Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Kaybedenler

Geçen hafta sonu yapılan seçimlerin sonuçları ile ilgili genel değerlendirmeleri günlerdir televizyondan izliyor ve sosyal medyadan takip ediyorsunuzdur. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldığı için bu seçimi kimin kazanacağını ve kaybedeceğini gelecek hafta sonunda göreceğiz. Şu an hiçbir şey kesin değil, hiçbir şey bitmiş değil. Her şey sıfır noktasından başlıyor. Ülkenin cumhurbaşkanını gelecek hafta seçeceğiz.  

Buna karşın, genel milletvekili seçimlerinin sonuçlarını ve bu seçimlerde hangi siyasi partilerin başarılı ya da başarısız olduğunu iyi kötü biliyoruz. İyi kötü diyorum, çünkü bu yazıyı hazırlarken (dün sabah) ortalık toz duman, göz gözü görmüyor. Ülkenin dört bir tarafında sandık sonuçlarına itiraz ediliyor. 

Twitter’da yazdığımı burada bir kez daha paylaşayım ve sonrasında da aklımdaki esas konuya döneyim: Tüm siyasi partiler seçim günü ve akşamı sandık başında ve oy sayımı sonrasında yaşanan tüm gelişmeleri adım adım topluma açıklamak zorundalar. Siyasi partiler gelecek hafta pazar günü yapılacak seçim öncesinde seçmenlerin aklında oluşan soruları ortadan kaldırmak ve seçmen nezdinde güvenilirliklerini sağlamak adına bu açıklamayı topluma yapmak zorundalar. 

Ortalık komplo teorisinden, şaibeden geçilmiyor. Sosyal medyada herkes hop oturuyor, hop kalkıyor. Buna karşın, başta Millet İttifakı’nın ana partisi CHP olmak üzere siyasi partilerden şu ana dek o gece yaşananları duymadık, seçmene bu gece ile ilgili akıldaki soruları ortadan kaldıracak bir açıklama yapılmadı. Hiçbir seçim dönemi böyle bir şey yaşamadık. An itibarı ile toplumca kaybedenler statüsündeyiz.

Her ne kadar bugün itibarıyla resmi sonuçlardan uzak olsak da sonuçların radikal bir şekilde değişmeyeceğini bilerek bu seçimin kazanan ve kaybeden partilerini tanımlamak son derece kolay. 2018 seçim sonuçları ile 2023 seçim sonuçlarını yan yana koyar ve hangi partinin oylarının arttığına ve hangilerinin oylarının azaldığına bakar ve bir karar verirsiniz. 

Ben bu yazıda siyasi partilerden ziyade seçimin gerçek kaybedenlerini dikkatinize sunmak istiyorum. 

Bu seçimin kaybedenleri şimdiden kadınlar, LGBTİ+ bireyler ve Kürtler oldu.

Bu Meclis bugüne dek oluşan en muhafazakâr ve en milliyetçi Meclis.

Genel olarak kompozisyonuna bakacak olursak, Meclis’te 260’ın üzerinde AKP, 5 Yeniden Refah Partisi ve 2 HÜDA-PAR temsilcisi olacak. 

Cumhur İttifakı’nın Meclis’e taşıdığı bu milletvekilleri dışında CHP’nin de Meclis’e getirdiği 14 DEVA, 10 Gelecek Partisi, 10 Saadet Partisi ve 3 Demokrat Parti milletvekili Meclis’in muhafazakâr yapısının altını çizecek. Bu yapıya muhafazakârlık dışında milliyetçilik boyutunu da eklemlemek isterseniz listeye 100’e yakın MHP ve İyi Parti milletvekilini ekleyebilirsiniz.   

Seçimler öncesinde İstanbul Sözleşmesi’ne dönmesine hayal ettiğimiz Türkiye’nin meclisinde bugün “Varisleri olmayan veya bulunamayan kişilerin bıraktığı miras, devlet hazinesine değil fakirlere bırakılmalı veya sadece fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi ve yetimlerin bakımı gibi alanlarda kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona devredilmeli”, “Nesli ifsat ettiği için tüm insanlığı tehdit eden cinsel sapıklıklar yasaklanmalı ve suç kapsamına alınmalı”, “Zorunlu karma eğitimden vazgeçilmeli, isteyen aileler çocuklarını yüksek öğrenim dâhil eğitimin her kademesinde erkek veya kız okullarında okutabilmeli” ve “Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar istihdam edilmeli” diyen HÜDA-PAR var. 

Meclis’te bugün İstanbul Sözleşmesi’nin ötesinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un da yürürlükten kaldırılmasını, nafakanın kalkmasını, kadın rol modeller aracılığıyla ahlak, iffet, merhamet, fedakârlık, şefkat, asalet, üretkenlik gibi değerlerin kadınlar arasında yaygınlaştırılmasını ve ülkedeki tüm LGBTİ+ derneklerinin yasaklanmasını isteyen Yeniden Refah Partisi var. 

Her ne kadar DEVA Genel Başkanı Ali Babacan LGBTİ+ bireyler hakkında herkesin hayat tarzına saygı duyduklarını ve devletin hayat tarzlarına müdahalesine karşı olduklarını vurgulasa da partisinin Sosyal Politikalar Başkanı Selma Aliye Kavaf’ın Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı iken sarf ettiği “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum” sözleri ve bu sözlerin AKP’nin LGBTİ+ bireylere ilk resmi bakışı olduğu hafızalardan silinmiyor. Kavaf bugün Manisa milletvekili olarak seçildi. 

İktidar partisi AKP’nin LGBTİ+ bireylere bakışını hatırlatmaya gerek yok, bu bakışı seçim döneminde sık sık dinledik. Hoş, bu konuda birkaç milletvekili dışında CHP’nin de resmi olarak ne düşündüğünü hâlâ bilmiyoruz, o da ayrı bir konu. 

Bu seçimin kaybedenleri arasında Kürtler de yer alıyor. Üstelik Kürtler seçimi iki kez kaybetti. Birincisi, Kürtlerin ve sol seçmenlerin bir bölümünün partisi olan Yeşil Sol / HDP bir önceki seçimde özellikle batı illerinde ve hatta Diyarbakır’da aldığı oyların önemli bir kısmını kaybetti. 

Ancak, asıl kayıp kesintisiz ve Meclis çatısı altında kurgulanabilecek bir Barış Süreci’nin şimdilik ucu açık bir şekilde ertelenmesi oldu. Ne Meclis’in kompozisyonu ne de Yeşil Sol Parti’nin mevcut gücü olası bir Barış Süreci’ni taşıyacak yapıda değil.  Üstelik Meclis’te bir ‘milliyetçiler ligi’nin kurulmasına yönelik çağrılar şimdiden dolaşıma sokuldu. Bu çağrının karşılık bulması hiç şaşırtıcı olmaz.

Sonuçta, Türkiye’nin en önemli ve en güçlü üç toplumsal muhalefet aktörü; kadınlar, LGBTİ+ bireyler ve Kürtler seçimin kaybedeni oldu. 

Bu üç toplumsal aktörün bir araya gelmesinin asla bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. 

Seçmen bu seçimde kurulu düzenin devamı yönünde, devletçi reflekslerini öne çıkartarak oy kullandı ve toplumsal değişime, değişim olasılığına karşı direnç gösterdi. Sonuçta burası muhafazakâr ve milliyetçi insanların yaşadığı topraklar. 

Şimdi yanıtlandırılması gereken temel soru şu: 

Toplum seçim öncesinde kimi veya neyi tehdit olarak algıladı ve bunun sonucunda bugününe ve geleceğine dair tüm algıları ve değerlendirmeleri bir anda alt üst oldu ve dine, muhafazakârlığa ve milliyetçiliğe bu denli güçlü bir şekilde sığındı? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00