Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Çocuklar, sizden özür dileriz

Bayram haftasını geride bıraktık.

Ne doyumuna sevindik orucun bayramına, ne yaşayabildik Milli Egemelik bayramının övüncünü coşku ile; bir yanımız boş kaldı; 6 Şubat deprem felaketini unutmadık, unutamadık; buruk bir hüzün dondu kaldı nemli gözlerimizde.

6 Şubat depreminin acısı dalga dalga her yere ulaştı; hayatını kaybedenler, yaralılar, evsiz kalanlar, başka şehirlere göçenler, çadırlarda, konteynerlerde yaşayanlar; hayatımızın bir parçası oldular. Bulunduğum şehirde sokaklar deprem bölgesi plakalı araçlarla dolu. Deprem felaketini konuşmaktan, acıları paylaşmaktan, yaraları sarmak için çalışmaktan 14 Mayıs seçimlerinin havasına dahi giremedik. 

Acılar her geçen gün daha bir ağırlaşıyor; yürek yangısı artıyor, depremi felakete dönüştüren sorumlulara öfke daha da kabarıyor. Çadırda, konteynerlerde veya gurbet ellerde bayram sevinci yaşamak ne kadar mümkün olabilir? Kahramanmaraş’ta "Ne gidecek bir yerimiz kaldı, ne de elini öpecek bir yakınımız. Biz bayram kutlamıyoruz, bizim için bayram geçmişte kaldı" diyen depremzede kardeşimizin çığlığı boğazımıza düğümlendi. “Dünyanın malına mülküne sahiptim şimdi ailemin yarısından daha fazlasını kaybettim ve çadır kentte yaşıyorum” diyen Antakyalı hemşehrimin acısını yüreğimizde duyduk.

Hemen hemen her şehirde yaşayan depremzedelerin varlığı ile hatırlattığı deprem gerçeği, herşeyi; yaşamı, dünyayı, hayallerimizi, hırslarımızı, öfkelerimizi yeniden sorgulamaya; “bu dünya üzülmeye, kavgaya değer mi” sorusunu sormaya, kısacası bir şahsi muhasebe ve murakabe yapmaya yol açtı; sorumluluklarımızı hatırlattı. Doğadan haksız olarak yağmaladıklarımızı doğa fazlası ile ve çok acı bedeller ödeterek geri aldığını bir daha görmüş olduk. Çıkarılan imar affı yasaları ve yapılan imar düzenlemeleri ile haksız çıkar elde etmenin bedelini özellikle de masum çocuklar  çok ağır ödediler.

Deprem afetinin bir yıkıma bir felakete dönüşmesinin öncelikli sorumlusu olan ülke yöneticilerine toplum vicdanının bu seçimlerde bir  hesap keseceği  görülmektedir.

Bir seçim öncesindeyiz; ülkeyi kesintisiz 21 yıldan bu yana tek başına yöneten siyasi iktidarın övünmelerine ve yeniden vaatlerine karşı öfke kabarmaktadır. Siyaset, toplumdan aldığı yetki ile topluma hizmet etmekle yükümlüdür ve topluma borçludur, alacaklı değildir; övünmez, yapamadıkları veya daha fazla yapamadıklarından dolayı “özür konumundadır”. Övünmek ve başka dönemleri ve siyasetleri suçlamak hakkı yoktur.

Antakya şehir merkezinde oturulabilecek bina kalmadı, binlerce bina enkaz haline geldi; Sayın Cumhurbaşkanı, yıkılmış ve yıkılacak tüm binaların yerine bir yıl içinde yenilerinin yapılacağını ifade etmektedir. Bu sözlere inanan bir depremzede Antakyalı bulamazsınız!

Muhtemel İstanbul depremine hazırlık ve tedbir olarak yapılması gereken kentsel dönüşüm işini bu güne kadar yapmayanların bugün seçim rüşveti olarak bol kepçe vaatlerde bulunmalarını toplum, acı bir tebessümle izlemektedir.

Bu havada idrak ettiğimiz bayramların sevincini yalnız depremzedeler değil aslında hepimiz buruk yaşadık, acılar dayanılır gibi değil. Şeker bayramına şükür bayramı diyen Anadolu irfanı “olana sabretmekten daha çok olmayana şükretmek yaşanan acıları hafifletir” özlü sözü acımızı ve yüreklerimizin yangısını bir nebze olsun hafifletti. “Bayram sabahı yeni bir ayakkabımın olmadığına üzülmedim ayaklarımın olduğuna şükrettim/sevindim” sözündeki hikmet olmayana şükretmenin en yalın ifadesidir; ayakları da olmayabilirdi. “Beterin de beteri var” tesellisi ve halkımızın örneği başka ülkelerde yaşanmaz dayanışması ile “acılarımızı bal eyledik.” Allah’ın “Taşıyamayacağın yükü yüklemem” vaadi inananlar için sabır ve şükür kaynağı oldu. Allah, devlete ve millete zeval vermesin,. Böyle bir acıyı insanımıza yaşatmasın.

BENCE

Olana sabredelim ve daha kötüsü olmadığı için “olmayana” şükredelim de ancak hiç olmazsa bu defa felaketten doğru dersler çıkarmayı başaralım, dilerim.

Özellikle Hatay Vilayeti için deprem felaketi ve sonrasında gelişmesi muhtemel olaylar bir “milli güvenlik sorunu” olarak kabul edilmeli ve gerekli önlemler yeterince ve zamanında alınmalıdır. Bu konuda tüm sorumluluk öncelikle ülke yöneticilerinin ve tüm siyaset kurumunun üzerindedir. Akıl ve sorumluluk duygusu aynı çukura iki defa düşmemelidir. 

Hatay, bize Atatürk’ün ve gelecek nesillerin emanetidir, özellikle de çocukların emanetidir. Bu cennet vatan parçası, tüm güzellikleri ile yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Çocuklar, en değerli varlığımız olan çocuklarımız; milli egemenliğin teminatı olan çocuklarımız, adına bayram kutladığımız gözbebeğimiz çocuklarımız, özellikle de deprem bölgesinde yaşayan çocuklarımız, size yaşattığımız acılardan dolayı özür dileriz.

Bayramınız kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi