Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

30 AĞUSTOS’UN GERÇEĞİ

Türk Milleti’nin hayatında çok stratejik değerde yeri olan “Ağustos Zaferleri”nin yıl dönümlerini, iç siyasi kavgalara malzeme yaparak tartışmalar altında kutluyoruz.
1071 Malazgirt, 1526 Mohaç ve 1922 Başkomutanlık zaferlerinin gerçeğini anlatan bir “ileti”den alıntı yapacağım.
“1921 Mart’ında İnönü Ovası’nda bozkır ayaz hakimdir.
Ethem Çavuş’un sırtı donmakta, elleri kavrulmaktadır.
Evladı gibi sevdiği 75’lik topları 18 saattir yorulmaksızın doldurmaktadır.
Üst üste isabetli atışlar düşmanın adeta kafasına inmektedir.
Ethem Çavuş bir mermi daha almak için sandığa elini uzatınca bir gariplik hisseder;
Bir merminin üstüne yazı yazılmış, çaputla bir çivi sarılmıştır.
Yazıyı okumaya vakit yoktur, mermi derhal ateşlenir.
Düşen kovan sandığa geri konulmaz, kenara ayrılır.
Hava iyice kararıp düşman mevzileri görülmez hale gelince ateşe arar verilir.
Herkesin aklı kovanın üstünde yazan yazıdadır.
Komutan, askerlerin meraklı bakışları altında kovanı eline alır ve yazıyı okur;
“Seyfi Çavuş, 4.Alay, 2.Tabur, 8.Batarya, 7 Ocak 1921, İnönü”
Bu mermi kovanı 2 ay önce İnönü’de kullanılmıştır.
Ankara’daki İmalat-ı Harbiye’de çalışanlar yazıyı farkedince,
Üstüne çaput ile ucu iyice inceltilmiş bir çivi bağlayarak,
Tekrar cepheye yollamışlardır.
İmalat-ı Harbiye’de çalışan Kamil Usta’ya müjdeli haber verilir;
Evlat yuvaya geri dönmüştür. Üstünde yeni bir yazı vardır;
“Aksekili Ethem Çavuş, 8.Alay, 3.Tabur, 1.Batarya, 20 Mart 1921, İnönü”
Kovan düzeltilir, barutu doldurulur, mermi çekirdeği yerine oturtulur,
Bir çivi sarılır yine üzerine çaputla, artık yeni görev yerine gitmek için hazırdır.
Kamil Usta her seferinde sanki evladını askere yolluyormuşçasına uğurlar mermiyi.
Artık İmalat-ı Harbiye’de herkes o mermiye “evlat” demeye başlamıştır.
Kovan bir buçuk yıl boyunca tam sekiz kere Ankara’ya döner.
Böylece kovanın üzerindeki mesaj sayısı sekizi bulmuştur.
Mesajı yazanların sekizİ de başka alay ve taburda görev yapan,
Birbirini tanımayan ancak ortak hedef için mücadele eden kahraman Mehmetçiktir.
9 Eylül 1922’de Şanlı Türk Ordusu İzmir’e girer.
Aynı tarihlerde kovan da Ankara’daki evine döner.
Bu sefer üzerinde bir künye, bir de mektup vardır.
Kamil Usta mektubu dikkatlice açar
Ve herkesin duyacağı bir sesle okumaya başlar;
“Allah’a şükürler olsun ki düşman kaçıyor, Türk Ordusu kafiri kovalıyor.
Güzel İzmir’e yakınız artık, iki gün önce Banaz’daki muharebede Seyfi Çavuş şehit düştü.
Künyesini ailesine göndermek istediysek de ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik.
Kovandaki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferlerinin bir ailesi de siz olmuşsunuz.
Bu sebeple Seyfi Çavuş’un künyesini size yolluyorum.
Yüzbaşı Muhsin Talat, 4.Alay, 2.Tabur, 8.Batarya, 5 Eylül 1922, Salihli”
İmalat-ı Harbiye’de herkes ağlamaya başlar.
Hiç tanımadıkları halde iki satır yazıyla kardeş oldukları Seyfi Çavuş, vatan uğruna şehit düşmüştür.
Kamil Usta boğazında düğümlenmiş hıçkırığıyla tezgahının başına geçer,
Seyfi Çavuş’un künyesini iki perçinle sabitler kovanın dibine.
Savaş bitmiş zafer elde edilmiş kovanın tekrar gönderilmesine gerek kalmamıştır.
Teğmen Hamdi Vasıf, mühimmat depolarında yapılan sayım esnasında mermiyi bulur.
O esnada Mustafa Kemal Atatürk,
Çankaya’daki sofrasında ayağa kalkmış ve bıçağını hafifçe tabağına vurmuştur;
Herkesin dikkati Ulu Önder’in üstündedir.
Atatürk derin bir nefes alır ve…
“Beyler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” der.
Ertesi gün Meclis’ten “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri dalgalanır.
Cumhuriyet’in ilanı 101 pare top atışı ile kutlanır.

  1. atış Cumhuriyet’in imzası niteliğinde olacaktır;
    Bu son top sesi, subayların kılıç selamı eşliğinde deldi göğü: Kovan, o kovandı…
    Evlattı, evladıydı Türk Milleti’nin…
    “Gazi Kovan” bugün Ankara MKE Müzesinde Cumhuriyeti yaşamaya devam ediyor…”
    BENCE

30 Ağustos’un gerçeği işte bu Gazi Kovan’dır; Cumhuriyet’in nasıl bir fedakârlıkla kurulduğunu “yeni hikaye” yazmak rüyası görenlere anlatmak için MKE Müzesinde bekliyor.
50 yılı geçkin aktif siyasi hayatımdan sonra emeklilik yaşadığım bugün, güncel siyasetin ve gündemin polemikleri üzerinde söz söylemeyi hiç arzu etmiyorum.
Ancak ülke yöneticilerinin (İktidar ve Muhalefet) 30 Ağustos kutlamaları üzerinden kavgalarına devam etmesini üzüntü ile izlediğimi belirtmeden geçemeyeceğim.
Öncelikle, 30 Ağustos’a, Cumhuriyet’e, kurucu kahramanlara saygısızlık yapanları şiddetle kınarım.
Ancak her fırsatta İktidar sahiplerini cumhuriyet düşmanı olarak suçlamayı da doğru bulmam;
İnancım odur ki, Bu Millete baş olmuş, yönetici olmuş herkes etnisitesi, ideolojisi, inancı ne olursa olsun sonunda TÜRK olmak mecburiyetindedir ve Türk’üm diyen herkesten daha fazla Türk Milleti’ne hizmet etmek ve O’na sahip çıkmak konumuna gelmiştir; Bu sonuç Türk Milleti’nin tarihi boyunca hep böyle olmuştur. Sokollu Mehmet Paşa ve Mimar Sinan’ı başka şekilde izah edemeyiz.
İstisnaları hatırlatarak bu gerçeği yok edemeyiz. Aksini düşünmek millete hakaret olur.
Cumhuriyetimiz, Atatürk’ümüz, milli mücadelemiz, zaferlerimiz Türk Milleti’nin zirveleridir.
Bunun övüncü herkese yeter!

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE,
ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi