Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Ne olacak Handegillerin hali?

Temelde birkaç prensip çerçevesinde döneneceğiz. Handegillerin halini belirlemek için böyle bir yazı gerekli oldu. Arkasından gelecek olan yeni nesil gazetecilerin (hepsinin değil tabii, bazılarının) elinde bir yol haritası olması açısından konuyu önemsiyorum. Noktasında (bu kelimeye gerek yoktu ama yine de kullandım. Dayanamayıp aşağıda tekrar kullanabilirim).

İçinde bulunduğumuz çağda bir bireyin kendi seçimleri dışında olaylarla karşılaşması ve ona göre davranması hayatının %65’ini kapsıyor. Kendi eylemleri, seçimleri ise sadece %35’ini… Geleceği geçmişin bilgisine dayalı açıklamaya çalışanlar -ki bu gruba bendeniz de dahil- dünyanın ortak kaderinin yaşamlarımız üzerinde bir etkisi olduğunu söyleyegeliyoruz. 2000’li yılların başından itibaren karanlık bir döneme girdik. Zaman, içinde yozluğu, etik dışı davranışları yoğun olarak yaşayacağımız bir döngüde artık. Bu da geçecek, hep öyle oldu. Ancak biz görmeyeceğiz. Bizim çocuklarımız da göremeyecek. Buna bir de çevresel koşulların ağırlaşmasını ve iklimsel değişiklikleri de ekleyince yapılacak en doğru şeyin yukarıda bahsettiğim %35’lik kendi seçimlerimiz ve eylemlerimiz üzerinden düşünmemiz, önemini kavramamız bir gereklilik haline geliyor. Çünkü değiştirebileceklerimiz %35’lik kişiye özgü karar mekanizmasının içinde. Handegil gazetecilerinin bu karanlık çağa nasıl hizmet ettikleri “noktasında” – bu kelimeyi kullanınca hemen bir soyutlama süreci başlıyor sanki. Yani, bozup yeniden yapma ihtiyacı…

Doğru haber

Konumuza dönelim: Handegil gazetecileri yaptıkları, yazdıkları haberlerde gerçeği söylemek ya da en başta gerçeği garanti ettiklerinin bir temel ilke olduğundan bahsetmek durumunda değildirler. Makbul gazeteci olmak için yalan söylüyor olmanız lazım. Bildiğiniz, düz yalanı söylemeniz lazım. Bir haberi kamuya duyurmadan önce her zaman doğruluğunu teyit etmek için çaba göstermenize gerek yoktur. Ve hatta tam tersini yapmak, kulağınıza telefonda söylenen ya da patron tarafından bir nevi dikte ettirilen hazır cümleleri halka duyurmak temelinde ilerlemelisiniz. “Temelinde” kelimesinin yerine “noktasında”yı kullanabilirdim, hey hat kaçırdım! 

Handegil gazeteciliğinde bağımsız bir ses olmayı gazeteciliğin amentüsü olarak belirlemek, ona göre hareket etmek gerekmez. Enerji kaybıdır. Siyasiyse siyasi çıkarlar, kültürelse kültürel çıkarlar, özelse özel çıkarlar adına resmi veya gayri resmi hareket etmekte özgürdür, bu gazeteciler. Çıkar çatışması oluşturabilecek siyasi bağlantılar, parasal düzenlemeler bu satırları okuyan sizlerin ve benim derdimiz olur, o kadar. Handegiller geceleri rahat rahat uyur, sanıldığının tersine.

Çoğu hikâyenin en az iki farklı tarafı olur, sanıyorsunuz. Hiç de değil, Handegiller gazeteciliğinde. Çünkü öyle olsa, her iki tarafı da sunma, anlatma durumu doğar ya da doğabilir. Bunun için “kötü” gazeteciler haberi verirken bir dengeyi gözetirler, bir bağlam eklerler. Nesnel olmak için maksimum bir çaba harcarlar. Oysa ne gerek var? Dedikoduyu oradan oraya taşıyormuş gibi yapınca muktedirlerin makbul Handegillerinden olmak ve adınıza gazeteci demek mümkünken üzmeyin kendinizi (muhatabım kötü gazeteciler bu cümlede). Güven ve itimat tek taraflı bir müessesedir. Fiyatı vardır. Kur’a bağlıdır. Kredi şeklinde olanları da görülmüştür (ucuz olanından).

Zarar vermeme ilkesi

Son olarak, gazetecilikte “zarar vermeme” ilkesinden bahsedeceğimi sanıyorsunuz, değil mi? Handegillerde tam tersi bir durum işler: Puan toplamak için zarar ver. Sözlerinin, görüntülerinin, satırlarının başkalarının özel ya da tüzel yaşamları üzerindeki etkisinin farkında olmadan, farkında olup umursamadan azgınlaşan hayatını sürdür, şeklindedir.

Kısaca anlatmaya çalıştığım bu yol haritasına uyan gazetecileri tepedekilerin gözdesi olma, uçaktaki masaya dirseklerini koyarak oturabilme, şoförlü araba ve kahvenin yanına naneli lokum ayrıcalıkları bekler. Yukarıda, “İçinde bulunduğumuz çağda bir bireyin kendi seçimleri dışında olaylarla karşılaşması ve ona göre davranması hayatının %65’ini kapsarken kendi eylemleri, seçimleri ise sadece %35’ini kapsıyor” demiştim. O, %35’lik kısım çok önemli. İnsanın içindeki kötülük de oradan geliyor.

Haftaya belki Abdüllatifgiller için de bir yol haritası çıkartırım. Geçtiğimiz perşembe gecesi Halk TV’de çıkan bir siyasetçinin söylediklerini canlı canlı izlerken, geçici niyetle gelip yapacağını yapıp zarar veren ve hop başka bir yere giden şeye ne denirdi diye bir takıldım.

Bu yazıdaki benzetmeler, isimler, gazetecilik ilkeleri hayal ürünüdür.

Güpegündüz hayal görülmüştür.

Noktasında.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi