
Yaşar Seyman
Gezi Anneleri
Mademki 12 yıl sonra Gezi dosyalarını açtınız, ben de “Annelerinin acıları” üstündeki kederi havalandırayım. Vicdan körelmesine iyi gelir!
YAZGINI SEV
Nietzsche’nin sıkça kullandığı “Amor Fati/Yazgını Sev” tümcesini düşünüyorum:
“Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrı’ya yakarır, “Keşke güneş olsaydım” diye. “Ol” der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. “Ol” der Tanrı. Bulut olur. Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur. Rüzgâr olmak ister bu kez. Yine “Ol” der Tanrı. Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Her şey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Oradan eser, buradan eser, kaya bana mısın demez! Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı... Sırtında bir acı ile uyanır... Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır...” (Friedrich Nietzsche, Amor Fati)
Bizimkiler yazgısını nasıl sevsin?
Onlar, ihtiyar taşçı gibi yüreğinde acıyla uyanan anneler...
Yaz mevsiminin sıcak günlerinde başlayan “Gezi Parkı” eylemlerinin ilk kurbanı Mehmet Ayvalıtaş. İstanbul Atakent’te oturan başı yazmalı bir anne, ağlıyor. Sözüm ona o yaz “Çözüm Süreci” nedeniyle artık yazmalı evlere şehitler gelmiyor diye seviniyoruz. Bu sevinç öyle kısa sürüyor ki, anlatamam.
Fadime Ayvalıtaş, gözyaşları ile televizyon ve gazetelerde ses verince “Eyvah” diyorum. Öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin ardından gözyaşı döken Fadime Göktepe aklıma düşüyor. Onun da adı Fadime, ağlayan Fadimeler ikileşiyor...
Fadime Ayvalıtaş bir röportajında;
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a sitem ediyor:
“Başbakan her giden gün yaramızı daha da kanatıyor. Acaba kendi evladı olsaydı aynı şekil televizyona çıkıp der miydi ki bir, iki, üç, dört çocuk öldü diyebilir miydi? Sekizinci ayda asker edecektim toprağa verdim, hiç dayanamıyorum” diyor.
“Beni üç kere vurdular”
Ankara Kızılay Meydanı’nda polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük. Çorum’dan Ankara’ya göç etmiş yine yazmalı bir anne. Acısını şöyle haykırıyor:
“Beni üç kere vurdular. Onu vurduklarında beni de vurdular, katilini serbest bıraktıklarında bir kez daha vurdular. Üçüncü şoku da Ethem’i öldürmekle suçlanan polis memurunun yargılanmasının durdurulma kararından sonra yaşadım. Bu kararı duymak beni bir kez daha vurdu!”
“Katillerin bulunması tek isteğim”
Antakya Armutlu’da öldürülen Abdullah Cömert’in sürekli ağlayan annesi Hatice Cömert; “Hiçbir anne çocuğunun burnunun bile kanamasını istemez ama görüyoruz ki, anneler sürekli ağlatılıyor, masum çocukları öldürüyorlar. Benim acım ve üzüntüm kadar, Ali İsmail’in, Ethem’in, Mehmet’in ve daha başka bütün annelerin acıları ve üzüntüleri asla son bulmaz. Her günümüz cehennem ateşi gibi. Yüreğimiz yanıyor. Oğlumun geri gelmeyeceğini biliyorum ama onu öldürenlerin yanlarına bu kâr kalmamalı” diyor.
Eskişehir’de okurken, dövülerek öldürülen Antakyalı Ali İsmail Korkmaz’ın annesinin isyanından önce onun insanın içini ısıtan gülüşü, insan olan herkesin yüreğini dağlıyor. Annesi Emel Korkmaz, “Oğlum 19 yaşındaydı. Biz ne düşlerle Eskişehir’e gönderdik. Oğlumun elinde sopa mı vardı ki öldüresiye darp ettiler! Oğlum çok acı çekti, keşke silahla vurup öldürselerdi.”
Bir acılı anneye bu tümceyi kurdurdunuz, yine de kininiz bitmedi!
Diyarbakır Lice’de öldürülen Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım; “Medeni’nin katilleri bellidir, saati bellidir, silahı bellidir, meydana çıkartsınlar” diyor.
Yine Antakya’da öldürülen Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan;
“Oğlum halkı için direndi. Bu yolda canını verdi. Biz başından sonuna kadar oğlumuzun yanındaydık. Ahmet’imin acısını bana yaşatanlara Allah evlat acısı yaşatsın, yüreğim kanıyor. Ben bir anneyim, bütün annelerin yüreği yandı. Biz anneler zalimlerin zulmünü yaşadı. Evlatlarımızın suçu barış istemekti” diyor.
Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan; “Vazgeçmeyin, birlik olursak adaleti ve barışı getiririz. Birlik olalım!”
Gezi’den sonra yüreğine ateş düşen anneler; Fadime Ayvalıtaş, Sayfı Sarısülük, Hatice Cömert, Fahriye Yıldırım, Emel Korkmaz, Emsal Atakan; Gülsüm Elvan demokrasi düşmanlarının yazdığı bu kara yazgıyı nasıl sevsinler?
Bu gençleri öldürenlerin davaları zaman aşımına uğradı…
Hiç düşündünüz mü? Ya acılar?
Bu ne unutulmaz “Gezi” kini?
Yıllardır yatan Gezi tutukluları özgürlük bekliyor!
Siz yeni dosyalar açıyorsunuz!