Ümit Sezgin
Fred'le Crespo'nun maçı
Bu maç Kadıköy’ü yeniden “Buradan çıkış yok” tezahüratlarına kavuşturma sürecinin bir parçasıydı. Bu hedefe, bu sezon Avrupa’da 7’de 7, totalde 11’de 11 galibiyete ulaşarak bir adım daha yaklaştı Fenerbahçe. Evet rakip genç bir kadroya sahip, tecrübesiz falan filan ama bu takım Danimarka liginde dün Galatasaray’ı fena hırpalayan Kopenhag’la kafa kafaya yarışıyor. Ayrıca bu sezon oynadığı 12 resmi maçta sadece 1 kez yenildi. Danimarkalılar.
İsmail Hoca, Danimarkalılar karşısına cesur bir rotasyon yapıp farklı bir 11’le çıktı. Becao, İsmail, Syzmanski, İrfan Can, Tadic ve dahi Dzeko kenardaydı. Ferdi yedekler arasında bile yoktu. Ligi ve Avrupa’yı birlikte götürmek isteyen Hoca yorgunları dinlendirmek istemişti. Nordsjaelland karşısında, maç öncesinde de açıkladığı gibi “daha dinamik ve mücadeleci bir orta saha” kurmayı hedeflemişti. Crespo ve Fred merkezde, önlerinde de Kent, Mert Hakan ve King yer almıştı. Geçen yıl Avrupa maçlarında en çok gol atan Batshuayi nihayet istediğini almış, forvetin en ucuna yerleşmişti.
İki takım da ilerde baskı isteğiyle çıktı maça. İlk dakikalarda başarılı olan biraz da ev sahibi olmanın avantajıyla Fenerbahçe oldu. Hem baskıyla top kaparak hem dönen topları alarak sık sık rakip ceza sahasına yaklaştı Sarı Lacivertliler ama bu topları pozisyona dönüştürmekte aynı oranda başarılı olamadı.
Duran top yetişti imdada. Crespo 23. dakikada Fred’in sağ kanattan kullandığı serbest vuruşa attığı kafa ile golü buldu. Crespo’nun golden sonraki sevinci kendisini beğenmeyip “ille de 6 numara transferi isteriz” diyenlere cevap niteliğindeydi. Fred, kısa bir süre sonra bir kere daha sahne aldı. Çıkmaya çalışan rakipten topu kapan Fred nefis bir ara pasla Batshuayi’yi gördü. İlk yarım saat ortalarda görünmeyen Batshuayi bu fırsatı kaçırmayıp ikinci golü attı.
İlk yarı biterken tribünlerin keyfi pek yerindeydi. Kötü oynayan yoktu ama her iki kanattaki Kent ve King çalışmalarına rağmen etkili olamazken, Fred sadece asistleriyle değil aklıyla, yeteneğiyle tek başına takım gibiydi. Mustafa Sandal’ın mıydı o şarkı, hani “O’nun arabası var” diyordu, ben olsam dün tribünde o şarkıyı, “O’nun Fred’i var, bastı mı uçar gider” diye şarkı söylerdim.
İlk yarı sonunda, her hâlükârda birilerini eleştirmeyi alışkanlık edinmiş kimi Fenerbahçeli dostlar, sadece maçı anlatan spikeri eleştirecek bir şeyler bulabildi.
İkinci yarı 46. Dakikada Mert Hakan’ın kornerine Serdar Aziz’in vurduğu kafayla attığı 3. Golle başladı. Bu golden sonra normal olarak Danimarkalıların oyundan düşmesi gerekirken, duran takım Fenerbahçe oldu. Nitekim Danimarkalılar golü bu dakikalarda buldu. İsmail Hoca beklemeyip müdahale etti, Umut Nayır, İrfan Can ve İsmail Yüksek’i oyuna aldı. Maç yeniden Fenerbahçe’nin kontrolüne geçti. Fred iki nefis pozisyon yaratıp ama “ah be” dedirterek golleri kaçırdıktan sonra 76’da tüm tribünlerin alkışları arasında yerini Syzmanski’ye bıraktı. Sonrasında Fenerbahçe golü gelmedi ama her dakikadan Fenerbahçeliler ve futbol severler keyif aldı.
Sonuçta Galatasaray’ın muhtemelen grubunda alabileceği tek puanı aldığı hafta
Fenerbahçe grubundaki ilk üç puanı büyük bir zevkle aldı. Hep Tribün Muhalifi arkadaş yazacak değil ya, bu kez ben de yazayım; “Fenerbahçeliler bu kez keyifli uyuyacak, gerisini onlar düşünsün!”.
Not: Gerisini düşünecek “onlar” kim diye sorarsanız, İbrahim Can beyefendiye sorun derim. Ondan ilhamla yazdım…
Bir Not Daha: Takım iyi olunca mı tribünler coşuyor yoksa tribünler coşkulu mu olunca takım iyi oynuyor, bunu da tribündeki arkadaşlar iyi düşünsün. Belki İbrahim Can beyefendi bilir.