Boray Acar
Dem Parti Bu Normalleşmeye Dâhil Olur mu?
Meclis’in açılış ritüeli beklenmeyen veya şaşırtıcı birtakım hadiseler eşliğinde gerçekleşti. Devlet Bahçeli’nin, Özgür Özel’in bir yanağını okşamadığının kaldığı sevgi dolu(!) yaklaşımı, DEM’liler ile tokalaşması, Cumhurbaşkanı salona girdiğinde ayağa kalkma-kalkmama tartışmaları ve Cumhurbaşkanı’nın dikkat çektiği savaş tehlikesi hafta boyunca konuşuldu. Siyaseti bir usul icrası, siyasetçiyi şeklen tavır almak zorunda olan bir figür olarak lanse etmeye çalışan ve ülkenin hâline rağmen hayatın akışında bir sorun olmadığını iddia eden iktidar yanlıları da bu yaşananları “normalleşme emareleri” olarak gördüklerine dair mutluluk mesajları verdiler.
Öncelikle Bahçeli’deki radikal tavır değişikliğine bakalım. Özel’in görevi devralması ile birlikte Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi ve sonrasında Erdoğan’ın bu ziyarete mukabele etmesi Devlet Bey tarafından pek hoş karşılanmamıştı. Hatta; CHP ile AKP’nin ittifak yapmasının, Altılı Masa’nın da destek vermesinin kendilerinin samimi dileği olduğunu ifade etmişti. Türkiye’de anormal bir şey olmadığı için normalleşmek gibi bir gereksinim olmadığının altını da sert bir biçimde çizmişti. Aradan geçen kısa zamanda ne oldu da terör odağı, zillet ittifakı ve şer güçlerin Türkiye’deki maşaları uzlaşılması gereken unsurlara dönüştüler? Bahçeli bu tutumunu “Erdoğan’ın kapsayıcı dönem siyasetine ayak uydurmak”la açıklıyor ki, hiç inandırıcı değil. CHP’yi ziyaret etmesini de “Erdoğan’ın kapsayıcı dönem siyasetinin bir gereği” olarak ele alabilirlerdi, ancak öyle olmamıştı.
Bu tutum değişikliğinin nedeni, geçtiğimiz hafta saray koridorlarında panik yaratan anket sonuçları olabilir. Sonuçlara bakıldığında Cumhur İttifakı’nın potansiyelinin Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığına taşımaya yetmediği görülüyor. Bundan sonra belli siyasi manevralara ihtiyaç duyacakları ortada... İmamoğlu’nu “siyasi yasaklı” hâline getirerek rekabetten uzak tutmak bunlardan biri... Bu durumda büyük bir toplumsal tepkiyle karşılaşmaları muhtemeldir. Ayrıca; İmamoğlu’na verilemeyecek oylar da şimdilik görünen diğer aday Mansur Yavaş’a gidecektir. O zaman; CHP’yi kendi içinde bölerek birden fazla aday çıkmasını sağlamak iktidar için makuliyeti yüksek alternatif olarak görülebilir. Bu bağlamda Özel’e sevgiyle(!) yaklaşılmasını da “Sen de artık siyasi düzlemde muhatap aldığımız ve kabul ettiğimiz birisi olman hasebiyle kendi kararlarını vermek noktasında muktedirsin...” mesajı olarak okuyabiliriz.
CHP’yi bölerek birden çok aday çıkmasını sağlamak Cumhur İttifakı açısından önemli bir başarı olacaksa da iktidarı sürdürmeye yetmeyecektir. Bu durumda terör örgütünün meclisteki uzantısı olarak gördükleri, vekillerini de adlı adınca “Terörist” olarak nitelendirdikleri DEM Parti’yle bir iletişim kanalı yaratmaları gerekiyor. Erdoğan’ın manevralarına alışkın olanlar için bu dönüş çok şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak; terörle mücadele ve Mavi Vatan gerekçeleriyle Erdoğan’ın paltosu altına giren ulusalcılar bu durumda siyaseten sıkışacaklardır. Gerçi Bahçeli’nin bile bu denli yumuşayabildiği bir ortam, kendilerine gizlenmeleri için yeterli imkânı sağlayabilir.
DEM Parti ve Kürt siyaseti açısından değişen bir şey yok. Hatta 1980 sonrası ülke siyasetinin ayakları yere basan en tutarlı tavrının bu parti ve öncüllerinde olduğunu söyleyebiliriz. Doğruluğunu ve yanlışlığını en azından bu yazı kapsamında tartışmıyorum. Ancak; siyasi mesajlarındaki tutarlılık ve söylem sürekliliği bizi bu sonuca ulaştırıyor. Dolayısıyla; iktidar bileşenlerinin, DEM Parti’yle uzlaşmasını gerektirecek rasyonel bir neden yok. Daha doğrusu “siyaset mühendisliği dışında rasyonel bir neden yok.” Çözüm sürecinin bitmesiyle başlayan baskı, politika ve Demirtaş’ı içeride tutma iradesi daha çok iktidarın milliyetçi kanadının sert siyasi üslubunun tezahürleri idi. AKP&MHP birlikteliğinin, çözüm sürecinin bitmesiyle başlaması da bu durumu yeterince açıklıyor. Şimdi yaşanan bunca şeyden sonra DEM Parti’yle ilişkilerde radikal bir politika değişikliğine gitmek, HÜDA PAR’la ittifak yapmak kadar kolay olmayacaktır. Ne MHP’nin tabanı böyle bir şeyi sindirebilir ne de DEM Parti yaşanan acıları göz ardı edip vaatlere kanar ve o eli bir kere daha sıkarak iktidarın kayığına biner. E binerse de bu saatten sonra kendisi bilir...
Ayrıca Bahçeli, resepsiyonda Özel’e “Bazı şeyleri siyaseten söylememiz gerekiyor, umarım üzülmüyorsun…” demiş ve beklediği karşılığı da “Aman efendim, olur mu öyle şey...” tadında almıştı. Yarın çıkıp “Siyaseten yapmamız gerekenleri yaptık, kayyum atadık, halk iradesini hiçe saydık, içeri attık, umarım kimse üzülmemiştir...” falan derse aynı anlayışı görmeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Kürt kanadında CHP’nin aksine üzülen çoktur ve kimse hiçbir şeyi unutmamıştır…