Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“OYUNCULUK NEDEN BU KADAR BASİT VE KOLAY YAPILABİLİR OLSUN Kİ?”

Ötekileştirdikçe uçuruma yuvarlanıyor dünya. İnsanları dili, dini, ırkı, cinsiyeti ve coğrafyası üzerinden saflara ayırdıkça kötüleşiyor her şey. İnsanlar savaşmayı bırakmıyor ve dünyayı kendine zehir etmeyi sürdürüyor. Kardeş kardeşe yaşamayı bırakın, kardeş kardeşe düşman olabiliyor.

Toplumsal konulara duyarlı oyunlar ile seyirci karşısına çıkmayı tercih ediyor ‘Perdeci Oyuncuları…

Bütün bu dertlerin içinden sesleniyor Perdeci Oyuncuları’nın “Öteki” oyunu.

Ayrı saflara savrulmuş, birbirleriyle savaşmış, savaşın acımasızlığını yaşamış iki kardeşin yıllar sonra ölüm ve kalım arasındaki yüzleşmelerini izliyorsunuz. Tam da dünya bir savaşın içinde kalmışken bize uzak gibi kalan ama her an başımıza gelebilecek yakın, tanıdık ve tüyler ürperten bir hikâye “Öteki”!

Yaşadıkları otoriter rejimde ya birbirlerini öldürecekler ya da birlikte kaçıp kurtulacaklar ve yeni bir yaşama kucak açacaklar.

Bu seçim onların ama seçme şansları var mı?

Seyirci, tüm oyun boyunca bu soruların cevabını arıyor. 

Bu soruların içinde kalarak buldum kendimi ve oyun sonrası sorgulama içinde oyunun yönetmeni aynı zamanda oyuncusu olan Taner Barlas ile oyunlarına, gündeme ve tiyatroya dair konuştum.

Hocası Muhsin Ertuğrul’un izinden giden usta bir oyuncu kendisi. Usta bir oyuncuyu sahnede izlemenin tadı bambaşka. Öyle ki o ustanın hayatı sahne olmuş ve inadına tiyatro diyerek yaşamını sürdürüyor. Herkese barış içinde, kardeşçe yaşayacağımız güzel bir dünya diliyoruz. Evet Taner Bey’in dediği gibi ütopik olabilir bu isteğimiz ama bir umuttur yaşatan insanı!

Kimlikler üzerinden ayrıştırılmış iki kardeşin öyküsünü anlatıyorsunuz oyunda. Oyunda anlatmak istediğiniz temel mesele nedir ve oynadığınız karakter bu ayrışmanın neresinde duruyor?

Sizin de belirttiğiniz gibi oyunda etnik kimlikler üzerinden ötekileştirilmiş iki kardeşin hesaplaşması, yaşadıkları savaş ve vahşetin nedenleri, sonuçları irdeleniyor, suçlu aranıyor. Ayrımcılık iki kardeş karakter üzerinden sembolize ediliyor. 

Kaçtığı savaşın göbeğinde buluyor kendini                                                                                                                                                                                                    

Canlandırdığınız karakteri anlatabilir misiniz, özellikleri neler ve nasıl bir insan?

Ağabey genç bir doktorken babasının ölümüyle ve savaştan kaçarak kız kardeşinden ayrı safha geçiyor, kaçtığı savaşın göbeğinde buluyor kendini. İşgal edilen topraklarda kurulan devletin siyasetinde görev alıyor. Öyle ki kurulacak hükümette geleceğin sağlık bakanı olacak kadar kariyerinde yükseliyor. Ama mutlu mu? Geçmişin olumsuz anılarını, yaşadıkları savaşın vahşetini, kıyımını ve suçluluğunu yüreğinden, belleğinden silebildi mi, silebilecek mi? Bu soruların yanıtları oyunumuzda.

Etnik kimlikler önemli değil, olmamalı

Yüzyıllardır Sünni-Alevi, Türk-Kürt, Beyaz-Zenci gibi insanı ayrıştıran etnik kökenler neden bu kadar önemli ve çözülemeyen bir sorun olarak hep gündeme getiriliyor sizce?

Etnik kimlikler önemli değil, olmamalı. Her insan kimliğini, cinsiyetini, ideolojisini, dinini rahatça yaşayabilmeli. Bu konularda ki düşüncelerini sakınmadan, korkmadan, baskı görmeden savunabilmeli.     

Toplumu bir arada tutmak için dışarda düşman yaratılır                                                      

Kimlikler üzerinden insanları sınıflandırma ve ötekileştirme hangi boyutta ve neden hala insanları kimlikler üzerinden değerlendiriyoruz sizce?

Otoriter rejimlerin, emperyalist devletlerin taktiklerinden biridir ayrımcılık. Toplumu bir arada tutmak için dışarda düşman yaratılır. İçerde ise etnik kimlik, ideoloji, din, cinsiyet üzerinden toplum bölünür, saflar sıkılaştırılır, baskı artar, hak ve özgürlükler kısıtlanır, böylece otoriter sistem varlığını sürdürmeye çalışır. Emperyalist devletler bu parçalanmışlıktan mutludurlar hatta bu parçalanmaya önayak olurlar. Çünkü sömürü düzenlerini rahatça uygulayabilecekler, silah satışlarını artırabileceklerdir. 

Kadınların yaşanılır bir dünya yaratma güçlerine inanıyorum                                                                                                                  

Taner Bey, oyunun yönetmeni de sizsiniz Enzo Cormann’ın yazdığı oyunun orijinalinde iki erkek kardeşin hikâyesi anlatılıyor ama siz abi - kız kardeş olarak kurgulamayı tercih etmişsiniz. Özel bir nedeni var mı bunun?

Kadınların daha duyarlı, kararlı olduklarına, yaşanılır bir dünya yaratma güçlerine inanıyorum. Ve yine inanıyorum ki, kız kardeşimi oynayan Ekin Aksu bu duyarlılığı, kararlılığı sahnede kusursuz yansıtıyor. 

Bu dileğimin ütopik olduğunu biliyorum

Savaş temalı bir oyun ‘Öteki’ ve tam da yıllardır sınırlarımızın çevresindeki birçok ülkede yaşanan ve hepimizin tanık olduğu bir acı bu. Şu anda da Ukrayna'da yaşanan savaş devam ederken ve yeni bir dünya savaşının içinde olduğumuz şu dönemde bu oyunu sahnelemek nasıl bir duygu?

Keşke bu oyunu oynamak durumunda olmasaydık. Keşke barış içinde, insanların ayrımcılığa uğramadan, kardeşçe yaşadığı bir dünya yaratabilseydik. Bu dileğimin ütopik olduğunu biliyorum. Ama umudumu kaybetmiyorum. “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine...” (N.Hikmet) Bağımsızlık savaşının dışında ki her savaş canımı acıtıyor.  

Ukrayna bir kurban aslında                                                                                                                                                                          

Sizin canınızı en çok acıtan savaş hangi savaş ve şu an yaşanan Rusya ve Ukrayna savaşına dair öngörünüz nedir, bu işgal nereye doğru gider ve savaş görmeyen bizler bir dünya savaşı ile karşı karşıya mı kalırız?

Rusya, Ukrayna savaşının uzun süreceğini hatta bir dünya savaşına evrileceğini düşünüyorum. Ukrayna bir kurban aslında. Emperyalist ülkelerin çıkar savaşı bu. Ürettikleri silahları satacaklar, emperyal güçlerinin üstünlüklerini birbirleri üzerinde sınayacaklar.                                                                                                                                                         

Hüzünlü bir hikâyesi var oyununuzun ayrıca toprak, vatan, millet kavramları da sorgulanıyor. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey kendi yurdundan sürülmek, ait olduğu toprağı kaybetmek. Bu noktada insanın kendi vatanı, milleti, toprağı ne kadar kutsal, değerli ve ne kadar bize ait?

Bu sorunuzu yine N.Hikmet’le yanıtlayayım. “Kapansın el kapıları bir daha açılmasın. Yok edin insanın insana kulluğunu. Bu davet bizim.”                                                                                                                                                                   

Siz kendinizi bu topraklara ne kadar ait hissediyorsunuz?

Ben bu toprakların bir bireyiyim. Bu topraklarda doğdum, bu topraklarda yaşadım ve bu topraklarda ölmek istiyorum.     

Toplumsal sorunlara duyarlı oyunlar üretmeye çalışıyoruz                                                                                                                                                                                            

Sahneye koyacağınız oyunları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Perdeci Oyuncuları olarak toplumsal sorunlara duyarlı oyunlar üretmeye çalışıyoruz. Bu çabamızı bu güne dek sergilediğimiz oyunlarda görebilirsiniz; “Adalet Sizsiniz, 1984 Büyük Gözaltı, Güneyli Bayan, Memleketimden İnsan Manzaraları ve Öteki.’’

Hukuk eğitiminin yanında tiyatro ile ilgilenmeye başladım                                                                                                                                                                         

Meslekte kaç yıl oldu Taner Bey, geçmişten bugüne baktığınız zaman oyuncu olmaya karar verdiğiniz zaman hangi zaman ve neden oyuncu olmak istediniz?

1964 yılında hukuk eğitiminin yanında tiyatro ile de ilgilenmeye başladım. Burdur’da lise eğitimi gördüğüm yıllarda tiyatroya gönül vermiştim. Küçük oyunlar yazıyor, liseli arkadaşlarımla bu oyunları sergiliyordum. Üniversite yıllarımda yolum Beklan Algan ve sonra da Muhsin Ertuğrul’la buluştu. Bu buluşma beni L.C.C Tiyatro Okulu’nda eğitim görme ve Haldun Taner, Melih Cevdet Anday, Cevat  Çapan, Yıldız Kenter gibi ustalarla çalışma şansına kavuşturdu. Daha sonra Pandomim Tiyatrosu, Şehir Tiyatrosu ve Perdeci Oyuncuları. Perdeci Oyuncuları, tiyatrolarımızın gelişmesine, yaygınlaşmasına büyük katkıları olan Aysa Organizasyon’un desteğiyle var olmuştur. Bu arada oyuna yüreklerini ve emeklerini koyan rol arkadaşım Ekin Aksu’ya, Yardımcı Yönetmen Andaç Sayın’a, Müzikleri besteleyen Cahit Berkay’a, Afiş ve Görsellerimizi hazırlayan Kenan Özcan’a, Işık ve Sesi uygulayan Burak Belet’e, Asistanlar Emre Boyuneğmez ve Enes Sarı’ya çok teşekkür ediyorum.

Tiyatro rağmen yapılmış ve yapılmaktadır

Meslek olarak oyuncu olmak, kabul görmek ve para kazanmak sizin zamanınızda daha mı zordu?

Oyuncu olmak, kabul görmek ve para kazanmak koşullar farklı olsa da her zaman zor olmuştur. Çünkü Büyük Atatürk’ten bu yana devletin hiçbir zaman tutarlı, sanattan yana bir kültür politikası olmamıştır. Tiyatro rağmen yapılmış ve yapılmaktadır. Günümüz de, 2022 yılında aydınlıktan korktukları için bir tiyatronun elektrikleri kesiliyorsa, tiyatroların hak ettikleri destek yandaşlara peşkeş çekiliyorsa artık zorluklardan yakınamayız. Kişisel çıkarlarımızı bir kenara koyup birlik olmak, birlikte çözüm üretmek zorundayız. 

Tiyatro eğitimi zorlu ve disiplinli bir çalışmayı öngörüyor                                                                    

Şimdi herkes oyuncu olmak istiyor ve oldukça popüler bir meslek haline geldi bu durum. Sizce herkes oyuncu olabilir mi?

Bir doktor, bir inşaat mühendisi eğitimini almadan “ben doktorum” diye hasta muayene edebilir mi? “Ben mühendisim” diye bina inşa edebilir mi? Oyunculuk neden bu kadar basit ve kolay yapılabilir olsun ki? Tiyatro eğitimi zorlu ve disiplinli bir çalışmayı öngörüyor.

“Oyunculuğundan nefret ediyorum” o oyuncuyu değersiz kılmaya yönelik bir söylem. Saygısızca.

Son zamanlarda “güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler oyuncu oluyor” tartışmaları gündemde. Üstelik de bazı genç isimlerin oyunculuğuna yönelik acımasız eleştiriler medyada yer almakta. Bu tartışmaların en günceli bir köşe yazarının “Hazal Kaya’nın oyunculuğundan nefretimin 5 sebebi” olarak yazdığı yazıyla ilgili. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Çok saçma bir polemik. Seyirci olarak bir oyunu veya bir oyuncuyu beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Ama “oyunculuğundan nefret ediyorum” demek, o oyuncuyu değersiz kılmaya yönelik bir söylem. Saygısızca. Kınıyorum. Tüm sanatseverlerden de bu kınamaya ortak olmalarını bekliyorum.                                                                                                                                                         Siz genç oyuncuları takip ediyor musunuz ve beğendiğiniz oyuncular kimler?

Takip etmeye çalışıyorum. Bir kaç tiyatroya gönül vermiş tiyatrocu arkadaşın bulabildikleri küçük sahnelerde çağdaş, alternatif tiyatro yapma çabalarını kutluyorum.  

Acımasız eleştiriler değer verdiğim tiyatro ustalarından gelirse beni üzer                                                                      

Sizin zamanınızda eleştiriler nasıldı, ustalarınızdan yeterince övgü aldınız mı ve acımasız eleştiriler sizi çok etkiler mi?

70li, 80li yıllarda tiyatrolara daha çok ilgi vardı. Tiyatrolarımız en parlak, verimli dönemlerini yaşıyordu. Gazeteler, televizyonlar sanat programlarıyla tiyatroları destekliyordu, eleştirmenler yıkıcı değil, yapıcı eleştirileriyle oyunları seyircileriyle buluşturuyordu. Günümüzde bir sığlık ve duyarsızlık yaşıyoruz. Pandomim dalında, tiyatro dalında  ödüllerim var. Kuşkusuz ödüller, övgüler sanatçıyı yüreklendiriyor, yeni üretimlerin yolunu açıyor. Acımasız eleştiriler değer verdiğim tiyatro ustalarından gelirse beni üzer. Eleştirilerin yapıcı, yüreklendirici olması gerektiğine inanıyorum.                                                                                                                                                                                                                             

Sizi televizyon dizileri ve dijital projelerde görmeyi çok isteriz. Son yıllarda neden sizi projelerde göremiyoruz?

Teşekkür ederim. Hem tiyatroda ki yoğun çalışmalarım, hem de pandemi nedeniyle şimdilik dizilerden ve dijital projelerden uzak duruyorum.

Tiyatro’nun yolları taşlıdır, engebelidir, yürek ister, güç ister, adanmışlık ister                                                                                                                    

Tiyatroya adanmış bir ömür çok başka bir duygu olmalı, tiyatro başka bir dünya mı ve oyuncu dediğin asıl tiyatroda mı olmalı?

Eğitmenim Muhsin Ertuğrul ‘’Eğer tiyatrosuz yapabiliyorsanız tiyatro yapmayın. ’’demişti yıllar önce. Tiyatro’nun yolları taşlıdır, engebelidir, yürek ister, güç ister, adanmışlık ister. Oyunlarınızı uyumlu, verimli bir ekiple üretiyorsanız ve oyun sonunda seyircilerinizin alkışlarıyla onurlandırılıyorsanız bu mutluluğu hiçbir meslek dalında yaşayamazsınız. Evet tiyatro başka bir dünya. Bu dünyanın içinde var olmaktan hiçbir zaman pişman olmadım. İyi ki tiyatro yapıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi