
Esin Sungur
Bumerang etkisi
İngilizcede güzel bir söz var; “What goes around comes around” diye, bizde bunu “Bugün yediğin hurmalar…” şeklinde ifade ediyoruz desek yanlış olmaz. İşte tam da bugünlerde bu sözü haklı çıkaran bir uzay olayı yaşamaktayız. Dünyanın kendi kirliliğiyle mücadelesi yetmedi, bir de uzay çöpleriyle uğraşmak zorunda olduğumuz o gelecek günlere de gelmiş olduk…
Konu nedir derseniz; Bundan tam 53 yıl önce, 1972’de Sovyetler Birliği zamanında uzaya yollanan Kozmos 482 adlı uzay aracı atmosferden çıkınca parçalanmış ve dört parçaya ayrılmış. Bu dört parçadan yörüngede kalarak yok olmayan yarım tonluk bir parçanın bugünlerde dünyaya düşmesi ihtimali var. Hem de bilin bakalım nereye? Türkiye’nin de içinde bulunduğu genişçe bir coğrafyaya düşmesi ihtimal dahilinde.
Gerçi paniğe mahal yok, bu boyutlarda meteorlar da dünyaya düşüyor, yıldırım çarpıyor, denizlere düşüyorlar ve çoğu kez zaten bir şey olmuyor. Olursa da birkaç yüz gram patlayıcı etkisine sahip olacakmış. Bu haberi gündeme getirmekteki asıl amacım, artık uzaydan da dünyaya çöp, kimyasal ve atık geldiğini anımsatmak.
Eşzamanlı Bloomberg Green’de çıkan Eric Roston imzalı haber, attığımız şeylerin yok olmadığını, başka bir şeye dönüşerek varlığını sürdürdüğünü hatırlatarak şunun altını çiziyor: “Roketlerde, yakıtlarda ve uydularda kullanılan alüminyum, bakır, lityum ve karbon; bu, ozon tabakası için bir tehdit oluşturuyor.”
Starlink bitmeden Kuiper Projesi başladı
Gerçekten de dünyadan uzaya bir şeyler yollama çılgınlığı başını alıp gitmiş halde; Elon Musk’ın SpaceX’i artık hepimizin malumu, geceleri Starlink geçişlerini çıplak gözlerle izler olduk… Starlink internet ağı için 7.000’den fazla uydu uzaya fırlatılmış durumda ve tam kapsama için bu sayının 42.000’e çıkmasından söz ediliyor. Amazon durur mu; Kuiper Projesi olarak adlandırılan rakip internet ağı için Nisan sonunda 27 uyduyu dünyanın yörüngesine yerleştirdiler bile. Hatta bu geç bile kalmış bir gönderim oldu, zira ABD’nin Federal İletişim Komisyonu’na verdikleri projede 2024’te başlamaları gerekiyordu çünkü 2026 ortasına dek projenin yarısına denk gelen 1618 uyduyu uzaya yollama taahhütleri var.
Tüm dünyada Amazon yerlilerinden Perulu dağ köylülerine dek kimsenin internetsiz kalmaması iyi hoş ama bir diğer yandan da Avrupa Uzay Ajansı 2030’a kadar yörüngede 100.000 uydu olacağını ve bunun gezegenimiz için altından kalkılması zor riskler barındırdığını belirtiyor. Bu rakam, 5 yıl içinde mevcut durumunun on katına çıkacak bir uzay trafiğine ve onunla beraber yaşanacak kirliliğe işaret ediyor.
Şu anda bile atmosferde hâlihazırda yanmış uydulardan kaynaklanan alüminyum ve diğer parçacıklar mevcut. Fırlatmalarda ortaya çıkan kimyasalların bizi Güneş’in ultraviyole ışınlarından koruyan ozon tabakasına zarar verebileceği, uyduların atmosfere yeniden girişlerinden sonra yanarken oluşan alüminyum oksitlerin de ozon kimyası açısından endişe verici olabileceği tartışılıyor. İlerleyen dönemde on binlerce uydu atmosfere geri girdiğinde ortaya ne çıkacak?
Bu uyduları uzaya yollayanlar, ABD başkanıyla boy boy fotoğraf verenler bu riskleri tabii ki biliyor ama uzay araştırmalarında düzenlemeler nasıl değişecek, farklı kıtalardaki yetkili mercilerin, uzay ajanslarının tüm gezegen adına konuşma hakkı var mı, riskleri bertaraf etmek için ne gibi yeni maliyetler doğacak gibi bir dizi soru havada asılı beklerken atı alan Üsküdar’ı geçiyor, “ben yaptım oldu”culuk mevzi kazanmaya devam ediyor.
Belki de kendi ömür süremizde sonuçları itibariyle zararını görmeyeceğimiz şeyleri gelecek nesilleri, gezegeni ve neticede yaşamı riske atarak ne kadar kolay yaptığımızın mükemmel bir örneği daha… İşte bütün bunlar olurken biz de göğe bakıyor ve Kozmos 482 üstümüze düşmesin diye dua ediyoruz.
*Bu yazı yazıldığı sırada yörüngede olan Sovyet uzay aracı 'Kosmos 482', cumartesi öğle saatlerinde atmosferden geçerek Hint Okyanusu’na düştü.
Çağla zamanı
Baharı yaşamadan yaza atlamakta olduğumuz bir yıl daha… Yine de manavlarda çağlayı görmek insanı çocuk gibi sevindiriyor. Çağla - özellikle de badem çağlası - yaz geliyor demek; yazlıkta rakı sofralarına, kütür kütür yeşil eriğe az kaldı demek. İster bir avuç alıp buz gibi suyla yıkadıktan sonra mayhoşu azsa tuza banıp yersiniz, ister olduğu gibi atıştırırsınız.
Kuruyemiş Ansiklopedisi’nde Nazlı Pişkin güzel salatalarından ve ayrıca tadına doyum olmayan bir tencere yemeğinden de söz ediyor;
“Çiğ olarak dövüldükten sonra taze soğan, dereotu, maydanoz ve yumurta ile harmanlanarak salatası yapılır; yoğurt ve maydanozla karıştırılarak başka türlü bir salatası da yapılır. Gaziantep mutfağında ise boyuna ikiye kesilerek içindeki beyaz kısmı çıkartıldıktan sonra kuzu etli, yoğurtlu sıcak tencere yemeği yapılır.”
Bence taze soğanlı dereotlu salata tarifi oldukça açık, ister güzel bir yaz yemeğinin eşlikçisi, ister çilingir sofrasının mezesi olarak denemeye değer diyorum…
Genç çiftçiler aranıyor!
18 Mayıs 2025 Pazar 07:00Yüce dağlar kenti; Van
04 Mayıs 2025 Pazar 07:00Su fakiriyiz
27 Nisan 2025 Pazar 07:00Dondur, her zaman olur
20 Nisan 2025 Pazar 07:00İklim krizinde atılan adımlara güveniyor muyuz?
13 Nisan 2025 Pazar 07:00Ağaçları koruma fonu geliyor
06 Nisan 2025 Pazar 07:00“Kendiliğinden bir iyilik doğardı”
30 Mart 2025 Pazar 07:00Buzullar eriyor
23 Mart 2025 Pazar 07:00Noma kahvesi geliyor
16 Mart 2025 Pazar 07:00Neolitik dünyanın merkezi, Urfa
09 Mart 2025 Pazar 07:00



