Bahattin Yücel
Corona sonrası ve AKP türevleri
Corona virüsü bu yılın ilk yarısına damgasını vurdu. Günlük hayatın akışını etkileyen yanları öylesine güçlü ki, “normal” kavramının yenilenmesine yol açtı.
Uzun süreli sokağa çıkma yasakları,Türk Toplumuna benimsetilen “sosyal” –özünde- “asosyal” mesafelendirme olgusu, ileride bugünlerin simgeleri olarak anılacağa benziyor.
“Salgının” Dünyadaki kurulu düzeni sarsacağını öne süren görüşler, uluslararası kamuoyunda karşılık buluyor. Değişimi tanımlayan “hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” söylemi hala güncel. Gelişmelerin son dönemde Dünyaya egemen olan “küreselleşme”nin sorgulanmasına yol açacağı seziliyor.
Corona Salgınıyla ortaya çıkan gelişmelerin, en azından bu aşamada Türkiye’de iç siyaseti etkilediği ve muhalefet partilerini beklendiği kadar hareketlendirdiği henüz söylenemez.
CHP ve İYİ Partiden oluşan Millet İttifakı; AKP’nin dış politikadan ekonomiye kadar başarısızlıklarla örülü çizgisinin yeterince tartışılmasını, bu partinin içinden çıkan iki yeni parti oluşumu ölçüsünde sağlayamadı.
Bu durum AKP’ye 18 yıldır bilinen tutumunda ısrar etme cesareti vermiş olmalı.
Oysa gündemi belirlemek adına başvurdukları kuşkusu uyandıran darbe söylentileri, toplumda istedikleri karşılığı bulamadı.
Aceleyle açıklanan kuşkulu memnuniyet anketi sonuçları da bekledikileri etkiyi sağlayamadı.
Yetmeyince..
1950 yılından bu yana sağ siyasetçilerin Cumhuriyetin kurucu değerlerine doğrudan tavır almak yerine, bıkmadan gündeme getirdikleri, “CHP’nin camileri ahıra çevirdiği” suçlaması yenilendi. İzmir’de bir camiden “Ciao Bella” marşının yayınlanması bahanesiyle CHP’ye yüklenilmesi, AKP’nin siyasal çizgisinde değişiklik olmadığını gösteriyor.
Ancak değişmeyen sadece AKP ve MHP’nin politikaları değil.
Muhalefet de çizgisini AKP’nin yönelttiği suçlamalara karşılık vermenin dışına taşıyamıyor. Belki de bu yüzden AKP’nin içinden çıkan iki partinin olası işbirliğini yeni bir program üretmeye tercih ediyorlar.
Örneğin İYİ Parti Yöneticilerinin demeçleri.
AKP’nin HDP ile CHP’yi aynı safta göstermeyi amaçlayan, bu partiden seçilmiş Belediye Başkanlarını görevden alması karşısında, tepki vermek yerine bu partiyi PKK ile aynı safta gördüklerini açıklamaları, stratejilerini MHP’nin tavrına göre belirlediklerini gösteriyor.
AKP’nin politikalarını kararlı biçimde sürdüren Diyanet İşleri Başkanına tam destek verdiklerine ilişkin açıklamaları ise partilerinde olduğuna inandıkları , muhafazakar eğilimli seçmenlerin AKP’yi tercih edecekleri korkusundan olmalı.
CHP’nin sakinliği yanında, IYI partinin oylarını MHP ve AKP’ye kaptıracağı endişesi, siyasette yeni oldukları iddiasıyla sahneye çıkan ama aslında AKP’nin günümüze uzanan başarısızlığında, oldukça etkili roller üstlenmiş Babacan ve Davutoğlu’nun medyada parlatılmasına yarıyor.
Bu süreçte özellikle CHP; seçmen çoğunluğunun muhafazakar eğilimli olduğu ve Cumhuriyetin temel değerlerinin fazla umursanmadığı varsayımıyla politika belirlemekten kaçınmalı.
Eskilerin deyimiyle nev zuhur AKP türevleriyle çıkış yolu aramak yerine, Dünya’daki değişimi gözleyerek, yeni ve farklı bir siyaset çizgisi belirlemelidir.
Dünya yeni bir döneme girerken, Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması geleneksel siyasette değil geleceği tasarlamasına bağlıdır.