Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

AMOK KOŞUSU BAŞLADI

Hayat devam ediyor.

Doğal afetlerin felakete dönüşen kaosundan sonra yeni bir meçhule yelken açıyoruz.

Ufukta seçim göründü; siyasetçilerin “amok koşusu” başladı. İktidar yarışını kazanmak için cepheler/ittifaklar kuruldu, mevziler açıldı, siyasetçi orduları meydan/sandık savaşına hazırlanıyor. Adaylar, programlar, protokoller, propoganda stratejileri, seçim taktikleri velhasıl çok renkli bir demokrasi şölenine dönüşmesini temenni ettiğimiz seçim süreci aslında Türkiye’nin kader koşusuna dönüşmektedir.

Siyaset iktidar peşinde koşarken toplum/vatandaş, başta enflasyon olmak üzere kendi gündemi içinde “can derdinde”; çırpınıyor! Şimdi de “bir yol ayırımında” toplandı/ayrıştı; kafalar karışık; ülkenin geleceğine karar verecek.

Türkiye, zorunlu olarak siyaset, seçim ve geçim gündemine geri dönüyor.

AFETİ FELAKETE DÖNÜŞTÜRENLERİ AFFETMEDEN…
Yaşanan deprem felaketini unutmadan/unutturmadan; özelikle de afeti felakete dönüştürenleri asla affetmeden, gözümüz deprem bölgesinde yüreğimiz depremzedelerde olmak şartıyla 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin önemi üzerinde toplumca/her birimiz düşünmeliyiz, değerlendirme yapmalıyız, tartışmalıyız ve bir bilinç oluşturmalıyız; bunu da birbirimizle paylaşmalıyız. Mümkün olabildiğince tüm aidiyetlerimizden bağımsız bir irade, kompleksiz ve barışık bir ruh hali oluşturmalıyız; eskilerin deyimi ile “sağduyulu” bir yaklaşımla ancak “hak ve sorumluluk” bağlamında karar vermeliyiz. Vereceğimiz karar geleceğimizi belirleyecektir.

Rahmetli Levent Kırca’nın repliği ile söylersek “tekrarı yok bunun”…

14 Mayıs seçimleri Türkiye için bir kader seçimidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni bir seçimin eşiğindeyiz. Elbette her seçim önemli ama 14 Mayıs seçimleri tam manasıyla tarihi bir yol ayrımıdır” diyor. Doğru söylüyor; Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerçekten bir yol ayrımında. Arkası görülmeyen karanlık sarp dağların eteğine geldik dayandık, YOL ikiye ayrılıyor. Bu iki yoldan hangisine gideceğiz, hangisi bizi selamete götürecek, bize uygun olan hangisi 14 Mayıs’ta buna karar vereceğiz.

Mesele, öncelikle cevabı verilmesi gereken husus her iki yolda öne düşenlerin kimliğinden önce gösterdikleri YOLU sorgulamalıyız. Bu yol bizi nereye götürecektir, yolun sonunda bizi ne beklemektedir? Hayatımızın kararını vereceğiz; yanlış yapma lüksümüz yok!

Seçime kadar bu konuları bu köşede sesli düşüneceğiz, birlikte tartışacağız. Gençlik yıllarımda başlayan siyasi hayatımın tüm birikimi ile bu sorulara doğru cevapları aramaya çalışacağım. Bakış açımı, endişe, umut ve kanaatlerimi ifade etmeden önce vazgeçilmezlerimizi, değiştirilmesi tartışılmaz referans noktalarımızı öncelikle belirlemeliyim.

Mensubu olmaktan şeref duyduğum Türk Milleti, binlerce yılın/zamanın süzgecinden süzülerek ortak değerler etrafında varlık/kimlik bulmuş; ana kıtanın her bölgesinde devletler kurmuş, tarih yazmış bir millettir. Türk Milleti kimliği, bu topraklarda yaşayan halkın ortak adıdır; vatandaşlık bağı Türk olmak için yeterlidir. Tüm farklılıkları ile insan topluluklarını bir arada ortak ülküler etrafında milletleştirmeyi, devletleştirmeyi başarmış bir millettir. Bağımsızlık temel karakteridir. Milletin varlığı, kimliği, birliği, bağımsızlığı asla tartışılmaz.

Bedelini kanları ile ödeyerek vatanlaştırdığımız bu toprakların bütünlüğü ve ortak vatan olmak vasfı asla tartışılmaz. Bir milli mücadele sonrası kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti; kendi kimliğimizle, onurumuzla bağımsız yaşamanın garantisidir. Kurucu hukukunun ve kuruluş ilkelerinin değiştirilmesi asla düşünülemez, teklif edilemez.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde verilen milli mücadele zaferi ile kurulmuş milli, üniter ve “muassır medeniyet seviyesinin ötesine geçmeyi” kendisine hedef seçmiş bir milli devlettir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kurucu hukuk, Lozan Barış Antlaşması ve 1924 Anayasasıdır. Kurucuların belirlediği yönetim şekli cumhuriyettir. Resmi dili Türkçe’dir. Kırmızı beyaz al bayrağı bağımsızlık sembolüdür. Başkenti Ankara’dır.

Değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif edilmez bu değerlerin ortak paydasında her fikri, sistemi, siyaseti, teşebbüsü birlikte tartışabiliriz.

Evet, bu seçimlerde gelecek için bir karar vereceğiz; yolun başındayız.

Daha önceki seçimlerde yol aynı, yol başları farklıydı; seçim yol başlarının ve kadrolarının seçimi olurdu. Yol aynı olunca değişen çok fazla olmazdı; her yeni gelen ömrümüzden bir parça koparır, hizmetini gücü, kapasitesi, kalitesi oranında yapar ve süresini dolduran milletin hafızasında yerini alırdı. Millet kendi iradesi ile devlet gücünü birilerine emanet eder, milletvekilleri, anayasal kurumlar ve bizzat oluşturduğu kuruluşlar üzerinden iktidarları denetlerdi ve istediğinde de yine kendi iradesi ile değiştirirdi.

Bugün ülkeyi 20 yılını dolduran bugünkü iktidar tek başına yönetmektedir. Kendi tabirleri ile “yaklaşık 40 yıl” süren bir hazırlıktan sonra bugün “Yeni Türkiye” adıyla ve adı cumhuriyet olsa da yeni bir sistem/rejim (50+1 OY ve Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi) kurmayı amaçlamaktalar. Bunun yasal ve anayasal hukuk temelini oluşturdular şimdi de seçimler yoluyla millete onaylatmayı planlamaktadırlar.

BENCE
Bu YOL bizi selamete götürmez!
Gerekçeyi tartışacağız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi