Güz yemişleri zamanı

Mevsimleri izleyebilmek ne büyük bir mutluluk kaynağı… Ekim ayıyla beraber bu bazen camdan dışarıyı izlerken aniden gökyüzünün kararması, yağmur bulutlarının toplanması ve bir anda indiriveren sağanağı, sokakta gömlekle gezerken şemsiyesini açıp trençkotunu giyen insanları görmekle oluyor, bazense Bursa’nın gastronomi festivalinde diğer stantların arasında karşınıza çıkıveren bir manav tezgahında…

Hangi yönde hangi tezgahlar vardı diye koca festival alanında kaybolmuş yolumu bulmaya çalışırken, birden tüm tezgahlar gözümün önünden silinip gitti; rengarenk meyvelerin muntazaman üst üste sıralandığı, sarı ve turuncu renkli portakal ve limonların önünde mor salkım üzümlerin sergilendiği, minik külahları andıran kıpkırmızı renkleriyle müthiş bir cazibe unsuru olan ve her biri adeta bir mücevhermişcesine titizlikle kaplarına yerleştirilmiş ahududuların göz alan görüntüsüne odaklanıverdim. İşte mevsimi izlemek biraz da buydu; doğanın tüm renkleri Bursa’nın bereketli topraklarının, hak edilmiş bir ünü olan meyve yetiştiriciliğinin neticesinde, işte bu rengarenk manav tezgahında karşımdaydı…

Normalde arayıp bulacağım meyvelerden olmamasına rağmen, bu sezon çok bol olan ve Pazar tezgahlarında karşıma çıkmaya başlayan hünnap; erikle iğde arası bir yerde duran, şeker oranı düşük, kıtır yemesi müthiş zevkli ve yeni neslin pek tanımadığı bir sonbahar meyvesi, aslında bir “güz yemişi” desem daha güzel… Lif içeriği ve C vitamini açısından zengin, potasyum içeriği olan son derece sağlıklı bir yemiş hem de. Mutfağımızda ise meyve niteliğinin yanı sıra, reçeli yapılan, kurutularak çayı içilen bir ürün. En güzel taze taze yemek ama elinizde bolca varsa ve farklı bir şekilde kullanmak isterseniz, et yemeklerine ilave edilerek geleneksel saray mutfağımıza gönderme yapan yemeklerde de kullanılabilir.

Ahududu ve tüm kırmızı orman meyvelerinin de mevsimi başladı. Ağustos’tan itibaren Kasım sonlarına kadar manavlarda bulabileceğimiz gibi, evinize yakın koruluk, ormanlar alanlar varsa, kendiniz de araştırıp bu dikenli bitkilerin muhteşem yemişlerini ellerinizle toplayabilirsiniz. Toplayıcılık geleneklerinin sürmesi, özellikle çocukların meyveyi ağacından toplamayı görüp öğrenmesi açısından da küçük ama önemli adımlar. Rengi ve görünümünün güzelliği nedeniyle genellikle kek, pasta gibi tatlılarda kullanılsa da ahududu şampanya veya köpüklü şaraplara tek başına eşlik edebilir, alıp almaz sulanmadan tane tane yenebilir. Faydaları saymakla bitmeyen koyu renkli tüm sebze meyveler gibi, mevsimindeyken bol bol yemeye ve küçüklere de elma, armut gibi yaygın olmadığı için iyi bilmedikleri bu yemişleri tanıtmak lazım.

Son olarak yola Bursa’dan çıktıysak; Eylül ortasından Kasım ortalarına kadar hasadı süren kestaneye de bir selam vermeden bu mevsimi geçemeyiz. Yavaş yavaş tezgahlarda yerini bulan kestaneyi ocakta veya soba üstünde yapmayınca bence bir keyfi olmuyor, hala bu zevklerin yaşanabildiği evlerde oturanlara ne mutlu… Bizler de hiç değilse Bursa’nın bir numaralı lezzeti kestane şekerini Kardelen’in tezgahından alarak kendimizi avutuyor, tez vakitte İstanbul’a bir dükkan açmalarını heyecanla bekliyoruz!

Hoşça kal Jane Goodall

Geçtiğimiz hafta bütün hayatı doğayla iç içe geçen, değerli bir primatolog, doğa koruyucusu, araştırmacı Dr.Jane Goodall 91 yaşında hayatını kaybetti. Özellikle şempanzelerin davranışlarına dair çarpıcı keşifler yapmış, yaşamını hayvanlar ile çevreyi korumaya adamıştı.

Adanmış bir ömrün parmakla gösterilen örneklerinden biri olan Dr.Goodall, kâr amacı gütmeyen Jane Goodall Enstitüsü’nü kurdu, araştırmacılar yetiştirdi ve bu yapı aracılığıyla biyoçeşitliliği destekleyen projeler yürüttü, Afrika’daki yerel toplulukların çevre koruma çalışmalarına dahil olmasını sağlayacak girişimler başlattı. “Akıllı varlıklar ellerindeki tek yuvayı yok etmez,” diyen Goodall, tek evimiz olan dünyada uyum içinde yaşamanın mükemmel bir örneğini ortaya koyan bir yaşam sürdü. En çok çocuklardan; insanın, doğanın ve yaşamın uyum sağlama ve çözüm bulma gücünden ilham alan ve umudu hep burada bulan Jane’in devri daim olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi