Kadınların Kalemiyle Dünya

Gazetelerin tarihine bakın; çoğu zaman manşetleri erkekler yazmıştır. Tarih kitaplarını çevirin; çoğunlukla erkeklerin kalemiyle yazılmış zaferler, savaşlar ve iktidar öyküleriyle karşılaşırsınız. Satır aralarında, dipnotlarda, görmezden gelinen sayfalarda bambaşka bir ses gizlidir: Kadınların kalemi. Bu kalem, çoğu zaman tarihin resmi anlatısına sığmaz; çünkü daha derin, daha insani, daha vicdanlıdır.

Virginia Woolf, bir yazarın üretmesi için “kendine ait bir oda”ya gereksinimi olduğunu söylerken aslında özgürlüğün temelini betimler. Halide Edib, Adıvar Anadolu’nun işgal yıllarında yalnızca romanlar değil, bir milletin vicdanını da yazıyordu. Simone de Beauvoir’ın kalemi, kadınların yalnızca edebiyatın değil, toplumun da öznesi olduğunu dünyaya haykırıyordu. Tezer Özlü ise “Yaşamın Ucuna Yolculuk” kitabında yalnızlığını, kırılganlığını ve isyanını evrensel bir çığlığa dönüştürüyordu.

Kadınların kalemi, sadece yazı üretmedi; aynı zamanda direniş oldu. Bir silah kadar güçlü, bir sığınak kadar sıcak, bir çığlık kadar yankılıydı. Sevgi Soysal, “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” romanıyla Türkiye’nin çelişkilerini, kadınların varoluş sancılarını dile getirirken aslında toplumun aynasını tutuyordu. Gülten Akın’ın “Benim acım acıların beyidir /Canıma bir doru kısrakla gelir/Öfkeyi sabırda eritir/Umut yer/Suyunu gözümden içer bir zaman/Dağlar of dağlar” şiirleri, bir halkın acısını ve umudunu aynı mısrada buluşturuyordu. Bu yüzden kadınların sözü, çoğu zaman bir itirazdı: Haksızlığa, eşitsizliğe, unutulmaya… Ama aynı zamanda bir umudun da taşıyıcısıydı.

Bugün gazete sayfalarını çevirirken hâlâ görüyorsunuz: Kadınların kalemi kimi yerde susturulmak isteniyor, kimi yerde küçümseniyor. Oysa onların yazdıkları sadece kendi öyküleri değil; toplumun belleği. Bir kadın köşe yazarı işsizlikten söz ettiğinde, satırlarında mutfağın boş tenceresi, bir annenin çaresizliği vardır. Bir kadın şair özgürlük diye haykırdığında, aslında kentin dar sokaklarında nefes almaya çalışan milyonların sesini duyurur.

Ve benim gönül meclisimde yer alan okumaktan gönendiğim yazar ve şair Maya Angelou sesleniyor:

“Acı veren çarpık yalanlarınızla tarihte bizi karalayabilirsiniz. Hatta her pisliğe tıkabilirsiniz de lakin biz yine de toz gibi yükseliriz.”

Ve bütün baskılara, sansürlere, kuşatılmışlıklara karşın bugün kadınların kalemi de sesi de daha gür çıkıyor. Sosyal medyada, gazetelerde, akademide, kitaplarda… Yasaklara karşın okunuyor, tartışılıyor, yankı buluyor. Bu ses yalnızca edebiyatın raflarında değil; meydanlarda, kürsülerde, üniversitelerde yaşam buluyor. Kadınların sözü, sadece “özel alan”la sınırlı değil artık; siyaseti, hukuku, bilimi, ekonomiyi de kapsıyor.

Belki de asıl soruyu tam da burada sormalıyız: Dünya, kadınların kalemiyle yeniden yazılmaya hazır mı? Eğer hazırsa, o sayfalarda daha az savaş, daha az nefret, daha az ayrımcılık; daha çok eşitlik, daha çok barış, daha çok insanlık olacak. Çünkü kadınların kalemi, yalnızca sözcükleri değil, vicdanı ve geleceği de yazıyor.

Işıklarda olası Mina Urgan nasıl da güçlü ses veriyor:

“Ben tarafsız değilim. Açık seçik taraf tutuyorum. Yobazlığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım, gericiliğe karşıyım. İnsanların öldürülmesine ve sömürülmesine, savaşa karşıyım. Sosyalizmden, sevgiden, kardeşlikten, aydınlıktan yanayım.”

Virginia Woolf satırlarında kendine ait bir oda ararken, Tezer Özlü’de yalnızlığını, Sevgi Soysal’da isyanını, Gülten Akın’da umudunu buluyor. Bu yüzden kadınların kalemi, geçmişin mirasıyla geleceğin rehberi arasında kurulan en güçlü köprü oluyor.

Adalet Ağaoğlu ne diyor:

“Baskı ne kadar yoğunsa başkaldırı da o kadar güçlü oluyor.”

Ve artık biliyoruz: Kalemin ucunda sadece mürekkep yok; klavyedeki kalem parmaklarda bir geleceğin yol haritası var. Kadınların kalemi, karanlığa sıkışmış sayfaları aydınlatıyor. Onların sözüyle dünya yeniden yazılırsa, bu defa tarihin kenarında unutulmuş değil, tam ortasında eşit bir insanlık olacak. Çünkü kadınların kalemi sadece cümle kurmaz; vicdan kurar, barış kurar, özgürlük kurar ve gelecek kurar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi