Gaius Octavius'tan Augustus'a Yolculuk: Bir İmparatorluğun Doğuş Öyküsü

Günümüzden tam 2088 yıl önce Roma’nın dar ve çamurlu sokaklarında, Tiber nehrinin sularının sakince aktığı bir yılda yeni bir çağın adımları duyuluyordu. O zaman henüz önemi bilinmese de tarih, MÖ. 63 yılının Eylül ayında, adını önce Octavius olarak alacak bir çocuğun gözlerini açışını kaydetti. O çocuk, ileride “Roma’yı tuğladan bir şehir olarak buldum ve mermer bir şehre dönüştürdüm” diyen ve insanlık tarihine Augustus adıyla kazınacak olan imparatordu.

Tarihte silinmez izler bırakan, etkileri bugün bile devam eden dev bir imparatorluğun, Roma İmparatorluğu’nun ilk imparatoru olarak kayıtlara geçiyordu adı.

•••

O, genç yaşta büyük bir gölgenin altına girdi: Büyük dayısı Julius Caesar.

Caesar’ın gözüne girdiğinde, henüz zayıf görünüşlü, sessiz ve hasta bünyeli bir delikanlıydı. Kimse, sarı saçlı, gri/mavi gözlü çelimsiz bu oğlanın, Roma’nın kaderini böylesine derinden değiştireceğini tahmin etmiyordu. Fakat talih, Augustus’un önüne kanlı ve keskin bir yol açtı. Caesar günümüz Roması’nda Largo di Torre Argentina denilen bölüme denk gelen Senato Binası’nda vahşice öldürüldüğünde, vasiyetinde adı geçen varis, işte bu narin görünümlü Octavius’tan başkası değildi.

•••

Roma’yı kaosa sürükleyen iç savaşların ateşi içinde pişti genç Octavius. Dayısının ölümünden sonra kendisine bırakılan dev mirasa erişmesi kolay olmadı. Onun yoluna taş döşeyen ise Julius Caesar’ın en güvendiği adamı Marcus Antonius’du. Caesar’ın ölümün ardından Antonius konsül seçilmişti, oysa genç Octavius’un o zamanlar hiçbir resmi görevi yoktu. Kendi babasından ve dayısından kalan maddi ve manevi mirası kullanarak çevresinde bir ordu kurmaya başladı önce. Bir yandan kendi şahsi ordusunu kuruyor bir yandan da Roma’da dayısı Julius Caesar’ı anmak için oyunlar düzenliyordu. Bu tür oyunlar ve ataları anma törenleri onu halkın gözünde giderek daha popüler hale getiriyordu. Genç Octavius konsül Antonius’a karşı taraftar toplamak ve kendisine senatörlerin de saygı duyması için dönemin kilit ismi Cicero’nun kapısını da çaldı. Cicero’yu en zayıf yerinden yakalıyor Res Publica (Roma Cumhuriyeti) için mücadele edeceğini iddia ediyordu. Cicero bu deneyimsiz görünen delikanlı için şu ifadeleri kaleme aldı:

“Ona hayır demeye utandım, ama evet demekten de korktum. Şimdiye kadar nasıl öyleyse bundan sonra da dinç bir şekilde hareket etmeye devam edecektir. Roma'ya güçlü bir takipçi grubuyla gelecektir, fakat o sadece bir çocuk. Senatoyu derhal bir toplantıya çağırabileceğini düşünüyor. Kim gelir ki? Gelse bile, kim bu belirsiz dönemde Antonius’u sinirlendirmek ister?”

•••

Oysa kurt bir siyasetçi olan Cicero, ikinci bir Julius Ceaser olmasından korktuğu kaba tavırlı Antonius’a karşı bu çelimsiz Octavius’u kullanabileceğini düşürüyordu. Octavius’un ve her geçen gün büyüyen ordusunun varlığı Antonius’un başında Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor olabilirdi böylece. Cicero sayesinde daha fazla senatör Octavius’u destekler hale gelmiş, bir tirana dönüşmesinden korkulan Antonius’a karşı ona ordu komuta yetkisini, imperium, vererek gücüne güç katmışlardı. Çünkü hemen hepsi 19 yaşında ağzı süt kokan bu delikanlıyı istedikleri gibi kullandıktan sonra kaldırıp atabileceklerini düşünüyorlardı. Hatta kayıtlar büyük hatip, kurt siyasetçi Cicero’nun Octavius için “ delikanlıyı övmeli, ödüllendirmeli ve saf dışı bırakmalıyız.” (Latince ritmik söylenişi: laudandum, adulescentum, ornandum, tollendum) dediğini göstermektedir. Yükseleceği merdiven basamaklarının sorunsuz olmasını isteyen genç Octavius ise kendisine oynanan oyunun aynısını karşılarındakilere oynuyordu. Örneğin onu evlat edinen ve senatoda haince bıçaklanarak öldürülen Julius Caesar’ın katilleri olan Brutus ve Cassius’u affetmiş gibi görüntü veriyordu.

whatsapp-image-2025-09-26-at-21-18-13.jpeg

•••

Antonius ile yaşadığı çarpışma sonrası onun geri çekilmesini sağlayan Octavius kendi emrindeki askerleri ile artık daha da güçlenmişti. Ordusuyla Roma’ya ilerleyen genç kumandan Rubicon’u geçen ikinci Caesar oluyordu. Onun ve ordusunun gücünü gören köhnemiş Roma Cumhuriyeti’nin konumunu ve servetini yitirmek istemeyen senatörleri yaşı geleneklere göre seçilmesi için uygun olmasa bile Octavius’u, ki o artık gerçek manada bir Caesar olarak anılıyordu, MÖ 19 Ağustos 43 günü daha 19 yıl, 10 ay ve 25 günlükken konsül seçti. Konsül seçilmesinin hemen ardından Octavius’un icraatları yağmur gibi yağmaya başladı. Evlatlık olması yasallaştı, Julius Caesar’ı öldürenler suçlu ilan edildi, daha önce affedilmiş görüntüsü verilen Brutus ve Cassius’un elinden eyalet yönetimleri geri alındı, destekleri varlığı için bir hayli önemli olan askerlere ivedi olarak ödeme yapıldı ve eski konsül Antonius ile müttefiki Lepidus vatan haini ilan edildi. Ancak hesaplı ve dikkatli tavırları ile dikkat çeken Octavius ustaca hamlelerle savaşmak için geldiği Cisalpina Galya topraklarında hem Marcus Antonius’la hem de Lepidus’la bir ittifak kurdu. Yıllar önce Julius Caesar’ın Pompeius ve Crassus’un oluşturduğu ve sonu iç savaşla biten birinci triumvirliğin ardından ikinci kez üç adamın yönetimine bırakılıyordu Roma.

•••

İkinci triumvir dönemi kitlesel katliamlarla başladı. Üç adam mallarına el koymak, yok etmek istedikleri ya da kişisel husumet besledikleri senatörlerden, zenginlerden oluşan bir kara liste oluşturdular. Listede adı olanlar birer birer öldürülürken üç adam zenginliklerine zenginlik katıyordu. Öldürülenler arasında Antonius’un kişisel husumet beslediği Cicero da vardı. Cicero’nun kesilen başı ve sağ eli meydanda rostra adı verilen alanda halka sergilendi. Ancak Octavius henüz kafasında belirlediği güce ulaşamamıştı. Roma Cumhuriyeti üç adam arasında bölüşülmüştü. Şimdi yavaş yavaş diğer iki güçlü adamın ekarte edilmesi gerekiyordu.

•••

Triumvirliğin en zayıf halkası Lepidus idi. Pompey'in oğlu Sextus Pompey'e karşı düzenlenen seferler sırasında Octavius'a karşı çıktı. Octavius, Lepidus'un askerlerini kendi tarafına çekerek onu güçsüzleştirdi ve siyasetten uzaklaştırdı. Lepidus, Afrika eyaletinden ayrılmak zorunda kaldı ancak Octavius onun dini bir makam olan Pontifex Maximus unvanını hayatının sonuna kadar korumasını sağladı.

•••

Lepidus'un devreden çıkmasıyla, Roma dünyası resmen ikiye bölünmüş oldu. Octavius Roma'nın merkezi olan Batı'yı (İtalya, İspanya, Galya) yönetiyordu. Roma'da kalması avantajına olmuştu. Böylece vatandaşlar ve lejyonlar arasında popülerliğini artırdı ve yönetimini meşrulaştırdı.

Antonius ise zengin Doğu eyaletlerinin (Mısır dahil) yönetimini aldı. Mısır Kraliçesi Kleopatra ile hem siyasi hem de kişisel bir ittifak kurdu.

Octavius, Antonius'un Kleopatra ile olan ilişkisini, Roma geleneklerine ve değerlerine ihanet olarak nitelendiren yoğun bir propaganda kampanyası başlattı. Antonius'u bir Roma lideri olmaktan çıkıp, doğunun yabancı bir kraliçesinin kuklası olmakla suçladı ve onlara karşı savaş açtı. MÖ. 31'de Aktium Muharebesi'nde Octavius'un filosu galip geldi. Antonius ve Kleopatra'nın intiharı, Octavius'u Roma dünyasının tartışmasız tek hâkimi yaptı.

•••

Genç Octavius, her adımını dikkatle atan bir satranç ustası gibi, rakiplerini birer birer saf dışı bıraktı. Ve nihayet, Octavius'a Augustus* unvanı, Senato tarafından MÖ 16 Ocak 27 tarihinde verildi. Octavius tüm yetkilerini Senato'ya iade etmiş gibi yaparak Roma Cumhuriyeti'ni restore etme teklifinde bulundu ancak Senato ona bu onursal unvanı vererek gerçek gücünü onaylamış oluyordu. Bu unvanın verilmesi, Octavius'un Roma'nın ilk imparatoru olarak kabul edildiği ve Roma İmparatorluğu (Principatus dönemi) devrinin başladığı resmi dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu tarihten itibaren genç Octavius’un adı, Gaius Julius Caesar Augustus olarak anılmaya başlandı.

•••

Roma senatosu ona “Augustus” adını verdiğinde, sadece bir unvan değil, bir çağ doğmuş oldu. Cumhuriyetin küllerinden doğan bu yeni düzen, onun ellerinde imparatorluğa dönüştü. O artık Roma’nın ilk imparatoruydu; hem diktatörün zorbalığından uzak, hem de özgürlüğün kargaşasından daha güvenli bir figürdü.

whatsapp-image-2025-09-26-at-21-18-19.jpeg
Augustus, Janus Tapınağını kapatırken, Louis de Silvestre, 1757

•••

Augustus’un dehası, sadece savaş meydanlarında değil, barışın dokusunda da gizliydi. Pax Romana—Roma Barışı—onun en büyük eseriydi. Yollar, köprüler, anıtlar inşa edildi. İç savaşlarla yorulan ve sürekli tedirgin bırakılan halk, uzun süredir görmediği huzurla tanıştı. Onun hükümdarlığında Roma, taş binalarından sıyrılıp mermerle ışıldayan bir başkente dönüştü.

Ama Augustus’un iç dünyasında gölgeler eksik değildi. Evlat edindiği varisler birer birer ölürken, kendi kanından gelen mirasçı bulamayışı kalbine sessiz bir sızı bırakıyordu. Tıpkı gençliğinde olduğu gibi yaşlılığında da bedenini saran hastalıklar onu yorgun düşürüyordu. Tüm bunlara rağmen kudreti hiç eksilmedi. M.S. 14 yılında, Napoli kıyılarında son nefesini verdiğinde ardında yalnızca bir imparatorluk değil, bin yıl sürecek bir miras bıraktı. O günden sonra Roma’da yaşayan herkes, ister köle ister senatör olsun, onun açtığı yolun gölgesinde yürüdü.

•••

Augustus, bir savaşçının kılıcıyla değil, bir devlet adamının sabrıyla kazandı zaferlerini. Onun adı, 41 yıl süren hükümdarlığının ardından tarih kitaplarında yalnızca bir hükümdar olarak değil, “barışın imparatoru” olarak yankılandı. Ve belki de en çok bu yüzden, ölümünden iki bin yıl sonra bile (her ne kadar çoğumuz onu sadece adını verdiği ağustos ayı nedeniyle bilsek bile) Roma’nın altın çağından söz edildiğinde ilk akla gelen isim hâlâ Augustus’tur.

*Latince'de Augustus ("Yüce Olan", "Kutsal Olan" veya "Saygıdeğer") anlamına gelir ve siyasi bir makamdan ziyade dini ve onursal bir çağrışıma sahiptir.

whatsapp-image-2025-09-26-at-21-18-23.jpeg
Ankara’nın Altındağ ilçesinde MÖ.25-20 yılları arasında inşa edilen Augustus Tapınağı kalıntıları

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Gürel Arşivi