü Fener Sineması’nda buluyorsun. İçinde büyülü ve fener geçen bir sinemanın ismi zaten size çok şey anlatıyor. Büyülü bir dünya sizi bekliyor ve fener ışığıyla, yani kendi gözünüzle perdedeki yerinizi alıyorsunuz. 36. Ankara Film Festivali’nde ulusal seçkide yarışan bütün filmleri ve bazı özel gösterimi olan yabancı filmleri başka festivallerde izlediğim için seçkide özel gösterimi olan iki film seçtim kendimi. Kısa filmlere ve merak ettiğim belgesellere yetişemedim ve zamanlamam maalesef uymadı.

img-20251120-wa0038.jpg

Dünya Sineması Galaları: “Bir Şair” ve “Romeria”
36. Ankara Film Festivali’nde Dünya Sineması Gala’larında izlediğim iki film; “A Poet (Bir Şair)” ve “Romeria”nın bende bıraktığı duyguları ödül gecesi heyecanının öncesinde sizlerle paylaşmak istedim.


“Bir Şair”: Hayaller, Gerçekler ve Şiirin İçinde İnsanın Kırılgan Dünyası

“Bir Şair” Kolombiya’nın Oscar adayı; filmin yönetmeni ve senaristi Simón Mesa Soto. Film; şiir tutkusu, tanınan–ünlü bir şair olma isteği içinde olan Oscar’ın hayatını yaşama ve yaşayamama içindeki ruhsal yolculuğunu anlatıyor. Film çok etkileyici. Şiir çok seven biri olarak Oscar’ın şiirle hayatını geçindirme isteği bana göre bile çok ütopik ama başka bir yerden bakınca da çok idealist bir duruş. Ama hayatta hayaller ve gerçekler diye bir şey var. Maalesef kahramanımızın şiir–gerçekler algısını bir türlü kabul edememesi ve bulamamasına yol açıyor; yaşamasını güçleştiriyor. Öyle ki aile ilişkilerinden başlayarak yaşamında yer alan insanların arasında ciddiye alınmayan, dalga geçilen biri hâline dönüştürüyor. Oysaki o sadece yazmak ve şiirlerle kendi hâlinde, şiir gibi yaşamak istiyor. Maddi sebeplerden dolayı öğretmenlik yapmayı denese de bu sefer de şiir hassas noktasında güzel şiirler yazan öğrencisiyle kurduğu ilişki yanlış anlaşılmalara yol açıyor. Kendisi o kadar masum, kırılgan ve duygusal ki ondan kötülük çıkmaz hikâyesi işlemiyor; çünkü “Hassas kalpler için dünya bir cehennem.” sözünün doğruluğu bu filmde de gerçekliğini buluyor. Aslında böyle insanlar sadece kendilerine zarar verirler diye düşünmek işimize gelmiyor. Çünkü insan bu; insana zarar verir ezberimiz kolay bozulmayan bir duygu.

a-poet-prize-poster.png

Ahmet Uluçay’ı Hatırlatan Bir Ruh: “Bir Şair”

Filmi izlerken Oscar’ı hem tip olarak hem de hayallerle yaşamayı seçmesi açısından rahmetli Ahmet Uluçay’a benzettim. Ahmet Abi de sinema tutkusunun peşinden gitmiş, anlaşılamamış; filmdeki kahramanımız gibi ailesini ihmal etmiş ve sinemanın büyüsüyle yaşamayı seçmişti. Oscar da böyle şiirler yaşamak istiyor. Ahmet Uluçay’ı maalesef çok erken yaşta kaybettik ama en azından ölmeden değeri anlaşıldı ve hayallerini gerçekleştirebildiğini gördü. Oscar ise bu yolculuğun içinde, en azından film süresince debeleniyor. Geride hikâyeyi tamamlamak size düşüyor. Belki de Oscar dünyanın bildiği ünlü bir şair olmuştur ve hayatını yoluna koymuştur; şiir gibi yaşamaya başlamıştır, kim bilir? Filmi bulduğunuz yerde izleyin, kaçırmayın; son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri diyebilirim. Sonra sevdiğin şairlerden şiirleri okurken buluyorsunuz elbette kendinizi…

“Romeria”: Kimlik Arayışı ve Geçmişin İzleri
Katalan sinemacı Carla Simón, kendi aile geçmişinin gölgelerine bir kez daha geri dönüyor ve geçmiş–bugün–gelecek hikâyesinin içinde sizi kendi geçmişinize de götürüyor. “Romeria” İspanyolca’da “Hac” anlamına geliyor; bu filmde de manevi bir yolculuğa işaret etmek anlamı taşıyor. Film, yönetmenin gençliğinde hiç tanımadığı ailesini arayış hikâyesinden esinleniyor. “Biyolojik ailemin izini bulabilecek miyim, ben kimim?” sorusuyla başlıyor. Henüz 18 yaşındaki güzeller güzeli Marina, annesinin günlüğünden yola çıkarak ölmüş babası ve onun ailesiyle tanışmak için bir yolculuğa çıkar. “Kimlik bulma arayışında ailenin etkisi ve gücü ne kadardır?” sorusuyla da sizi baş başa bırakarak bir yol hikâyesinin içinde size yol ayrımları yaşatıyor. Filmin işaret ettiği bir başka detay mevzu ise uyuşturucu madde bağımlılığı ve bağımlılığın yol açtığı başka dertler, hastalıklar; ama filmin bu konuyu veriş biçimi çok normal ve olağan…

romeria-2cquimvives-elasticafilms-2-1.jpg

Filmin Ardındaki Duygular: Anne–Kız Döngüsü ve Yaşamın Fırtınaları
Filmin sonunda hissettiğim duygular; “Kız çocukları annelerinin yerine geçer, annelerinin kaderini yaşar ve gittikçe ona benzer.” sorgulaması. İç açıcı manzarada geçen hikâyenin alt metni ağır ve bir o kadar duygusal. Oysa sonsuz bir denizin varlığı var; size verdiği his tam içinize su serpecekken her an fırtınaya dönüşebilir duygusunda.


Ankara’da Kısa Bir Soluklanma

Kısa bir kaçış planında Ankara’da festivalde bulunmak bana çok iyi geldi. Ankara’nın sokaklarında, her yere yürüme mesafesinde otel–sinema–destek olan çözüm ortağı yeme–içme mekânlarında geçti zaman. Sözleşmeden film ekipleriyle, katılımcılarla ortak mekânlarda buluşmak harikaydı. Festival ekibi yine çok profesyonel ve dostçaydı. Başta İrfan Demirkol olmak üzere emeği geçen bütün ekibi yürekten kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.

ankara-film-festivali-2025-afis.png

36. Ankara Film Festivali’nde Ödül Gecesi Heyecanı
Festivalde sona gelindi; heyecan ve geri sayım başladı. Kazanan sinema ve seyirciler oldu zaten o ayrı ama Ankara’dan ödül ile dönecekler kimler olacak? Bu akşam 36. Ankara Film Festivali’nin kazananları belli oluyor ve sonuçları heyecanla bekliyorum. Sinemacıları kutluyorum. Daha nice festivallerde buluşmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi