Niyet Mektubu Mu? Yoksa İtiraf Mı?

Hafta başında kamuda tasarruf tedbirleri açıklandı. Yani haberin başlığı bu. Haberi takip eden gazeteci olsam 2 başlık arasında kalırdım açıkçası.

‘Niyet mektubu’ mu desem? Hükümetten itiraflar mı?

Niyet mektubunu zaten her yıl orta vadeli programda okuyorduk. Yine her yıl tasarruf tedbirlerinden ve yine niyet mektubu tadında “yapısal reform”lardan da bahis açılır.

Biliyor musunuz, sıktı artık!

Sayılan tedbirler bunca tasarruf edilebilecek olan alana dokunmazken sadece göstermelik düzeyde kalmış, daha kötüsü bu göstermelik alanlar bile sağa sola umarsızca para harcandığının da yalın bir itirafı olmuş.

Mesela; yeni araç satın alma ve kiralama yapılmamasına karar verilmiş. Hepimizin aklına geldi değil mi A8? Bu arada kanunla izin verilenler hariç araç kullanımı da yasaklanıyormuş. Yani şair burada diyor ki; araç kullanım izni olmayanlar da kullanıyordu.

Benziniydi, sigortasıydı bizler ödedik hep!

Araç konusu baya sarmış olsa gerek en çok önlem burada alınmış çünkü. İtiraf şu ki; ihtiyaç fazlası araçlarımız vardı. Şimdi ihtiyaç fazlası ve ekonomik ömrünü tamamlamış araçları tasfiye edeceğiz.

Savunma ve güvenlik hariç, kamuda personel servisi hizmetinin toplu taşıma olan yerlerde kaldırılacağı açıklandı. Yani açıkçası gerçekten memur servisi ile yapılacak tasarruftan ne bekleniyor anlayamadım. Hele ki dokuz yıl önce, bugün bu tedbirleri açıklayan Mehmet Şimşek’in “Makam araçları dediğiniz nedir, enikonu çerez parası” sözleri kulağımda çınlarken. Yeni lojman ve sosyal tesis alımı/yapımı ve kiralanmasının da önüne geçilmiş benzer bir yorum da buna yapılabilir.

Deprem riski hariç, yeni hizmet binası alımının/yapımının durması, kiralanmaması, mevcut kiralamaların bir takvimle sonlandırılması önlemleri, insana ‘Zaten ne olacaktı’ dedirtmiyor mu?

Kamuda yeni personel istihdamı emekli olanlarla sınırlı kalacak yani, ‘İhtiyaç yoksa, personel alınmayacak’ diyor.

Soruyorum: İhiyaç yokken niye alacaktınız ki zaten?

En beğendiğim de bu tedbir oldu. Kamuda çalışanlar için yönetim kurulu ücretlerine tavan sınır getirilmesi, aşan kısmın bütçeye gelir kaydedilmesi. Yani bazı kamu çalışanlarına ya da bakan yardımcılarına 2 milyon lirayı bulan çifter maaş, huzur hakkından kesintiler yapılacakmış. Yani şair burada diyor ki ‘Biz gereksiz maaş ödemeleri yapıyorduk.’

Anımsar mısınız’ çok da uzak zamanda değildi, ceplerine koydukları “gri pasaportlarla” hizmet içi eğitime gidiyoruz deyip parasını sizin benim vergilerimle aldırdıkları biletler ve kaldıkları yeri yine sizin benim vergilerimle ödedikten sonra ülkeye bile dönmeyen memurları, kamu personelini? Hah! İşte onlar da yasaklanmış.

Daha birkaç tedbir daha var yazıp da satırları uzatmayayım. Temsil giderlerinde kısıntı, eskimeyen demirbaşın değiştirilmemesi gibi…

Aaaaa ne yok biliyor musunuz?

Mesela Hazine’nin garanti verdiği kamu özel iş birliği projelerinden dolayı milyon dolarlarla ifade edilen büyüklükte ödeme yapılıyor ya!.. Esamisi bile okunmuyor.

Neyse ki umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Çünkü Sayın Şimşek bunun ilk paket olmadığını son paket de olmayacağını söyledi. Maliye politikasında sıkılaşmaya kararlı olduklarını yineledi.

‘Hazırlanın vergi paketi yolda’ diye okuyorum ben sözleri.

Bir nokta daha var ki her cümlede tekrar olmasın diye yazmadım. Tüm tedbirler 3 yıllığına alınıyor. Yani seçime bir yıl kalana kadar devam….

****

Bu arada yazının konusu bu değil elbette ama bu konuda çok hassas olduğum için bir şey yazmazsam rahat uyuyamayacağım.

Nedir bu Türkçe ile alıp verilemeyen?

دونر 100 ليرة

اللبن 50 ليرة

“100 Liraya döner 50 Liraya ayran” yazan Arapça tabelaların nasıl bir manevi yönü olabilir?

Gerçek bir vatansever daha önce özgürlüğü için savaştığı yedi düvelin dilinde marka neden çıkarır?

Koca koca sitelerin isimleri neden İngilizce, Fransızca konur?

Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü anımsatmak isterim:

“Dilini kaybetmiş bir millet yok olmaya mahkumdur."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi