Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Barış Yalanı(!)

BENCE; Biz bu filmi seyretmiştik.

PKK terörünü sonlandırmak için başlatılan barış süreci yedi ayını doldurdu. Ortada elle tutulur bir sonuç yok.

Uzatılan dostluk eli, galiba havada kalacak...

Mesele, terörün bitmesi ve PKK’nın kendini feshederek silahları bırakması anlam ve kapsamından çıkartılarak yeniden “Abdullah Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Çözüm” kampanyasına dönüştü.

Biz bu filmi daha önce seyretmiştik...

“Terörsüz Türkiye“ gerekçesiyle topluma sunulan ve bir “Devlet projesi” olduğu sonradan anlaşılan “Terörist başı Abdullah Öcalan, PKK’yı feshetmeli, karşılığında umut hakkından yararlandırılması için yasal düzenlemeler yapılmalı” teklifi, iyi niyetle düşünülmüş olsa da birilerinin eline yine “altın tepside” fırsatlar verdi. Barış yalanı ve demokratik siyaset aldatmacası ile bölücülüğü siyasete taşıyorlar.

Bu projeye gerekçe olarak gösterilen, küresel düzlemde gelişen belirsizlik, bölgemizde sınırlarımıza ulaşan sıcak savaş tehlikesi ve çevremizde oluşan hasmane kuşatma karşısında, Kürt soylu vatandaşlarımız üzerinden girişilecek provokasyonlara tedbir almak ve iç cepheyi güçlendirmek makuldü, kabul edilebilirdi, ancak daha önce sütten ağzımız yanmıştı ve muhatap terör örgütüydü, inanmamıştık, ama yine de terörsüz Türkiye için yeniden umutlanmıştık.

Türkiye bu süreci daha önce birkaç defa yaşadı; umutlandı, yutkundu, sabır gösterdi ve ne yazık ki yanıldı ve çok ağır bedeller ödemek zorunda kaldı.

Unutmak yok olmaktır; şimdi hatırlamanın tam zamanı...

Ortadoğu’da bir terör devleti kurmak amacıyla 1984’de silahlı saldırılara başlayan PKK, 40 yılda yaklaşık 40 bin insanımızı katletti, 500 milyar dolarlık bir ekonomik kayba yol açtı.

Güvenlik güçlerinin özellikle Türkiye içinde verdiği yoğun mücadele ile 1999 yılında bitme noktasına gelmişti, ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştı.

AB üyelik müzakereleri sürecinden cesaret alarak 2004 yılında çatışmasızlık sürecini sonlandırdılar ve yeniden saldırılarına başladı.

Hükümetin, bir yabancı ülkenin hakemliğinde PKK ile Oslo sürecini başlattığını MİT müsteşar yardımcısının açıklaması ile öğrendik.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “çok güzel şeyler oluyor” diye sahiplendiği Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi, çatışmaları durdurmaya yetmedi. 2011 Haziran ile 2013 Aralık arasındaki 1.5 yıllık zaman diliminde çok şiddetli bir çatışma süreci yaşandı. Binlerce insanımız hayatını kaybetti.

Buna rağmen Başbakan Erdoğan, 28 Aralık 2012 tarihinde hükûmetin Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurarak meşhur Çözüm Sürecini başlattı.

2013 yılı Nevruz etkinlikleri sırasında Diyarbakır meydanında okunan mektubunda Öcalan, PKK'nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceğini ve silahlı mücadeleye son verildiğini açıklıyordu; PKK’da Öcalan'ın bu emirlerine uyacağını ve Türkiye topraklarından çekileceğini duyurdu.

Herkes ümitlendi, Hükümet heyecanlandı; hemen “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” tasarısını Meclis’ten geçirerek çözüm sürecine yasal bir zemin hazırladı; bu Apo’nun talebiydi...

Bu kanunla silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirlerin alınması hukuka bağlandı.

“Dağdan in ovada siyaset yap” dönemi başladı...

VE nihayet, 1 Ekim 2013’de Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı.

Hemen, Türkiye'de Kürdistan adıyla ilk siyasi parti kuruldu.

VE nihayet, 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayı Başbakanlık Ofisinde 10 maddelik mutabakat metni açıklandı.

Bir ay sonra Abdullah Öcalan, 2015 nevruzunda yine mektup gönderdi ancak bu defa mektubunda, Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulmasını şart koşuyordu.

Bir anlamda bu, geçmişten dolayı tazminat ve özür talebinde bulunacağının işaretiydi...

Bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepesi attı ve Dolmabahçe mutabakatını doğru bulmadığını söyleyerek sürecin sonunu getirdi. (22 Mart 2015)

Kıyamet tekrar koptu!

KCK Eş Başkanı Bese Hozat, “devrimci halk savaşı ve serhildan” çağrısı yaptı. KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, halkı silahlanmaya ve tünel ve siper hazırlamaya çağırdı., Selahattin Demirtaş, halkı direnmeye davet etti; Doğu ve Güneydoğu illerinin bir çoğunda sokak çatışmaları başladı; yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti.

Yetmedi, turpun büyüğü heybedeydi. 15 Temmuz 2016’da bu defa FETÖ, isyan etti; kıyametin kıyısından döndük!

Korkarım ki yeniden böyle bir süreç bizi beklemektedir!

Aldatılmaya tiryaki olmuş yöneticilerimiz; kafanızı kuma sokmayın!

Huylu huyundan vazgeçmez; teröristle barış olmaz!

Topluma, yeni bir hayal kırıklığı yaşatmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi