Kaya Türkmen
Kimsenin hakkını yememişlermiş
Partili Cumhurbaşkanı 20 Aralık 2024 tarihinde Akape’nin Mardin 8. Olağan İl Kongresi'nde şöyle demiş:
“22 yıllık iktidarımız boyunca ne hak yedik ne de milletin hakkının yenilmesine göz yumduk.”
“Demiş” diyorum çünkü daha yeni rastladım bu konudaki haberlere. O sözlerin söylendiğini de yeni öğrendim dolayısıyla. İtirazım da bu nedenle altı ay kadar gecikti, bugüne kaldı.
Siyasette bu tür cümlelere alışığız. Söylenir, geçilir. Bu kez en yetkili ağızdan söylenmiş. Söylenmiş söylenmesine de... İnandırıcı mı?
Bu ülkede milyonlarca insan, bir şekilde kendi hakkının yenildiğini gördü, yaşadı ya da buna tanıklık etti.
KPSS’de 65 puan almış kişilerin “ampul antetli referans mektubu” ibraz ettikleri için 90, 92, 94 puan almış gençlerin önüne geçmeleri hak yemek değil mi?
Sosyal yardımların partizanlaştırılması, Akape’ye yakın belediyelere öncelik tanınması, aile destekleri ve yardım kartlarının seçim dönemlerinde şarta bağlanmasıyla birilerinin hakkı yenmiş olmuyor mu?
Kamu İhale Kanunu’nun ihale öncesinde o ihaleyi alması istenen yandaş şirketin ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirildiği ve bunun en az 200 kez yapıldığı bir süreçte kimsenin hakkının yenmediğini iddia etmek mümkün mü?
TÜİK’in artık kimsenin inanmadığı enflasyon verilerini kullanarak, bizzat devlet, memur ve emeklilerin hakkını yemiyor mu?
Bazı holdinglerin milyarlarca liralık vergi borçları silinince kimsenin hakkı yenmiş olmuyor mu?
Sorun bakalım kentsel dönüşüm bahanesiyle yerlerinden edilen Fikirtepelilere, Sulukulelilere hakları yenilmiş mi, yenilmemiş mi?
Sorun bakalım malum şirketler kömür madeni açacak diye zeytinlikleri yok edilen köylüye.
Seçimlerde devletin tüm imkanları Akape lehine kullanılıyor. Valiler, kaymakamlar, TRT, Anadolu Ajansı hep Akape’ye çalışıyor. Burada hak yeme yok mu?
86 milyonun vergisinden beslenen TRT, AA gibi kurumlar tamamen hükümet kontrolüne alınır ve yandaş medya kuruluşları kamu reklamlarıyla finanse edilirken, yandaşlık yapmayan basının RTÜK müdahaleleri ve Basın İlan Kurumu marifetiyle cezalandırılması hak yemek değil mi?
OHAL döneminde mahkeme kararı olmadan, tek bir savunma alınmadan on binlerce kişi KHK ile görevinden atıldı. Sorun bakalım “Bizim hakkımız makkımız yenmedi” diyorlar mı?
“Kimsenin hakkını yemedik, yenmesine de göz yummadık” sözü, bugün İBB soruşturması çerçevesinde karşılaştığımız hukukun araçlaştırılması, yargıya müdahale, masumiyet karinesinin yok sayılması, toplumun korkuyla sindirilmesi gibi uygulamalarla açıkça çelişmektedir.
Delilsiz, dayanaksız iddialarla, iftiralarla itham edilen, suçlulukları mahkeme tarafından kesin hükme bağlanana ve Yargıtay tarafından da onaylanana dek suçsuz addedilmesi gereken kişilerin devlet yetkilileri tarafından örgüt kurmuş suçlu ilan edilmeleri o kişilerin hakkının yenmesi değil midir?
Gözaltına alınan bazı kişilerin avukatla görüştürülmeden sorgulandığı, uzun süre kelepçeli tutulduğu, sorguda psikolojik baskıya maruz kaldığı, ailelerine haber verilmeden alıkonduğu yönünde iddialar var. Bu tür uygulamalar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağı kapsamında yasak.
İBB soruşturması kapsamında uygulanan bu ve bunun gibi birçok işlem, hukuki değil, siyasi saiklerle yürütülen bir cezalandırma sürecinin kanıtları. Soruşturma sürecindeki gözaltı ve tutuklama uygulamaları, işkence ve kötü muamele yasağına ek olarak, adil yargılanma hakkına, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına, masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına aykırı.
“Savunma hakkımı bile çaldınız” diyor Ekrem İmamoğlu. Yalan mı?
Başka yok mu hakkı yenen?
AİHM kararına aykırı olarak yıllardır cezaevinde olan Osman Kavala ve diğer Gezi sanıkları?
Selahattin Demirtaş’ın hakkı yenmiyor mu her gün?
Can Atalay’ın?
Ümit Özdağ’ın 150 güne varan tutukluluğu hukuksuzdu. Kim ödeyecek hakkını?
Ya Fatih Altaylı’nın? Hakkı yenmiyor mu?
Milyonlar meydanlarda spor olsun diye mi “Hak, hukuk, adalet” diye feryat ediyor?
Bu ülkede insanların bal gibi hakkı da yeniyor, günahına da giriliyor.