
Mehmet Şandır
BARIŞ YALANI-2
BENCE; barış, savaşın pembe zarfıdır. Savaş, barış yalanında mayalanır, demlenir.
Hiçbir barış kalıcı olmamıştır. Öyle barış antlaşmaları var ki ‘tüm barışları’ bitirmiş ve bitmez savaşlara zemin hazırlamıştır. Bölgemizde yani Ortadoğu’da 20. Yüzyılın ilk yarısında küresel güçler tarafından tanzim edilen barış, yüz yıldır yaşanılan tüm savaşların sebebi olmuştur.
Terörsüz Türkiye için gerçekleştirilmeye çalışılan barış sürecinin gerçeği budur!
"Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" diyerek 1 Ekim 2024 tarihinde başlatılan sürecin gelecekte hangi savaşlara “yataklık” yapacağını bugünden tartışmalıyız.
Türkiye, Irak’ın kuzeyinde bulunan Kandil Dağındaki PKK ile barıştı diyelim(!) Ancak, Suriye’nin kuzeyindeki PKK’nın yani YPG’nin savaşa hazırlandığını bugünden söylemek kehanet olmaz. Çünkü bu savaş PKK’nın (veya Kürtlerin) savaşı değil küresel güçlerin çıkar savaşıdır. Taraflar değişmedi, amaç değişmedi ve bu savaş bugünün değil geçen yüzyıldan kalma bir savaştır. Haksız ve yanlış tanzim edilmiş bir barışın savaşı devam etmektedir.
Sözün sonunu önden söyleyelim;
KANDİL KAMIŞLI’YA TAŞINIYOR!
PKK’nın silah bırakma kararının YPG’yi kapsamadığı ısrarla söyleniyor.
Suriye Savunma Bakanlığının silahların teslim edilmesi için YPG’ye verdiği 10 günlük süre bugün doluyor. Basında çıkan haberlere göre YPG, Ayn İsa, Deyrizor kırsalı, Münbic-Deir Hafır-Meskene hattı ile birlikte bütün temas noktalarına silah, tank, kamikaze İHA-SİHA, cephane ve militan sevk etmeye başlamış. Anlaşılan ABD ve İsrail, YPG’nin kendini feshederek Suriye merkezi yönetimine katılmasını ve silahları bırakmasını istemiyor.
ABD, yaptırımların kaldırmasını etnik ve dini azınlıkların korunması şartına bağladı. Ahmed Şara, güvence verse de ülkede yakın zamanda birçok can kaybına yol açan çatışmalar yaşandı. Mart ayında Nuseyri azınlığa yönelik infazlarda ve mayıs ayında Dürzilerle yönetime sadık güçler arasındaki çatışmalarda yüzlerce kişinin öldürüldüğünü ve halen Suriye’de korkunun hakim olduğunu biliyoruz. Bu çatışmaların arkasında İsrail’in olduğu iddia ediliyor.
13 yıl süren iç savaş sırasında, yaklaşık bir milyon Suriyeli hayatını kaybetmiş veya kaybolmuş; 12 milyon kişi ise mülteci durumuna düşürülmüştü. İç savaş yaşanan ülkelerde istikrar sağlamak ve güven ortamını oluşturmak çok zor ve çok zaman alır.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Suriye'deki geçiş yönetiminin aylar değil, belki haftalar içinde potansiyel bir çöküş ve devasa boyutta, tam ölçekli bir iç savaşın eşiğinde olduğunu ve ülkenin parçalara ayrılabileceğini” söylüyor. Bu sözler ciddiye alınmalıdır.
Son günlerde yapılan analiz ve yorumlarda Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin himayesinde yeni bir Kürt Özerk Bölgesi oluşturulduğu iddia ediliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın, Suriye meselesini "Türkiye'ye havale ettiğini" ısrarla söylemesi ve Dışişleri bakanı Rubio’nun, ABD'nin Suriye işlerini Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği üzerinden yürütüleceğini açıklaması bu iddiaları güçlendirmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın aniden gelişen Türkiye ziyaretinde, “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve ülkenin tek merkezden yönetilmesinin önemine” vurgu yapmış olsa da kendisine ait “Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına müsaade etmeyiz” sözü artık konuşulmuyor; unutulmuş görünüyor.
“Türkiye’nin Himayesinde Kürdistan Kurulması Projesi” yeni değil...
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında Başbakan Turgut Özal döneminde gündeme getirilen “Türkiye ya büyüyecek ya da küçülecek.” söylemi ve Misak-i Milli hatırlatması yani Irak Kürdistanı’nın Türkiye’ye katılması veya Türkiye Kürdistanı’nın(!) Türkiye’den koparılması projesini unutmadık!
Türk Silahlı Kuvvetleri her iki teklifi kabul etmedi; Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Paşa’ya suikast yapıldı.
Sonuç; 1984 yılında PKK eylemlere başladı, Birinci Körfez savaşı sonrasında 36. paralelin kuzeyi Irak’tan kopartılarak Irak Kürdistan Özerk Yönetimi kuruldu; bekçilik görevi Türkiye’ye verildi. TBMM kararı ile TSK, 2003 yılına kadar 36. paralelin kuzeyinde “Keşif Güç” görevi yaptı.
Günümüzde, mart ayının başından bu yana Doğu Akdeniz’de ve Yunanistan’ın Dedeağaç limanında Türkiye’nin davet edilmediği, ABD destekli, çok uluslu ve NATO planlamalı askeri tatbikatlar yapılıyor; kime karşı?
Türkiye’ye bir şeyler söyleniyor; ‘ya BOP Eşbaşkanlığına devam edersin ya da!...”
“Barış” koca bir yalan!
Bu yalanın peşinde koşanları tarih affetmeyecektir!