İnsana yakışır şekilde düşünebilmek

Filozof ve eğitimci John Dewey ‘Nasıl Düşünürüz?’ adlı kitabının birinci baskısına şu cümleyle başlıyor: Ağzımızdan en sık çıkan kelimeler düşünmek ve düşüncedir. Bu kelimeleri öylesine bol ve çeşitli şekillerde kullanırız ki, onlarla tam olarak neyi kastettiğimizi tanımlamak pek kolay değildir.”

Dewey basit olarak şunu söylüyor. Düşünmek ve düşünce kelimelerini çoğu zaman yerli yersiz kullanıyoruz. Yani aslında düşünmekle ilgisi olmayan pek çok eyleme ‘düşünmek’ diyoruz.

DÜŞÜNMEK NASIL BİR ŞEY?

Olur olmaz her şeye ‘düşünmek’ dediğimiz için, bunun aynı zamanda oldukça basit bir şey olduğuna dair bir ön yargımız da vardır. Öyle ya her insan düşünebilir çünkü bu, onun doğasında vardır. Ama işte düşünebilmekle düşünmek aynı şeyler değildir. Birincisi bir yeteneği, bir potansiyeli dile getirirken ikincisi gerçekleştirilen bir eylemi ifade eder.

Pek çok tanımda, insanın en temel niteliklerinden biri olduğu söylenen düşünmenin, aynı zamanda onu diğer canlılardan ayıran bir özellik olarak da ifade edilir. “İnsan düşünen hayvandır” sözünü duymuşsunuzdur. İnsan ve hayvan arasındaki farkı dile getirmeye çalışan bu söz hayvanların düşünemediğini varsayar. Oysa hayvanlar da düşünebilir.

ana-gorsel.png

Örneğin, içgüdüsel bazı davranışlarını düşünceyle tamamlarlar. Hayvanlar için avlanmak böyle bir eylemdir. İçgüdüsel olarak karnını doyurmak isteyen aslanlar, ceylanı yakalayabilmek için stratejik olmasa da taktiksel düşünüp topluca hareket edebilirler. Ceylanlar da hayatta kalma içgüdüleriyle kaçarlar ama bu kaçış sırasında onlar da kendi taktikleriyle aslanları kandırmaya çalışırlar.

Ya da şempanzeler, böcekleri yuvalarından çıkartabilmek için ağaç dallarını çubuk olarak kullanırlar. Bu, onların alet yapmayı, hatta amaçlarına yönelik planlama yapmayı becerebildiklerini, deneyimle öğrenebildiklerini ve belli bir ölçüde neden-sonuç ilişkileri kurabildiklerini gösterir. Bir başka deyişle, onlar da düşünebilirler. Kavrayabilirler, anlayabilirler, karar verebilirler, çözüm üretebilirler.

Öyleyse düşünebilmek bizi diğer canlılardan ayıran bir özellik değil mi?

dusunmek-derken-ne-kastediyoruz.png

DÜŞÜMEK DERKEN NE KASTEDİYORUZ?

Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisinin ‘düşünme’ maddesinde bu eylem için iki tanım veriyor…

DÜŞÜNME:

1) Düşünmek eylemi anlamını verir. Bundan ötürü düşünce anlamında da kullanılır. Fransızcası (pensée), tartmak ve karşılaştırmak anlamlarını taşıyan Latince pensare kökünden türetilmiştir ki düşünceleri ölçerek ve kıyaslayarak incelemek ve bundan ötürü de düşünmek anlamını kapsar. Bilgiye yönelen ussal olayların tümünü dile getirir.

2) Usun kendisini incelemesi anlamını verir. Bundan ötürü yansıma anlamıyla da ilgilidir. Fransızcası, kendine dönme anlamındaki reflexio kökünden türemiştir ve yansıma anlamında da kullanılır. Metafizik görüş, dışımızdaki nesnelliği düşüncemizin yansıması sayardı; diyalektik görüşse düşüncemizi, dışımızdaki nesnelliğin yansıması saymaktadır. Her iki görüş de ters açılardan da olsa, düşünmenin bir yansıma işi olduğunda birleşir. Bu anlamdaki düşünme, ruhbilimde anlıksa dikkati dile getirir. Daha özel olarak da iyice anlayabilmek için yargının ertelenmesi anlamını içerir. Konuşma dilinde de bu anlamda, “Acaba öyle mi, bir düşünmeli” denir. Kant da “Düşünmek yargılamaktır” der. Fransız düşünürü Maine de Biran’a göre düşünme çokluğu birliğe indirgemektir; örneğin çeşitli sonuçları aynı nedene bağlayabilmektir. Alman düşünürü Leibniz, bu anlamdaki düşünmeyi, “bizde var olana dikkatten başka bir şey değildir” diye tanımlar. İngiliz düşünürü Locke, bu anlamdaki düşünmeyi, “ruhun kendi üstüne dönerek kendi işlemleri hakkında bilgi edinmesi” olarak açıklar. Bu anlam iki katlı bir düşünmeyi, bir düşünmenin düşünmesini içerir ki bu anlamdaki düşünmeyi (réflexion), birinci anlamdaki düşünmeden (pensée) açıkça ayırır.

Biraz uzun bir alıntı oldu ama düşünmek eylemiyle ilgili oldukça açıklayıcı olduğu kanısındayım. Hançerlioğlu kısaca düşünmek var düşünmek var diyor… İlk anlamdaki düşünme (pensée) – düşünmek (penser) hayvanların da yapabileceği bir eylemken, ikinci anlamdaki düşünme (réflexion) – düşünmek (réfléchir) insanların yapabildiği, yani insanı hayvandan ayıran özellik. İşte bizim kastettiğimiz düşünmek bu ikinci anlamın sahibi olan ‘düşünmek’.

DÜŞÜNMEK ÖĞRENİLEBİLİR Mİ?

Düşünebilme potansiyeline sahip olmakla düşünmek arasında fark olduğundan bahsetmiştik. Bu, bir anlamda şu demek… Düşünmek hem hayvanlar hem de insanlar için doğal bir nitelik. Yani doğuştan bizde var olan bir yetenek. Bu yetenek, hayvanların da yapabildiği penser anlamındaki, içerisine inancı, duyguları, sanıları da ekleyebileceğimiz bir potansiyel.

Oysa usun kendi üzerine dönmesini, yansımayı kastettiğimiz réfléchir anlamındaki ‘düşünmek’ bu potansiyeli aşan ve insana esas yakışan ‘düşünmek’tir. Çünkü bu süreç, Hançerlioğlu’nun da söylediği gibi iyice anlayabilmek için bir yargıya varmayı, karar vermeyi, harekete geçmeyi ertelediğimiz süreçtir. İşte bu teknik bir iştir ve doğal olan değil, öğrenilebilir olandır.

Doğal olan düşünme (pensée), yaşamamız, hayatta kalmamız, bir anlamda nefes alıp vermeye devam etmemiz için gereklidir. Tıpkı içgüdülerimiz gibi. Oysa öğrenilebilir olan düşünme (réflexion) sayesinde insan neden-sonuç ilişkilerini çok daha derinlemesine yaparak icatlar çıkarabilir. Bu düşünme biçimiyle günü kurtaran taktikleri aşıp geleceğe dair stratejiler kurabilir, algılarının ötesine geçip derin analizler yapabilir, farklı bakış açıları geliştirip yaratıcı çözümler üretebilir, sorgulama yoluyla eleştirel aklı devreye sokabilir.

dusunmek-ogrenilebilir-mi.jpg

İnsan felsefeyi, bilimi öğrenilebilir düşünmeyle, yani réflexion ile yapabilir. Mühendisliği, teknolojiyi onunla ilerletebilir; toplumu, ahlakı, hukuku, politikayı, kısacası kültürü onunla inşa edebilir.

DÜŞÜNMEYİ NE KADAR BİLİYORUZ?

Bu soruyla tabii ki adeta bir refleks olarak yaptığımız, bizi hayatta kacak kadar ayakta tutabilen doğal olarak sahip olduğumuz düşünme yetisini (pensée) değil, öğrenilebilir düşünmeyi (réflexion) kastediyorum.

İnsanı gerçek anlamda hayvandan ayıran réflexion’u ne kadar ortaya koyuyoruz? Bugün yaşadığımız dünyayı inşa eden bu öğrenilebilir düşünme biçimine ne kadar hâkimiz, bunu ne kadar öğrenebildik ya da mevcut politik düzen bunu kullanmamıza ne kadar izin veriliyor? İşte bu sorgulamayı yapmak bizi çok daha temel sorulara götürecek. Biz insana yakışır bir şekilde düşünebiliyor muyuz? Bir başka deyişle, insana yakışır bir hayatımız var mı?

Bu soruların cevabını da haftaya tartışalım mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gönç Selen Arşivi