
Mutlu Hesapçı
“Bu bir biyografi değil. Bu Türkan’ın ruhuna yolculuk.”
"Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncasından biri"nin içinde en çok onu sevdim.
O yoncanın yaprakları ayrılabilir mi, ne kadar doğru olur bilemem ama zamanla ben ayırdım ve o açık ara benim için en özeli oldu.
Türkan Şoray çok başka hayatımda ve öyle de kalacak.
Tabii ki herkes gibi onun hayatını hep çok merak ettim, magazine girmeden de kendimce takip ettim ama benim aklımdaki, kalbimdeki, hayatımdaki yeri aynı kalsın diye de onun hakkında çok özel şeyler öğrenmek istemedim.
Çünkü o benim hayran olduğum en özel kadındı ve hayranlığım hiç bitmesin istedim.
Kendisini bir kez televizyon programına konuk etmişliğim ve iyi ki tanıştım dediğim an’ın sonrasında da bir festivalde yan yana durarak fotoğraf çektirmişliğim var o kadar.
O filmlerde izlediğim Türkan Şoray büyüsü onu görünce de geçmeyen bir şey; ya çok iyi oynuyor diyorum ya da gerçekten bu kadın çok gerçek ve sahici; pamuk gibi, sevgi dolu ve inanılmaz etkileyici.
Beni hayal kırıklığına uğratmayan, sinema perdesinden çekip aldığım oyunculardan birinin hayatına dair bir kitabı okumak önce beni korkuttu ama sonra Bircan Usallı Silan’ın hazırladığı bir kitap olduğu için okumaya karar verdim.
Neticede Bircan yıllardır Türkan Şoray’ın yanında ona yol arkadaşlığı yapan en yakın isimlerden biri.
Benim aklımdaki her şeyi sorabilecek benim de tanıdığım bir kadın olan Bircan Usallı Silan’ın ‘Türkan Ve Hayat” kitabını okumaya başladım.
Kitap Doğan Kitap’tan çıktı ve Türkan Şoray’ın son yıllarda geniş kapsamlı her şeye dair konuştuğu, en açık olduğu ve kendi içini döktüğü bir kitap. İki dost Bircan ve Türkan Şoray sohbet etmişler ve biz hayranlarını, okurlarını da sohbete dahil etmişler duygusunda ilerleyen bir kitap.
‘Türkan Ve Hayat’ kitabın adından da anlaşılacağı gibi Türkan Şoray’ın hayatı ve hayatı nasıl yaşadığına dair bir kitap olmuş.
“Rüçhan’ı on yedi yaşımda tanıdım. Herhalde babasızlığın verdiği bir duyguyla bağlandım…”
Bircan Usallı Silan soruyor, Türkan Şoray cevaplıyor.
Aralarda Bircan’ın iç ses konuşmaları ve duyguları var ki çok anlamlı olmuş.
Ayrıca Türkan Şoray’ın hayatındaki önemli isimler, başta kızı Yağmur olmak üzere kendi kelimeleriyle onu anlatmışlar, bu da kitaptaki farklılık yaratan ‘duygu mektupları’ gibi olmuş.
Bircan’ın tanımlamasıyla “Bu bir biyografi değil. Bu Türkan’ın ruhuna yolculuk.”
Öyle ki bu ruha yolculukta Türkan Şoray’ın yaralarına dair her şeyi de görmek mümkün, bu noktada kalbini açmayı başarmış bir Türkan ile karşılaşıyoruz…
Baba figürünün hayatında olmamasının yokluğu ve kendisinde yarattığı travma, Rüçhan Adlı ile ilişkisi…
Yaşadıklarını bütün samimiyetiyle anlatıyor ve şöyle bir itirafta bulunuyor:
“Rüçhan’ı on yedi yaşımda tanıdım. Herhalde babasızlığın verdiği bir duyguyla bağlandım… (Çünkü babamız bizi ben 12 yaşındayken terk etmişti ve bu yaşadığım, güven duygusu ihtiyacıydı)”
Bu ilişki, aralarındaki onca yaş farkına rağmen tam 19 yıl sürüyor.
“Ben karakterlerimi oynamadım yaşadım”
Türkan Şoray ‘Mine’ filmini sadece Mine’nin değil Türkan’ın da değişiminin gerçekleştiği film olarak tanımlıyor ve şöyle ifade ediyor:
“Oradaki Mine benmişim aslında, özel yaşantıma da bu anlamda çok güzel bir denk geliş oldu. Türkan ile Mine yer değiştirdi, iç içe geçti.”
Cihan Ünal ile birlikteliğini de tüm samimiyetiyle anlatıyor.
Aldatıldığını, kıskanç biri olduğunu, gençliğini yaşayamadığını, gelinlik giyemediğini, İstanbul’u, deniz tutkusunu, ‘keşke’lerini, setlerde yaşadıklarını tüm detaylarını anlatıyor.
Hayattaki en büyük aşkı kızı Yağmur, dostlukları, hayranlarıyla olan ilişkisi, çocukluğu ve çocuklara olan özel sevgisi, kadın olmanın zorluğu ama kadın olarak güçlü durabilmenin önemi ve daha pek çok konuda duygu ve düşünceleri kitapta yer alıyor.
“Ben karakterlerimi oynamadım yaşadım” diyor ve “Vedat Türkali, Aziz Nesin, Yaşar Kemal dünyaya bakışımı değiştirdi” diyerek yazarlarla ve kitaplarla kurduğu dünyayı, hikâyenin peşinden giderek oynadığı karakterlerdeki değişim isteğini ve çabasını nasıl gerçekleştirdiğini, yönetmenlik tutkusunu, cesur sahnelerden dolayı reddettiği filmleri nedenleriyle anlatıyor.
Hayatın içindeki Türkan’ı da çok seviyorsunuz
Kitabın sayfaları ilerledikçe kendisini yakından tanıyorsun ve bu tanıma hali, insan olan Türkan’ı görme hali, sizde hayal kırıklığı yaratmadığı gibi Türkan Şoray’a olan hayranlığınız daha da artıyor.
Oyunculuğuyla, güzelliğiyle, hatalarıyla, sevaplarıyla, zaaflarıyla, anılarıyla, aşklarıyla, kaybettikleriyle… Hayatın içindeki Türkan’ı da çok seviyorsunuz.
Hayatı ıskalayan bir Türkan var satır aralarında elbette ve bu duruma üzülüyorsunuz. Dolu dolu özgürce çocukluğunu, gençliğini yaşayamayan ve hep eksik kalan bir yanı var hayatının.
İyi ki varsınız Türkan Şoray!
Ürkek, naif ve kırılgan bir kuş gibi sanki…
Kalbi pamuk gibi ve pamuklara sarmalayacağımız, saklayıp koruyacağımız nadide yıldızımız o.
Yaşayan büyük bir efsane.
Üzerine ne cümle kursak az kalır.
Bircan Usallı Silan’ın kitabı büyük bir armağan oldu benim için. Çünkü Türkan Şoray’ı daha bir başka sevmeye başladım. Hayranlığım bir zemine oturdu sayesinde ve ne kadar şanlıyız ki Türkan Şoray filmleri var hayatımızın en özel yerinde.
Türkan Hanım size sonsuz sevgilerimi, Bircan’cım sana da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki varsınız!
Siz olmasaydınız eksik olurdum!