Mehmet Şandır
Mümkün mü?
APO ısrar etti; sonuçta, AKP+MHP+DEM heyeti İmralı’ya gidiyor; “Gözlerinin içine bakarak” hesap mı soracaklar yoksa hesap mı verecekler, göreceğiz.
Barışın(!) ön şartı haline getirilen bu ziyaretle sözde “kurucu önder” APO ile dost olunacak; PKK silah bırakacak(mış), terörsüz Türkiye hatta terörsüz bölge gerçekleştirilecek(miş); Allah akıl fikir versin(!)
Mümkün mü?
”Eşyanın tabiatına aykırı”
Türk toplumunun APO ve PKK ile barışması, dost olması mümkün değil!
Yılanla oduncunun hikayesini bilmeyen yoktur; 'Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' demiş yılan oduncuya; “Teşbihte kusur olmaz” demiş atalarımız; kimse kusura bakmasın...
Anadolu’da şehidi olmayan köy kaldı mı?
Evlat acısı yaşayan bir yakını/tanıdığı olmayan var mı aramızda?
Şehitlerimize, gazilerimize yetim kalan çocuklarımıza, dul kalan kadınlarımıza, evladını kaybeden analara, babalara hesabı nasıl ve kim verecek!
Ayrıca bu acıdan en çok etkilenen Kürt soylu vatandaşlarımızdır; bebek, kadın, yaşlı demeden binlercesi PKK’lı canilerin kurşunları ile hayatlarını kaybetti, binlerce genci dağlarda, zindanlarda yok oldu. Ham hayaller peşinde perişan oldular...
Öncelikle Kürtler adına soruyorum;
40 yıldan bu yana insanımıza bu acıyı yaşatan PKK ve Apo değil mi?
Bu sonucun sorumlusu ve suçlusu PKK’dır, APO’dur; itiraz eden var mı?
"Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" diyorlar;
Nasıl barışacağız(!)
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimle savaşıyor ki barış yapalım?
Kendini ‘Kürt’ diye tanımlayan vatandaşlarımızla bir savaşımız mı var ki, barışalım?
PKK ve APO ile barışmayı kastediyorsanız, kimin adına ve hangi yetkiyle; Milletten onay aldınız mı?
“Barış’ın” öznesi Kürdü ve Türkü ile Türk Milleti’dir.
Sürecin başarısı için meselenin merkezine APO’nun yerleştirilmesi çok stratejik yanlışlık olmuştur. Özneye APO’yu alırsanız barış dediğiniz meseleye Milletin rızalığı olmayacaktır.
Öncelikle, yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde, yeni bir dünya düzeni kurulurken Türkiye’nin terör gündeminden kurtulması çok önemlidir; “Terörsüz Türkiye” sürecinin başarı ile tamamlanması zorunludur. Ancak, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” ihtimali göz ardı edilmemelidir!
Şu soruların cevabı verilemezse süreç zora girecektir;
Türk Milleti’ni temsilen bir milletvekili heyetinin APO’nun ayağına gitmesini teklif etmenin gerekçesi ne olabilir?
Neden “PKK’nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı”, neden?
PKK, sonuçtan Lozan Barış Antlaşmasını ve 1924 Anayasasını sorumlu görüyor.
APO ise, “ Kürt olgusu tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dâhil edilmeli” diyor.
PKK, bildiğimiz PKK, APO, bildiğimiz APO... Her ikisi de Cumhuriyet düşmanı!
Terörsüz Türkiye, APO’nun inisiyatifinde mi, insafında mı?
APO’nun aklına muhtaç mıyız, mahkum muyuz?
Terörle mücadele için takatimiz kalmadı mı?
Terör üzerinden ülkemize yapılan tehdit gerçekten güç yetmez boyutta mı?
Ayrıca Türkiye’nin terörsüz kalması mümkün mü?
Her şeyden önce PKK’nın silahları bırakmasına müsaade edecekler mi?
PKK’nın kendini feshettiğine ve silahları bırakacağına inanacak mıyız?
Kandil tamam da YPG’yi, KCK’yı, Avrupa yapılanmasını ne yapacağız?
Sayın Meclis Başkanı, “Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nın artık silahlı bir örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar alırsa bu meselenin hukuki zemini tahkim edilmiş olur” diyor.
‘Bu hukuki zemin’ yeni bir anayasa mı?
Yeni “bir milli kimlik” yaratmak mı?
PKK’nın ‘Dört Parçalı Kürdistan’ kurmak projesinin Türkiye ayağının siyasi zemini mi?
Geçen hafta Mazlum Abdi, “Suriye'de merkezi olmayan bir sistem ile herkesin kendisini yönetmesini ve Şam yönetimine verilen fırsatın Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürt yönetimine de tanınması gerektiğini” söylemiş...
Suriye’nin kuzey-doğusunda kurulan Kürt Siyasi yapılanmasından sonra Türkiye için hazırlık mı yapılıyor?
“Terör devletine müsaade etmeyiz” kararından vaz mı geçiyoruz?
İmralı’ya terörist başının ayağına neden gidiyoruz, neden?
Sokak/toplum, terörsüz Türkiye sürecini sahiplenir, destekler ancak aşağılanmayı asla hazmedemez!
Neler oluyor?
Bugün yeniden “ateşle imtihan” da mıyız?
Çıkmaz sokakta zorda mıyız?
DUVARA MI DAYANDIK?
Sırtını duvara dayayıp kanının son damlasına kadar savaşmak; vatanını, devletini, özgürlüğünü, onurunu savunmak Türklerin karakteridir.
Bunu tüm dünya deneyimleyerek görmüştür, tarih tescil etmiştir.
Ülkeyi yönetenlere hatırlatırım...