Mehmet Şandır
İSRAİL’İN SAVAŞ TEHDİDİ
BENCE; “Geliyor, gelmekte olan...”
İçerideki hengameden kurtulur, bir an olsun Pencere’den dışarıya bakabilsek; bunu görürüz.
İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimalinin yoğunlaştığından bahsediyorum. Son günlerde iç ve dış basında ısrarla bu ihtimal üzerinde yazılar çıkıyor, televizyon programlarında analizler yapılıyor. Bu iddiaalar “deli saçması” denilebilinir ancak Netanyahu’nun/Trump’ın akıllı olduğunu söylemek mümkün mü? Ayrıca ahlaklı olduklarını kim söyleyebilir?
Aslında bu iddia baştan beri vardı.
Yahudi inancına göre Arz-ı Mev’ud’un kuzey sınırı Fırat Nehri’dir. “Eski düzenin sonu ve yeni düzenin başlangıcı“ olacak savaşın yapılacağı bölge olan Armageddon Türkiye’de; Hatay’ın Amik Ovası olduğu biliniyor. Arz-ı Mev’ud (vaad edilen topraklar) Yahudiler için iman değeridir; Yahudi inancına göre burası, Yehova tanrı tarafından Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Ya‘kub ile Hz. Musa’ya ve onların zürriyetlerine ebedi mülk ve miras olarak verilmiştir.
”Siyonizm, Filistin’de Yahudi devleti kurmayı ve Arz-ı Mev’udu vatan yapmayı hedefleyen bir siyasi harekettir. Bugün soykırım dahi yapmaktan çekinmeyen bir cinnet hali yaşamaktadır ve İsrail’le, Netanyahu ile temsil edilmektedir; aynası iştir kişinin lafa bakılmaz; Gazze ortada...
Ayrıca Türkiye, İsrail için bir varoluşsal tehdittir.
Resmin büyüğüne bakarsak; Ortadoğu, Ortaasya, Güneykafkasya ve Doğuakdeniz, (bence, bunlar artık özel isim olarak kullanılmalıdır) sömürgeci güçler yani ABD ve İngilizler için dün olduğu gibi bugün de çok değerlidir ve mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Özellikle günümüzde oluşan çok merkezli küresel düzende bu bölgenin jepolitik değeri stratejik düzeydedir.
Bu bölge; Türklerin yaşam alanıdır, egemenlik sahasıdır; bu gerçek ezel ve ebedidir!
Bu bölgenin kontrolü önünde Türkiye, aşılmaz bir engeldir; teslim alınamayacağı daha önceden test edilmiştir; “Çanakkale geçilememiş” “Türkler geldikleri Ortaasya karanlıklarına geri” gönderilememiştir.
Aslında ‘Çanakkale’yi geçmeyi’ yeniden denemeye de cesaretleri yoktur!
Peşrev geçiyorlar, halüsinasyon görüyorlar!
Geçen hafta İsrail merkezli Haaretz gazetesinde, "Katar'dan sonra İsrail'in sıradaki hedefi Türkiye olabilir. Sonuçlar mı? Felaket!" başlıklı dikkat çeken bir analiz haber yayımlandı. Haaretz'e göre, İsrail Doha'da bu saldırıyı yapabiliyorsa, Türkiye'deki Hamas unsurlarını da hedef almayacağının garantisi yok. Haaretz'e göre "Sonuç, yalnızca bir başka Ortadoğu çatışması değil; NATO'yu sarsacak, ittifakları parçalayacak ve güç dengesini değiştirecek stratejik bir deprem olur.”
İsrail gibi bir ülkede Siyonist olmayan bir basının varlığından bahsedilemez; Haaretz’in bu analizi namuslu bir gazetecilik mi yoksa bir devlet görevi ve siyonist hassasiyet mi bilemeyiz ancak; ateş olmayan yerden duman tütmez(!)
Bu konuda Haaretz Gazetesi tek değil; İsrail basınında çıkan haberlere göre, Netanyahu Hükümeti, Türkiye'de birçok Hamas liderinin ikamet ettiğini ileri sürerek Türkiye'de operasyon kararı aldı. Ancak İsrail yönetimi aldığı saldırı kararından son anda vazgeçerek hedefi Katar’a çevirdi...
İsrail merkezli gazete Times of Israel ve İsrail Devlet yayımcısı KAN'ın haberine göre, “Netanyahu Hükümeti, NATO üyesi olması nedeniyle Trump yönetiminin Türkiye'den farklı olarak Katar ile bu sorunu halledebileceği inancıyla Katar'a saldırı düzenlemeye daha sıcak baktığı” belirtildi...
Kısacası bir yerlerde bir şeyler pişiriliyor; dikkatli olmalıyız
Bu tür saldırılar akşamdan sabaha olmaz; uzun süre araştırma, planlama ve hazırlık yapılır; bilgi sızdırılır ki karşı taraf ne tür tepki verecek, hangi pozisyonlarını değiştirecek diye tespitler yapılır, ikinci tarafların böyle bir saldırı karşısında hangi tavrı gösterecekleri test edilir.
İsrail, kurulduğu 1945 yılından bu yana sürekli olarak çevresine saldırmış; sınırlarını genişletmiştir.
İsrail’in hiçbir saldırısı tesadüfü veya tepkisel değildir; belirledikleri ve kararlaştırdıkları hedefleri doğrultusunda yaptıkları planları zamanı gelince gerçekleştiriyorlar.
Gerekçeyi de kendileri kurgular; muhataplarını ajite ve provoke eder; gerekirse kendilerine saldırtırlar, 7 Ekim’de olduğu gibi...
İsrail’i/Netanyahu’yu, Trump’ı biliyoruz(!)
Haçlı zihniyeti ve Şark Meselesi devam ediyor; Balkan Yurdu’nun kaybını, Kıbrıs’ı unutmadık! Yeni bir ACI yaşamaya tahammülümüz yok!
"Önümüzdeki günler her türlü provokasyona açık ve yatkındır" diyorsa Sayın Bahçeli, bildiğindendir; her şeye hazır olmalıyız!
Muhtemele karşı zamanında ve yeterince tedbirleri almak zorundayız; bu sebeple iç cephenin güçlendirilmesi maksadıyla başlatılan “Terörsüz Türkiye” süreci desteklenmelidir.
“Kan kussak bile kızılcık şerbeti içtim” diyebilmeliyiz!