Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Peker’in açıklamaları ve CHP

Peker’in ilk açıklamalarının AKP içinde henüz kamuoyu ile paylaşılmasa da derin bir sarsıntı yarattığı kesin. Yayınlar, Deniz Baykal’a yakınlığı bilinen bir AKP’liyi hedef alınca, bu kez CHP’de hareketlenmeye yol açtı. Partiye yakın TV kanalları konuyu işlemeye başladılar. İlk bakışta Peker’in söylediklerinin CHP’de sanılandan daha etkili olacağı anlaşılıyor.
Gelişmelere bakılırsa Peker etkisi genelde Türk siyasetini kapsayacak. Son birkaç günlük tartışmalar, siyasal vefat AKP’de, ama cenaze CHP’den çıkacak izlenimini uyandırıyor. Bu yönüyle iktidar çevrelerinde CHP’de bir iç çatışmanın dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. AKP’nin bu tür taktiklerde ustalaştığını unutmamak gerekiyor.
Üstelik Baykal’ın sağlık durumu ve parti içi dengeler, eleştirilerin cevaplanmasını ve sorunun masaya yatırılmasını engelliyor. Parti içinde Baykal’a yöneltilen eleştirilerin en çarpıcı olanı, 2002 seçimlerinin ardından AKP Genel Başkanı ile baş başa yaptıkları uzun süren görüşmenin, Erdoğan’a Başbakanlık yolunu açması.
Baykal özel çaba harcamasa okuduğu bir şiir yüzünden verilen hükümle milletvekili seçilmesi engellenen Erdoğan olmadan, AKP’nin 20 yıla yaklaşan iktidarının süremeyeceğine dayalı bir varsayım bu.
Bu yaklaşımda tutarsızlık yok mu?
Bir yanda AKP’yi -haklı olarak- anti demokratik davranmakla eleştirirken, öte yanda bir şiir yüzünden ömür boyu siyasal yasaklı sayarak, tek başına iktidara gelecek ölçüde oy almış bir partinin genel başkanına, Başbakanlık yolunu kapatmak demokratlık ile bağdaşır mı?
Kuşkusuz Baykal’ın bu görüşmenin tutanağını parti arşivinde saklaması ve ileride doğacak eleştirileri öngörmesi kesinlikle gerekliydi. Sivil siyasetin sürdürülebilirliği kamuoyuna açık ve saydam bir ortamda sağlanabilir. Gizli görüşmelerin yol açacağı varsayımlar, salt eleştirilenleri değil sonunda siyaset kurumunu da tahrip ediyor.
Kaldı ki, ikili görüşmenin gündemi kamuoyundan gizlendiği için konuşulanların, demokrasi kriterlerini hayata geçirme amacı taşıdığı yönündeki kuşku uyandırmaya yetiyor. Baykal’ın Erdoğan’ın demokratik haklarını kullanmasını savunmak yerine, kendisine cumhurbaşkanlığını getirecek bir arayış içinde olduğuna ilişkin söylentileri canlı tutuyor.
Ülkeyi içine soktuğu çıkmazda, başta komşuları olmak üzere neredeyse tüm dünya ile kavgalı, enflasyonu rekor kıran, iç barışı tehdit eden bir iktidarın karşısında, CHP’nin oy oranını açık farkla yükseltemediği de ortada. Partinin bu tartışmalarla güçlenmesi ve gerçek bir iktidar alternatifi olması hayli güç görünüyor.
Özellikle son tartışmalarda parti içindeki farklılıkları çatışmaya dönüştürme olasılığı bulunan, mezhepsel vurguların gündeme getirilmesi, iktidar olma çabasındaki bir parti açısından talihsizlik sayılabilir.
Sanırım CHP’nin bu tür sorunları yaşamasının temel nedeni, “digital çağa” geçmiş bir dünyada, Türkiye’ye -özellikle genç kuşaklara- geleceği sunacak, nitelikli bir paradigmayı tartışmak yerine, geçmişin labirentlerinde kaybolmak.
Günümüzden 1,5 yüzyıl önce Osmanlı’nın “Hanedanın” geleceğini kurtarma kaygısını önceleyen yönetim anlayışı, ülkenin “Sanayi Devrimini” ıskalamasına neden olmuştu.
Yaşadığımız süreçte dünyayı saran “digital devrime” göre konumlanmak yerine, artık geçerliğini yitirmiş kavramlar üzerinden süren tartışmalarla, ne iktidara gelmek söz konusu olabilir ne de partiyi ayakta tutmak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi