Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Lezzetli tatlar eşliğinde lezzetli bir buluşma; Antalya Gastronomi Festivali

Bereketli toprakların varlığıyla ayakta duruyor bu ülke; bir karış toprağı için öyle mücadeleler verildi ki tarih yazdı destansı zaferlerimizi zaten, şimdi ise bu ülkenin her şeyine daha çok sahip çıkma zamanı. Topraktan fışkıran bir zenginlik var tarladan sofraya ulaşan ve bu zenginliklerimiz saymakla bitmez. O yüzden annelerimizin, anneannelerimizin, babaannelerimizin, ninelerimizin her biri çok yıldızlı aşçı aslında ve yediğimiz, tattığımız lezzetler bambaşka. O geleneksel yeme-içme kültürümüzü tüm dünya duysun ve biz de değerini bilelim artık değil mi? Aslında artık bu değeri iyi biliyoruz ve başarılarımızla adımızdan bu alanda da söz ettiriyoruz. 

Amaç: Antalya’nın coğrafi işaretli ürünlerini ve mutfağını dünya markası haline getirmek!

Son yıllarda gastronomi kavramı ülkemizde de değer bulmaya ve anlaşılmaya başladı. Kültürümüz o kadar zengin ki yemek ve kültür arasındaki ilişkinin zenginliği ile Türkiye dünyada önemli bir konuma sahip. Şeflerimiz bu noktada dünyadaki meslektaşlarıyla yarışır hale geldi ve gastronomi bölümü, aşçılık en çok tercih edilen eğitim alanlarından biri oldu. İşte bu noktada iklimin, doğanın, toprağın, turizmin en önemli şehri olan Antalya’da iki yıldır güzel ve anlamlı bir etkinlik var. Akdeniz’in gözbebeği olan Antalya’da bu yıl 2.si düzenlenen Uluslararası 2. Food Fest Antalya Gastronomi Festivali 1-3 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. Dünyaca ünlü şefler, Türkiye’nin ünlü şefleri, gastronomi yazarları, aşçılar, restoran sahipleri, yeme-içme kültürüne hizmet veren çözüm ortakları, bu alanda üretimde bulunan iş insanları, yazarlar, çizerler, gazeteciler, Antalya’daki yerel halk, yerli ve yabancı çok sayıda turist festivalde bir araya geldi. Antalya Büyükşehir Belediyesinin yerel gıdaya sahip çıkmak, Antalya’nın coğrafi işaretli ürünlerini ve mutfağını dünya markası haline getirmek için geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği Uluslararası Food Fest Antalya Gastronomi Festivali’nin ikincisinde aralarında Michelin yıldızlı şeflerin de olduğu pek çok başarılı ismi buluştu; sergiler, coğrafi işaretli ürünlerin tanıtımı, workshoplar, paneller, söyleşiler, yarışmalar ve konserler düzenlendi. Söyleşiler ve workshoplarda; Marc Segarra, Yoshizumi Nagaya, Ernesto Ventos, Juanjo Losada, Claudio Chinali, Mehmet Yalçınkaya, Somer Sivrioğlu, Ebru Baybara, Arda Türkmen, Cüneyt Asan, Rafet İnce, Mehmet Özer, Aykut Üner, Mevlüt Özkaya, Serkan Aksoy, Ömür Akkor gibi dünyaca ünlü birçok şef ve gastronominin başarılı isimleri Antalya’da bir araya geldi. 

“Antalya’yı gastronominin de başkenti yapacağız”

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Muhittin Böcek “Göreve geldiğimizde, cennet güzellikleriyle turizmin başkenti olan Antalyamızı kültür-sanatın, tarımın ve gastronominin de başkenti yapacağız demiştik, bu anlamda gastronomi alanında da hedefimize ulaşmayı sürdürüyoruz. Güzellikleri ile dünyayı kendine hayran bırakan şehrimizin lezzetlerini de dünya markası haline getirmek için önemli bir adım attığımızı görmenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.  

Mor üzümleri topladık ve pekmez yaptık 

Bu yıl “Antalya’dan Dünya’ya” mottosuyla yola çıkan festival o kadar zengin bir programa sahipti ki uzun süredir içeriği bu kadar dolu ve faydalı bir festivalde bulunmamıştım. Yemeklerin tarihsel yolculuğundan, tarlada yetişen ürünlerden, çiftçilerin koşullarından, şeflerin özel menülerinden, yeme-içme mekânlarının özelliklerine kadar uzanan bilgilendirici aynı zamanda da sektörün en önemli isimlerinin katılımcılarla buluştuğu ve uygulamasının da yapıldığı çok önemli bir festival gerçekleşti. Öyle ki bölgedeki tarım faaliyetlerini bizzat yerinde görme şansını da yakaladık. Antalya’nın en değerli ürünlerinden biri olan mor üzümleri bağında topladık ve ardından pekmez yapımına şahit olduk. Başkan Muhittin Böcek’in eşlik ettiği gezi Antalya’nın İbradı ilçesinde bulunan bir bağ evini ziyaret ile devam etti ardından yöresel yemek tadımları ile lezzetli bir yolculuğa çıktık. Antalya’nın sadece bir turizm kenti değil aynı zamanda gastronominin başkenti olabilecek bütün özelliklere sahip olduğunu gördüm. Bu festival sayesinde artık turistler sadece deniz, kum ve güneş için Antalya’ya gelmeyecek, gastronominin bütün özelliklerine sahip bir kentte olmanın da ayrıcalığını yaşayacaklar ve anlayacaklar. 

Uluslararası 2. Food Fest Antalya Gastronomi Festivali’nde çok sayıda gastronomi dünyasının isimleriyle tanışma ve sohbet etme fırsatı buldum. Festivalde aynı zamanda sunumda da bulunan ve halkla buluşan Şef Mehmet Yalçınkaya ve Şef-Sosyal Girişimci Ebru Baybara Demir’e festivale dair düşüncelerini sordum. 

MEHMET YALÇINKAYA

“Prestijli şeflerin ülkemize gelip sunumlar yapması bizim çocukluğumuzda hayal ettiğimiz şeylerdi”

“Festivale geçen yıl da geldik, o zaman da söylemiştim böyle bir festivali başlatması gereken ilk yer zaten Antalya’ydı. Çünkü Antalya her şeyin bir arada olduğu yer; sebzesi, meyvesi hatta egzotik meyveleri, denizi, hayvanları… Antalya bu anlamda çok ses getirdi.  Antalya bizim her anlamda göz bebeğimiz, turizm şehrimiz, en çok uçağın inip kalktığı yer. Aslında hiçbir yere gitmeden kendimizi en iyi tanıtabileceğimiz yer çünkü Antalya’ya yerli ve yabancı herkes geliyor. Almanlar, İtalyanlar, Ruslar, Orta Doğu burada. Dolayısıyla burası bu anlamda her etkinlik için çok müsait bir coğrafya. Çok iyi bir fikir, mükemmel bir etkinlik, umarım bu festival yıllarca devam eder. Yürekten destekliyorum. Festivale getirdiğiniz her yabancı şef aslında bir taraftan sizin ayaklı gazeteniz yani gelen insanlar sizin buradaki ürünlerinizi görünce talep etmeye başlayacaklar. Bu şefler binlerce kişiyi etkiyen şefler. Dolayısıyla buraya getirdiğiniz yabancı şefler buradaki ürünleri hem anlatıyorlar hem de kullanıyorlar bu da ekonomik olarak bize geri dönüyor. Bangır bangır bir reklam değil ama el altından çok büyük bir reklam. Prestijli şeflerin ülkemize gelip sunumlar yapması bizim çocukluğumuzda hayal ettiğimiz şeylerdi. Bunlar öyle kolay şeyler değil, o şefleri buraya getirmek ve bu organizasyona dâhil etmek bize çok büyük katkı sağlayan şeyler. Çünkü futbol gibi düşünün buraya gelen şefler buradaki eventi ve organizasyonu paylaştığında dünyadaki bütün gastronomi etkinliklerini yapan insanların bunu görüyor olması demek ve ülkemizin gastronomiye verdiği değeri görmesi demek. Bu tür etkinlikler bize çok şey katar, Antalya’ya da çok yakışıyor.”  

EBRU BAYBARA DEMİR

“Zengin Antalya mutfağının, yörük mutfağının iyi tanınması gerekiyor”

“Biz biyolojik çeşitliliği çok zengin bir ülkeyiz ve farklı yükseltiler, farklı güneş, farklı rüzgâr toprağın deseni, rengi her yerde farklı. Dolayısıyla çok farklı bir ürün deseni çıkıyor karşımıza ama çoğumuz bunun farkında değiliz. Bu ürün çeşitliliğinin sunduğu çok zengin bir mutfağımız var. Yüz yıllardır, senelerdir bu mutfağın içerisinde büyüdük fakat bu mutfağın kalitesini, değerini hâlâ anlamış değiliz. Bizim Anadolu mutfağı dediğimiz biyolojik çeşitliliğe dayanan etnisite mutfağının Anadolu’daki sunumu maalesef çok zayıf çünkü bizdeki ağırlama kültüründe misafir evde ağırlandığı için bu yemekler dışarıda çok fazla bulunamıyor, bulunmadığı için de bu kısırdöngü içerisinde biz yemeklerimizi tanıtamadık. Son yıllarda özellikle bu festivaller, yapılan yemekle ilgili her tür toplantılar, konferanslar aslında bu kültürün dışarı taşınmasını sağlıyor. Bununla birlikte yemeği tek başına düşünemediğimiz gibi tarımı da yanında birleştirerek paralel olarak götürdüğümüz için tarım ve gastronomiyi birleştirdiğimiz çok güzel bir etkinlik oldu bu. Yaş sebze, meyve noktasında hep buzdolabında saklamak zorundayız. Türkiye’nin buzdolabını dolduran aslında Antalya, seralar, buradaki tarım. Pandemide bu durumu deneyimledik Antalya’dan halden arabalar çıkmadığı zaman meyve ve sebzesiz kaldık. Dolayısıyla burası aslında çok kıymetli bir yer, bunun farkında olmamız lazım. Buradaki çiftçinin onurlandırılması gerekiyor. Bu ürünlerle birlikte sunulmuş bu zengin Antalya mutfağının, yörük mutfağının iyi tanınması gerekiyor. Bu anlamda Antalya Gastronomi Festivali bence çok yerinde bir karar, güzel ve başarılı bir organizasyon olmuş.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi