Mine Uzun
Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle…
Ne diyor Turgut Uyar “Acıyor” şiirinde…
“Eylül toparlandı gitti işte. Ekim filan da gider bu gidişle…”
Gerçekten de öyle oldu. Hem dizelerindeki gibi hem de şiirin başlığı gibi. Her geçen ay acıtıyor. Geçiyor geçmesine ama delip geçiyor.
TÜİK, Eylül 2025 enflasyonunu açıkladı; aylık bazda yüzde 3,23. Yıllık bazda yüzde 33,29 artış gerçekleşti. Bu rakam, beklentilerin üzerinde bir artış olduğunu gösteriyor. Ha “sürpriz mi oldu” diye soruyorsanız. Bana olmadı. “Kime oldu” derseniz, bilemem ama tahminin çarşıya pazara çıkmayan, kira ödemeyen, çocuk okutmayan biri, apartman görevlisi “Sadık Abi ”den duyduysa ona sürpriz olmuş olabilir.
Şu halde yılsonuna kadar yapılacak 2 faiz toplantısında eskisi kadar faiz indirme konusunda eli bol tutamayacağız gibi görünüyor. Bu darlık da piyasayı tedirgin etmişe benziyor.
Bak “Cari Denge” dersen orada beklenin üzerinde olumlu sonuçlar açıklandı. Ağustos 2025 dönemi için Türkiye, 5,455 milyar dolar cari fazla verdi. Ancak dikkatli olunmalı; bu fazla sürdürülebilir mi yoksa geçici mi? Dış talepte yavaşlama- ki her Merkez Bankası açıklamasında önemle altı çiziliyor- enerji maliyetleri, ithalat talebi gibi kalemlerde bir artış olursa bu pozitif seyir terse dönebilir.
Kurun baskı altında olduğundan hala bahsetmeme gerek yoktur diye düşünüyorum. Ve geçiyorum.
Sadece ekonomik saikler ile gerçekleşen bir fiyatlama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bir ülke ekonomisi, hukuku ile, eğitimi ile, sağlık ile, tarım ile, hayvancılık ile bir sistemler bütünüdür. Çarkın bir yerine çomak sokulursa tüm çark parçalanır.
Ekim ayının ilk yarısı geldi geçti işte diğer yarısında da takvim sıkışık. İlk beklediğimiz veri S&P’den bir not değerlendirmesi olacak ki, herhangi bir değişiklik beklemediğimi söyleyeyim. Ardından Ekrem İmamaoğlu’nun diploma davası, takiben TCMB PPK toplantısı ve hemen bir gün sonrasında da CHP’ye karşı açılmış mutlak butlan davası gündemimizde olacak.
Kimileri, “ne var canım bunda davadır görülür geçer gider. Bir diploma mevzuu ne kadar uzadı” diye düşünüyor, konuşuyor televizyonlarda; ama kazın ayağı öyle değil. 2Bizim burada çimento mu üretilmeyecek? Buğday mı ekilmeyecek” diye konuşup basite indirgediğimiz bu mevzuya yabancının bakışı “Mülkiyet Hakkı” başlığından.
Ya da ülkenin kurucu partisine karşı açılan mutlak butlan davasının bir görül, bir ertele hali kolay yutulacak lokma değil bir yabancı bakışından.
Her sabah kalktığımızda “hangi belediyede ne var acaba” diye biz merakla haber tarıyorsak, gece resmi gazeteye bakmadan yatmıyorsak yabancı ne yapsın. Burası benim canım ülkem. Vatanım. Ben bilirim bir şey olmayacağını. Ben hissederim içimin en derininde güneşin hep doğacağını ama yabancı hissetmek değil bilmek ister.
Özellikle Borsa performansı, sadece bilanço ve faiz dengesiyle değil; yatırım ortamının ne kadar öngörülebilir ve adil olduğuyla da doğrudan ilişkilidir.
Türkiye’nin büyüme potansiyeli yüksek ve fırsatlarla dolu bir pazar olduğu inkâr edilemez. Ancak bu potansiyelin realize edilmesi, ekonomik aktörlerin olduğu kadar, kurumsal yapılar ve demokratik süreçlerin güçlendirilmesiyle mümkün.
Velhasıl biz bunları konuşup dururken Eylül toparlandı gitti işte. Ekim filan da gider bu gidişle…