BÜYÜK YALANLARIN YARATICISI

Son 10 yılda televizyon ekranlarındaki tartışma programlarında en çok duyduğumuz cümle bu sanırım: Algı operasyonu yapmayın! Türk siyasetinde herkes birbirini algı operasyonu yapmakla suçluyor. Derin siyasi tartışmaların odağında propagandanın tanrısı olarak kabul edilen Goebbels yer alıyor. Peki herkesin atıfta bulunduğu Goebbels kim?

Zeplin Kitap’ın yayınladığı, Duygu Bolut’un derlediği ‘Goebbels Büyük Yalanlar’ kitabında Goebbels’in fikir dünyasını, ari Alman ırkını oluşturmak için neler yaptığını, Hitler’in pek çok konuşmasından önce mutlaka danıştığı, onun fikirlerini değiştirebilen, her türlü yayın organını kullanarak kült bir lider yaratan, büyük yalanların adamı Goebbels’i tanımaya çalışacağız.

“Gelecek ya bizim olacak ya da ortada gelecek diye bir şey kalmayacak!” sözleri Goebbels’in kararlılığını, davası uğruna her şeyi feda edebileceğini gösteriyor. ‘Almanya’nın Özgürlüğü’ başlığı altında yayınlanan makalesinde özgürlüğün yeni bir devlet sisteminden daha fazlası olduğunu söylüyor. “Bizler yepyeni bir insan türü yaratma arzusundayız; bizi savaşmaya mecbur kılan şartlara bakarak çok daha iyi bir dünya görüşü benimseyebilecek bir tür.”

EŞİNİ VE ALTI ÇOCUĞUNU ÖLDÜRDÜ

Savunduğu davaya delicesine bağlı, bu uğurda milyonlarca insanı işkenceyle katleden politikaların mimarı Goebbels, düşmanın eline geçmektense eşi Magda Goebbels ve altı çocuğuyla yaşamına son vermekten dahi geri durmamıştır. Goebbels konuşmalarını büyük bir ustalıkla yazıyor ve ele aldığı her konuyu Nazilerin büyük davasına bağlıyor. Propagandanın nasıl işlediğini, ne tür bir süreçten geçtiğini, Almanların propagandayı I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’den öğrendiğini Goebbles’in makalelerinden okuyoruz.

Propaganda Latince ‘propagare’ sözcüğünden türüyor. Siyasi denilebilecek anlamda ilk kez Papa XV. Gregory’nin başka dinlere mensup insanları Hristiyanlığa çekmek amacıyla kurduğu Congregatio de Propaganda Fide (İnancı Yayma Cemiyeti) adlı dernek tarafından kullanılıyor. Ancak bugün uygulanan politik anlamı I. Dünya Savaşı’nın hazırlık aşamasında görülüyor. Dünya tarihinde propagandanın adının resmi bir kuruma verilmesi ise Nasyonal Sosyalist Almanya döneminde görülüyor. Goebbels’in hitabet yeteneği, çok da iyi bir konuşmacı olmayan Hitler tarafından fark ediliyor ve Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı görevine getiriliyor.

PAUL JOSEPH GOEBBELS KİMDİR?

Hristiyan lisesinde eğitimini tamamladıktan sonra ailesi onun Katolik rahibi olmasını ister, ancak Goebbels; Bonn, Würzburg, Freiburg ve Münih üniversitelerinde edebiyat ve tarih eğitimi alır. 1921 yılında kısmen otobiyografik öğeler içeren Michael adlı romanını yazar. Aynı yıl Heidelberg Üniversitesi’nde Alman filolojisi üzerine doktorasını tamamlar.

Evine döndüğünde özel dersler vermeye başlar, daha sonra yerel bir gazetede iş bularak gazetecilik yapar. 1940 yılına kadar 14 roman ve hikâye yazdı. Duygu Bolut’un derlediği kitaptan Goebbels’in eserlerinin içeriği hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Kitaplarında antisemitizm eğiliminin ve modern kültüre karşı duyduğu nefretin boyutları görülüyor.

Yumru ayak sendromu denilen bir rahatsızlığı var. Bu nedenle I. Dünya Savaşı’na katılamıyor. Başarısız sayılabilecek kariyer denemelerine bakıldığında Goebbels’in Hitler’in arkasındaki isim olabileceği tahmin edilemeyebilir. Ancak Nasyonal Sosyalist arkadaş çevresinde kendini bulur ve partiye katılır. Doktorasını yaptığı için parti içinde kendisine Herr Doktor deniliyor.

MUHALİF OLAN HERKES ‘VATAN HAİNİ’

Goebbels, ‘Bilgi ve Propaganda’ başlıklı bölümde propagandanın amacının ne samimi ne nazik ne zayıf ne mütevazi olmak olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Propaganda yalnızca başarılı olmayı hedefler. Göreve geldiği ilk günden itibaren ülkedeki bütün basın yayın organlarını ele geçirir. Savaş boyunca halkın yaşadığı her türlü sorunda ortaya çıkıp toplumu teskin eder ve bunu yaparken de hükümeti eleştirenleri vatana ihanetle suçlar. II. Dünya Savaşı’nda mağdur olduklarını, savaşa zorla sürüklendiklerini Alman halkına inandırır.  Ünlü yönetmenlerle anlaşıp halkı savaşmaya sevk edecek filmler çekmelerini ister.

Propaganda tek başına bir amaç mı yoksa amaca giden bir araç mıdır? Tartışılması gerekenlerin bunlar olduğunu söyler ve her bireyin sorumluluğu olduğunu, herkesin birbiriyle bilgi paylaşımında bulunmasını ister. Davası uğruna her alanda varlık gösterir. Kararlılığını eğer film endüstrisiyle savaşacaksanız, en ilkel ekipmanla çalışmak zorunda kalsanız dahi kendi sinema sektörünüzü oluşturmaya mecbursunuz sözleri çok iyi anlatır ve devam eder: Şayet çocukların okulda okudukları kitaplarla zehirlendiklerini düşünüyorsanız, öncelikle çocukların ruhlarını kazanmalı ve onlara panzehir sağlamalısınız.

“HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ”

Goebbels 1942 yılında II. Dünya Savaşı devam ederken ‘Kağıt Kalemle Savaşmak’ başlıklı bir makale yazar. Yazısında Almanlara tavsiyelerde bulunur. Tavsiyesinde kullandığı sözcükler çok tanıdık. “Hızlı, dikkatli, özenli çalışın ve fazla ayak diremeyin. İster büyük ister küçük olsun, dertlerinizi çok önemsemeyin. Kimse size çok üzülmüyor çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Kağıt kalemle savaşmaya kalkmayın. Savaşı kazanmamızda bize bir faydası dokunmayacak her şeyi bir kenara bırakın. Özetle, barış zamanında nasıl barışçıl davranıyorsanız, savaş zamanında da birer savaşçı olun!”

DİKTATÖR OLMAK İSTEYENLERE ALTIN ÖĞÜTLER

Goebbels bir makalesinde diktatör olmak isteyenlere de öğütler verir. Ona göre diktatörlük için üç şey gerekir: Bir adam, bir fikir ve o adam ve fikir için yaşayacak hatta gerekirse uğrunda ölecek müritler.  “Şayet adamınız yoksa umudunuz olmaz; fikriniz yoksa da imkânınız. Ancak peşinizde kitleler yoksa diktatörlük kötü bir şakadan ibarettir” der.

Goebbels’in sosyal adalet üzerinde yazdıkları ise çok çarpıcı. Bir diktatörün en önemli görevinin sosyal adaleti sağlamak olduğunu belirtiyor. Ona göre şayet halk, diktatörün üst tabakadan, kendileriyle alakası olmayan bir avuç insanı temsil ettiğini sezerse, onu korkunç bir düşman olarak görecek ve mümkün olan en kısa sürede alaşağı edecektir. Goebbels bu sözleriyle diktatörlere aman ha halktan kopmayın öğüdünü veriyor ancak verdiği öğüt diktatörlüğün doğasıyla çelişmiyor mu?  Tabi son söz olarak şunu da muzip bir gülüşle eklemek isterim. Bu yazıda konu edilen propaganda faaliyetlerinin ve kitaptan verilen örneklerin Türkiye ile ilgisi yoktur.

MİNİK KİTAP KURTLARI NE OKUSUN?

YEŞİL ŞAHMERAN MASALI

Handan Belivermiş

Yayınevi: Nesin Yayınları

Handan Belivermiş, Nesin Yayınları’ndan çıkan ‘Yeşil Şahmeran Masalı’ kitabında tüketim toplumu eleştirisi yapıyor ve bunu minik okurlara bir masal olarak sunuyor. İhtiyaçlarımızın sınırsız olduğunu bize kim fısıldar? Hiç gerek duymadığımız şeyleri neden almak isteriz? Yazar minik okuyucuları herkesin kabul ettiği doğruları sorgulamaya, tüketim alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmeye ve gerçek özgürlüğün ne olduğu üzerine düşünmeye çağırıyor. Kitabın çizimleri Mustafa Delioğlu’na ait.  

SIRA DIŞI MESLEKLER

Alla Hutnichenko

Yayınevi: Final Kültür Sanat Yayınları

Deniz'in sıra dışı ailesiyle tanışmaya hazır olun. Annesi bir çiçekçi, babası bir fosil bilimci, kız kardeşi bir panda kucaklayıcı, büyükbabası ise bir çay tadımcı. Üstelik diğer akrabalarının meslekleri daha da ilginç: Bir köpek bilimci, bir sıcak hava balonu pilotu, bir işaret dili çevirmeni ve daha da merak uyandırıcı pek çok meslek... ‘Sıra Dışı Meslekler’ kitabında minik okurlar yeni mesleklerle tanışacak.

DÜNYANIN EN ŞİŞMANI

Sevim Ak

Yayınevi: Fom Kitap

Karnesindeki düşük notları nedeniyle yüzü bir türlü gülmeyen Berk, köşeye sıkışmış durumdadır! Ailesi ondan çok şey beklemektedir. O ise, hangi işe el atsa, hangi hobiye merak sarsa hemencecik vazgeçer. En sevdiği şey, yan gelip yatmak, bir köşede saatlerce mışıl mışıl uyumaktır. Yan gelip yatmanın karşısına çıkaracağı sürprizlerden habersizdir. Sevim Ak’ın sevilen öyküsü Dünyanın En Şişmanı, Ayşın Delibaş Eroğlu’nun çizimleriyle Fom Kitap’ ta.

BEBEK ANNEM

Behiç Ak

Yayınevi: Günışığı Kitaplığı

Arkadaşının yüzü gülsün diye küçük bir çocuğun neler yapabileceğini anlatan ‘Bebek Annem’, Behiç Ak’ın yine bir solukta okunan kitaplarından. Yazar, kitabında toplu konutları ve tüketim toplumunu eleştiriyor, unutulan değerleri hatırlatıyor, dayanışmanın ve sevginin önemini gözler önüne seriyor.

GÜLÜNÜN SOLDUĞU AKŞAM

Erdal Öz

Yayınevi: Can Yayınları

Gencecik üç fidanın katledilişinin ardından 49 yıl geçti.Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil ve daha niceleri. Erdal Öz ‘Gülünün Solduğu Akşam’ kitabını Deniz Gezmiş’le anlaştığı gibi onunla yaptığı görüşmelerden tuttuğu notlarla yazacaktır ancak Öz, ne yazık ki işinin yarım kaldığını belirtir. “Hele belgesel bir roman için elimdeki notların yetersizliğini görünce böyle bir çalışmaya girmekten vazgeçmek zorunda kaldım. Yıllar sonra, bir başka biçimlemeyle, sonunda oluşturabildim bu kitabı” der.

İYİ YAŞAM VE MUTLULUK ÜZERİNE

Haluk Şahin

Yayınevi: Kırmızı Kedi

Haluk Şahin, ‘İyi Yaşam ve Mutluluk Üzerine’ kitabında yaşamdan edindiği deneyimlerini, tanıklıklarını ve gözlemlerini aktarıyor. Akademisyen, eğitimci, gazeteci kimliklerini bir kenara bırakıyor okuyucuyu samimi bir sohbete davet ediyor.

YAS UZUN BİR VEDA

Şengül Hablemitoğlu

Yayınevi: Doğan Kitap

“Yas, kaybettiğimiz sevdiklerimize içimizde bir yer açmaktır, onları içimize sığdırmak için kendimizi büyütmektir” diyor Şengül Hablemitoğlu. İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçteacısı olan, kayıplar yaşayan, depremlerde bazen bir hastane odasında, sıralı veya sırasız ölümlerle sevdiklerini kaybeden insanlar için bir yaşam rehberi sunuyor.

HERKES İÇİN EKONOMİ

M. Murat Kubilay

Yayınevi: Doğan Kitap

Kıtaları, ülkeleri, uzak coğrafyaları birbirine bağlayan ‘görünmez bir el’ var. Ekonomistler hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyor. Murat Kubilay ‘Herkes İçin Ekonomi’ kitabında yeni küresel düzeni anlatıyor. Doğan Kitap’tan çıkan eserin tüm geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanacak.

KORONO GÜNLERİNDE DECAMERON

Dünyanın ilk hikâye örneği olarak kabul edilen Giovanni Boccaccio’nun 1349-1353 yılları arasında yazdığı başyapıtı Decameron yeniden yazılıyor. Margaret Atwood editörlüğünde hazırlanacak eser, dünyayı kasıp kavuran, milyonlarca insanın ölümüne neden koronovirüs salgını günlerinde geçecek. Eserde orijinalinde olduğu gibi 100 hikâye yer alacak. Öykülerin her biri farklı yazarlar tarafından kaleme alınacak.

Haftanın çok satanlar listesini D&R, idefix, hepsiburada, Remzi Kitabevi, Penguen Kitapevi ve BKM Kitap listelerinden yola çıkarak derledik.

  1. Veba Geceleri, Orhan Pamuk
  2. Büyük Bir Aşk Hikâyesi, Susanna Tamaro
  3. Yakın Tarihin Gerçekleri, İlber Ortaylı
  4. Empedokles’in Dostları, Amin Maalouf
  5. 1984, George Orwell

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi