Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Kutlama

Sezen Aksu’nun “Memleketime çoktan bahar gelmiştir/ Başakları şimdiden göğe ermiştir/ Dağlarını gelincik basmıştır/ Yer, gök ve yürek çiçek açmıştır” diye başlayan Kutlama şarkısını bağıra çağıra dinleyip söylememiz gereken günlerden geçiyoruz.

Düşünsenize, ülke barışa bir kez daha, belki de ilk kez bu kadar yakın. Barış, elimizi uzatsak dokunabileceğimiz mesafede. Barış artık neredeyse bir hayal değil, bir gerçeklik; her gün adım adım ona yaklaşıyoruz.

Ama ülkenin ne doğusunda ne de batısında coşku ve heyecan var.

Barışı kutsamak için adeta Ferzan Özpetek’in Serseri Mayınlar filminin son sahnesindeymişiz gibi sokaklara ve caddelere dökülüp Kutlama şarkısını söylemiyoruz. Belki de söyleyemiyoruz.

Gündelik gündemimiz barıştan uzak.

Günlük hayatımızda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonlardan, İmamoğlu’nun tutuklanmasından, Özgür Özel’e sokak ortasında saldırılmasından, CHP’nin mitinglerinden, İstanbul ve çevre illerde yaşanan depremlerden konuşuyoruz. Toplumca Sırrı Süreyya’nın yasını tutuyoruz (1).

Adalet ve hukuk tartışmaları ile ölümün gerçekliği hayatımıza o kadar damga vurdu ki; uzun süredir dilimizden düşmeyen ekonomik sorunlardan, zamlardan, hayat pahalılığından ve enflasyondan içinde bulunduğumuz bu ayda neredeyse hiç söz etmedik. En büyük sorunumuz olan ekonomiyi adeta unuttuk. Diğer gündem maddelerinin baskısı yüzünden bu derdimize geçici bir es koyduk. Ekmek kavgasını öteledik. Seçim dönemleri dışında, yıllardır ilk kez ekonomik sorunlar bizim en önemli gündem maddemiz olmaktan uzaklaştı.

“PKK’nin silah bırakması” şeklinde özetlenebilecek bir gelişme, içinde bulunduğumuz ay metropol illerinde yaşayan seçmenlerin ancak yüzde 10’unun en önemli gündem maddesi oldu.

Kürt sorununun çözümü, açılım süreci ya da barış gibi konular günlük hayatımıza girmedi.

Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen, iktidar tarafından desteklenerek sürdürülen süreç, PKK’nin lağvedilmesi ve silah bırakma kararının ardından yeni bir aşamaya geçti.

DEM Parti, bu sürece olan inancını ilk günden bu yana sürdürüyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Türklerin hem Kürtlerin devleti olması için siyasi geleceğini riske atmak pahasına da olsa, çözüm sürecinin her aşamasına sahip çıkıyor. Ülkenin en büyük muhalefet partisi CHP de alışılmış söylemlerini aşarak sürece destek veriyor ve DEM Parti ile dikkat çeken, empatiye dayalı bir siyasi ilişki kuruyor.

Tüm siyasi bileşenlerin özünde olumlu yaklaştığı ve sahiplendiği bu süreçte kamuoyu, barış fırsatına çok yakın; ancak bu fırsatı gerçek bir barışa dönüştürecek yolculuğa hâlâ mesafeli. Gelişmeleri dikkatle ve temkinli bir şekilde izliyor.

Bunun nedenlerini hepimiz çok iyi biliyoruz.

Ülkenin doğusunun da batısının da kendince son derece haklı sebepleri var temkinli adımlar atmak için. Gündem arsızı olsak da yakın dönem hafızamız sağlam ve gündelik pratiklerimiz bizi bu coşku ve heyecandan uzak tutuyor.

Kamuoyu, süreci tedirginlikle izlerken, asıl mesele barış sürecinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair beklentilerde yoğunlaşıyor. Kamuoyu, barışa giden yolda kendisini nasıl bir yolculuğun beklediğini bilmiyor ve son durağı da tahayyül edemiyor. Şimdilik olumlu bir şekilde seyreden barış süreci kamuoyunda büyük bir belirsizlik yaratıyor.

Sürecin nihai hedefi barış olsa da bu hedefe ne zaman ve nasıl ulaşacağımız, orada bizi neyin beklediği soruları hâlâ yanıtsız. Bu belirsizlik, geçmiş deneyimlerden ve bugünkü güvensizlikten beslenen derin bir inançsızlıkla birleştiği için barış ihtimalini bugünden kutlama şansımız kalmıyor. Süreç, sanki toplumsal destekten yoksunmuş gibi bir atmosfer içinde yönetiliyor.

Biz barış olasılığını yüksek sesle dile getirmesek de bunun toplumsal ruh halimize usul usul sızdığına ve bizi iyileştirmeye başladığına inanıyorum.

Toplum, ekonomik sıkıntıların yarattığı derin karamsarlığı; yeni bir siyasi gelecek umudu, adalet ve hukuk arayışının şekillendirdiği muhalif eylemler ve bunların canlandırdığı özgüvenle aşmaya çalışıyor. Barış umudunun bu ruh haline eşlik etmesiyle, toplum, bugün kendisini çok daha güçlü ve daha iyi hissediyor.

Son aylara kıyasla şu an toplum hem bugüne hem de geleceğe daha iyimser gözlerle bakabiliyor. Ruh dünyamız, geçici bir süreliğine bile olsa iyileşiyor.

Barış sürecinin olumlu bir şekilde sonuçlanması ve demokrasi ile taçlanması, toplumsal esenliğin kalıcılığı açısından hayati önem taşıyor.

Bu sürecin barışı ve demokrasiyi getirmesi en büyük temennim. Çünkü biz bu Kutlama’yı çoktan ve fazlasıyla hak ettik. Kutlama, Sırrı Süreyya Önder’e de toplum olarak borcumuzdur.

----

  1. Sia Insight Ekonomik Gündem Araştırması, Türkiye’nin 3 büyük ilinde yaşayan 18-64 yaş arası 405 kişinin katılımıyla 06 – 14 Mayıs 2025 tarihlerinde bilgisayar destekli telefon görüşmesi ile gerçekleştirilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Servet

12 Haziran 2025 Perşembe 07:00

Yaren

19 Mart 2025 Çarşamba 12:41