Kaya Türkmen
“Millete Emanet”
Yavuz Oğhan yazdı. Özgür Özel’in önsözü, Ekrem İmamoğlu’nun son sözü var.
Kitabın geliri 19 Mart darbesi sürecinde Saraçhane gösterilerinde gözaltına alınmış, tutuklanmış, yurttan atılmış, bursunu kaybetmesine neden olunmuş, yani mağduriyet yaşamış gençlere aktarılacak.
Bir çırpıda okudum. Sevgili Yavuz’un güçlü kalemi ve akıcı üslubunun da yardımı oldu şüphesiz.
Diyeceğim şu ki yazılması gereken bir kitaptı kesinlikle. Ve de okunması tabii ki.
Öncelikle kitap iktidarın Ekrem İmamoğlu’na yönelik kötülüklerinin bir kataloğu. Hafızamızı tazeliyor. Bizim her gün azar azar tanık olduğumuz, bu nedenle belki de içinde yüzdükleri suyun yavaş yavaş ısıtıldığı kurbağalar gibi alıştırıldığımız, kanıksattırıldığımız, hatta belki unuttuğumuz kötülüklerin tamamını öyle topluca karşınızda bulduğunuz zaman epey sarsılıyorsunuz.
2019 Mart’ında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini Ekrem İmamoğlu’nun küçük bir oy farkıyla kazanması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “10 milyonu aşkın seçmenin olduğu İstanbul’da kalkıp da 13-14 bin farkla bir seçim kazandım havasına kimsenin girmeye hakkı yoktur” sözleri iktidarın seçim sonucunu kabul etmeyerek çamura yatacağının ilanıydı.
Bu süreçte söylenen bir alay zırvayı “Millete Emanet”i okudukça hatırlıyoruz. Akape’nin seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan yardımcısının “Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şey oldu” incisini, önceki belediye başkanı Mevlüt Uysal’ın “Soyadlarına bakıldığında Ak Partiye oy verdikleri kolayca tespit edilebilen 3092 kadar seçmenin kaydı düşürülmüş” saçmalığını, seçimin iptal edilmesini savunan iktidarın adayı Binali Yıldırım’ın “Çünkü çaldılar” sözünü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Çok net bir şey oldu, bu seçimde hile oldu” yalanını tebessümle okuyoruz.
İsmi duyulmamış bir akademisyene Öcalan’dan HDP seçmenlerini tarafsız kalmaya davet eden bir mektup getirtilmesini, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’a TRT ekranlarında “İmamoğlu’na oy vermeyin” dedirtilmesini, İBB başkanlığına seçilen İmamoğlu’nun önceki belediyenin yolsuzluklarına ilişkin oluşturduğu onlarca dosyanın sumen altı edilmesini ise öfkeyle anımsıyoruz.
Kitap daha sonra bir yandan Ekrem İmamoğlu’nun şahsına yönelik saldırıları, diğer yandan da İBB’ye çıkarılan engelleri anlatıyor.
İmamoğlu aleyhine açılan “Ahmak davası”, Fatih Sultan Mehmet’e ait türbenin önünde “Ellerini arkasına bağlamak suretiyle saygısızlık yaptı” davası, “İBB 557 teroristi işe aldı” davası gibi yargı ayıplarını, İngiltere Büyükelçisi’yle yemek buluşmasının MOBESE kameralarıyla izlenmesi rezaletini hatırlatan kitapta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB başkanını “Topal ördek” olarak nitelemesi ve bu nitelemenin gereğinin nasıl yapıldığı anlatılıyor.
Pandemi sırasında Belediye’ye yapılan bağışlara nasıl el konulduğunu, İBB’nin açtığı Kent Lokantalarıyla, kreşlerle nasıl uğraşıldığını hatırlıyor, Ekrem İmamoğlu’nun rakip olacağı iyice belli olunca onu oyun dışına atma çabalarının nasıl yoğunlaştığını fark ediyoruz kitabın sayfalarını çevirdikçe.
İktidarın İBB’nin bulduğu dış kaynakları kullanabilmesi için gerekli olan imzaları atmaktan imtina etmesi, kreşleri kapatma girişimleri, CHP belediyelerini SGK borçları nedeniyle “silkelemesi” gibi hamlelerin işe yaramaması, hatta halkta belediyelere haksızlık yapıldığı kanaatini pekiştirmesi üzerine CHP’li belediyelere karşı yargı tacizinin nasıl gündeme geldiğini okudukça nevrimiz dönüyor.
Akape hükümetinde Bakan yardımcılığı, yani aktif siyaset yapan Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirilmesiyle başlayan, belediyelere yönelik soruşturmalar, belediye başkanlarının şafak baskınlarıyla evlerinden toplanarak gözaltına alınması, tutuklamalar ve kayyum atamaları şeklinde gelişen yargı tacizinin, kaybedilen İstanbul seçiminin gasbedilmesi amacını taşıdığını gözler önüne seriyor “Millete Emanet.”
Cumhurbaşkanının ya boş bulunduğu için ya da umursamadığından “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargı sürecinin ne denli içinde olduğunu kendisinin ifşa ettiğini hatırlatıyor.
İmamoğlu’nun 15,5 milyon kişinin oyuyla Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi iktidarı büsbütün çileden çıkarıyor. Ekrem’in adaylık yolunu kesmek için diplomasını gündeme getiriyor Akape iktidarı. Olmayan diplomayı 86 milyona yutturduğunu sanan iktidar, olan diplomayı yok etmeye çalışıyor.
“Millete Emanet” yakın tarihe ilişkin değerli bir belge olmanın ötesinde, işlenen bütün hukuksuzlukların faillerinin de bugün onları ellerini patlatırcasına alkışlayanların, destekleyenlerin, savunanların da utanmalarına vesile olacak bir şamar sanki.
Aynı zamanda, demokrasi mücadelesinde yer almak, halkın yükselen itirazına güç katmak, direnişin parçası olmak istediği halde çeşitli nedenlerle bunu yapamayan, yürüyüşlerde, mitinglerde, adliye önlerinde protestolarda sesini duyuramayan vatandaşlar için de anlamlı bir dayanışma ve destek fırsatı veriyor kitap.
“Çorbada benim de tuzum olsun” diyenlere duyurulur.