Bol buzlu bir kadehle veda…

Diane Keaton aramızdan ayrıldı ama geride sevenleri için, başta ona Oscar ödülünü getiren “Annie Hall” olmak üzere, onlarca mükemmel film bıraktı. Ama sadece filmler de değil; kendi hikayesinden yola çıkarak yarattığı Keaton Şarapları da ondan geri kalanlardan…

Keaton Winery’nin hikâyesi, sinemadaki rollerine benzer biçimde kişisel, dürüst ve biraz da aykırı bir yerden çıkmış aslında; 1970’lerde New York’ta klimasız bir dairede yaşarken yazın sıcağıyla başa çıkmak için kırmızı şarabına bol buz doldurunca bu Keaton için bir alışkanlığın da başlangıcı olmuş. Yıllar sonra, 2014’te bu “buzlu kırmızı” fikrini ciddiye alıp The Keaton şarap markasını çıkarmış.

Bir Kadının Teruarı: Kaliforniya’nın Güneşinde

The Keaton şarapları, Kaliforniya’nın farklı bölgelerinden; Sonoma, Paso Robles, Lodi, Mendocino ve Lake County bağlarından toplanan üzümlerle harmanlanmış. Bir kırmızı ve bir beyaz çıkarmışlar. Kırmızı Zinfandel, Petite Syrah ve Syrah kupajı, orman meyvelerinin olgun tadı ile dikkat çekiyor. Keaton beyaz ise Verdelho, Pinot Grigio ve Riesling kupajı. Aromatik, ferahlatıcı ve dengeli… 2014-2016 arasında üretilen ve sonra devam ettirmediği Keaton şarapları, aslında eleştirmenlerce “hafif ama karakterli” bulunmuş. Belki de Keaton’ın adeta “zahmetsiz” oyunculuğu gibi.
Zorlamasız, içten, eğlenceli oyunculuğuna ilham veren karakteri, şaraplarına da yansımış ama ne yazık ki devam ettirilememiş…

Keaton, kendi şarapları için “pek havalı değil ama samimi” diyor röportajlarında. Çevir aç kapaklı, sade etiketli ve her şeyden ötesi, ciddi şarap severleri kızdırmayı hiç umursamadan buzla içme önerisiyle! Tıpkı kendi benzersiz, aklına eseni yapan mizacı gibi… İşin üzücü yanı şarap üretiminin birkaç yıl içinde sona ermesi olmuş. Oysa Keaton şaraplarının lezzet boyutu bir yana, gelirinin bir kısmı beyin hastalıkları araştırmalarına bağışlandığı için iyilikle de bir ilgisi vardı, Keaton bunu “hayatı paylaşmanın başka bir yolu” olarak gördüğünü anlatıyordu.
Belki de The Keaton şarapları, bir şarap markası olmaktan öte, onun yaşam felsefesinin şişelenmiş hâliydi, onu daha iyi tanımamız için bıraktığı mirasın bir parçası…

diane-2.jpeg

Bir kadeh de Lillet !

Diane Keaton’ın şarap kadar çok sevdiği bir diğer içki de çok basit bir kokteyldi; 1872’den bu yana Bordo’nun küçük bir köyü olan Podensac’ta üretimi devam eden Fransız Lillet Blanc’ın özellikle yaz akşamlarında favori içeceği olduğunu New York Times’a verdiği bir mülakatta anlatıyor; bol buz, içine ince bir dilim limon üzerine ilave edilen Lillet Blanc; kendisi gibi gösterişsiz ve çok zarif… Ağırlıklı olarak Sémillon ve Sauvignon Blanc üzümlerinden yapılan şarabın meyve infüzyonlarıyla harmanlanması ve Fransız meşe fıçılarında dinlendirilmesi ile ortaya çıkan Lillet Blanc, aslında daha çok soda da ilave edilerek “Lillet Spritz” şeklinde tercih edilen bir aperitif.

İster buzlu kırmızı şarabı ister bol buzlu limonlu Lillet kokteyli; baştan aşağı gösterişsiz ve olağandışı bir yetenek olan nev-i şahsına münhasır Diane Keaton, oyunculuğu ile olduğu kadar, farklı içki seçimleriyle de hafızalarımızda kalacak…

DAHA İYİ GIDALAR VE DAHA İYİ GELECEK İÇİN EL ELE

16 Ekim, Dünya Gıda Günü idi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü raporuna göre, dünya genelinde yaklaşık 673 milyon kişi, yani neredeyse %10’a yaklaşan bir oran; hâlâ açlık çekiyor. Afrika’da 307 milyondan çok kişi yeterince beslenemiyor ve 2030’a kadar yetersiz beslenenlerin büyük kısmı Afrikalı olacak. Diğer yandan, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika gibi bölgelerde kısmi iyileşmeler olsa da gıdaya erişim dünya genelinde büyük kitleler için günlük bir mücadele alanı olmaya devam ediyor.

2025 verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık %28’i yeterli ve sağlıklı gıdaya erişimde sorun yaşıyor. Artan gıda fiyatları, özellikle düşük gelirli ailelerin sağlıklı beslenmesini zorlaştırıyor. Dünya Gıda Günü, bu yıl “Daha İyi Gıdalar, Daha İyi Bir Gelecek İçin El Ele” temasıyla gündeme geldi. Sadece açlıkla mücadeleyi değil, aynı zamanda sürdürülebilir tarım, küçük çiftçilerin desteklenmesi ve sağlıklı gıdaya eşit erişim konularını hatırlatırken hükümetlerin sivil toplum ve bireylerle birlikte hareket etmesi gerektiğine tekrar vurgu yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi