
Begüm Erdoğan
Selman Nacar’dan İki Yapım
Öncelikle, depremde maddi manevi zarar gören herkese çok geçmiş olsun. 23 Nisan kutlamaları yapmamız gereken gün ülkece çok korktuk gerçekten. Bugünlerde İstanbul’un ismini yaşanan hak, hukuk ve adalet arayışından ağzımızdan düşüremezken bir de deprem travması eklendi…
Hepimizin travması böylesine yeniyken bu hafta konuşmak istediğim Selman Nacar imzalı “İstanbul Ansiklopedisi” de bir ayrı buruk hissettiriyor. Çünkü onda, İstanbul’u şiirlerden filmlere, hayallerden kabuslara yer almasına sebep olan pek çok şey mevcut.
İstanbul Ansiklopedisi, Yeni Dizi (Netflix)
Yapımımız, “Tereddüt Çizgisi”nden tanıyabileceğiniz Selman Nacar imzalı bir Netflix mini dizisi. Ana karakterlerimiz, İstanbul’a yeni taşınan gözleri hep göklerde inançlı bir genç kadın olan Zehra (Helin Kandemir) ve seküler bir kalp cerrahı olan hali vakti yerinde Nesrin’dir (Canan Ergüder).
Temelinde dizi, günümüzün genç evsizliği, geçim sıkıntısı, hayat güvensizliği gibi türlü dertlerine değinirek, aynı zamanda seküler ve muhafazakar insanlar arasında geçen bir kültür “çatışması”nı işliyor. Derdini de bu iki karakter arasında olan farklardan beslenerek anlatıyor. Zehra, tam bir idealist ve hayalperest olduğu için İstanbul’a “mucizeler şehri” gibi bakıyor. Bu sırada Nesrin ise İstanbul’dan nefret ediyor ve Fransa’ya yerleşmek için hazırlıklar yapıyor. Tabii onları ayıran en önemli şey de dinle beraber gelen yaşam tarzı farklılıkları.
İkisi ilk başta tam zıtlarmış gibi görünse de, zamanla onları birleştiren değerler daha ön plana gelmeye başlıyor ve tahmin edebileceğiniz gibi aralarında iç ısıtan bir dinamik ortaya çıkıyor. Ancak yine de ne Zehra’dan ne de Nesrin’den tam olarak hoşlanamıyorsunuz.
Nesrin zaten antipatik bir karakter. Zehra kadehe şarabı çok doldurduğunda, “gazoz gibi” doldurduğu dalga da geçiyor örneğin. Zehra ise tam zıttı, insana batan bir şekilde sürekli şairane konuşan, Yeşilçam filminden fırlamış gibi “iyi”, inançlı ve idealist bir kadın.
Sinematografisini ve yönetmenliğini çok başarılı bulduğum dizi, ne yazık ki senaryosuyla bir türlü oturmuyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri de diyalogları. Şiirimsi olmaya çalışırken Yeşilçam gibi hissettiriyor ama aynı zamanda Yeşilçam’a da sığmayan bir yapım. O yüzden de bir türlü “tam” olamıyor ama barındırdığı nostalji hissi yine de hoşunuza gidebilir.
Tereddüt Çizgisi, 2023 (MUBİ)
2024 İstanbul Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan filmin epey iddialı bir konusu var. Film, Uşak’ta ceza avukatı olan Canan’ın kritik bir davasının karar duruşması günü boyunca olanları anlatıyor. Müvekkili çalıştığı yerin işverenini öldürmekle suçlanıyor ve tüm adalet sistemi aleyhine işliyor gibi görünüyor. Bu kadarı yetmezmiş gibi bir de aynı gün Canan’ın vermesi gereken çok önemli kişisel bir karar daha var.
Filmin konusu bu olunca acayip bir sosyal eleştiri ya da ülkemizde hukukun adalete ulaşmadaki elverişsizliğini anlatan bir yapım bekliyoruz. Bunları yapıyor denebilir mi, denebilir. Ancak ne kadar derinleştiğini tartışabiliriz. Maktülün suç şüphesi olmasına rağmen yurtdışına kaçan ve mahkemeye getirilemeyen oğlu mu dersiniz, karartılan deliller mi dersiniz… Hepsi mevcut. . Canan’sa kahraman gibi durarak, çok önceden, yozlaşmış bir sistem tarafından yazılmış bu kararı değiştirmek için inanılmaz bir çaba harcadığını görüyoruz.
Muhtemelen ben bu filmden çok şey bekliyordum. Belki avukat olduğum için, belki de az önce bahsettiğim ödülleri aldığı için belki de konusu yüzünden. Açıkçası, filmin Batılı tarzda çekilmiş ve yazılmış bir “mahkeme filmi” olması çok hoşuma gitti ve de Selman Nacar, bir hukuk mezunu olarak kendisinden beklenebilineceği gibi, çok güzel hassasiyetlere parmak basmış. Ancak bitirdiği nokta ve Canan’ın yazılış biçimi, işlediği yan hikayenin ana hikayeye çok hizmet etmemesi, benim için biraz hayal kırıklığı barındırıyor. Bu da üzücü çünkü filmin müthiş bir potansiyeli var.
Selman Nacar, ilerleyen dönemlerde ismini daha fazla duyuracağından emin olduğum bir yönetmen. Toplumun dertlerini, modern bir sinema diliyle seyirciye aktarması her şekilde takdir edilmesi gereken bir şey. Bu yazıda eleştirdiğim noktalar olsa da Nacar’ın kariyerini heyecanla izleyeceğim.
Kore Dizileri Furyası
Squid Game’i izlediniz. Ya da izlemediniz ama çevrenizde o kadar konuşuldu ki “neyse bir ara bakarım” dediniz. Dahası, çok fazla insan bugün artık “K-drama” dedikeri kore dizilerini izlemeyi seviyor. Eğer siz de bu dizilerin uyandırdığı hayranlığı görüyor ve merak ediyorsanız, bu tarzın hoşunuza gidip gitmediğini anlamak için Kore yapımı bu dizilere bir şans verebilirsiniz.
Karma (2025- devam ediyor) (Netflix)
Dizimizde, bir kazanın ardından 6 kişinin hayatı birbirine kaçınılmaz şekilde bağlanıyor. Karakterlerden her biri kendi karanlık gerçekleriyle yüzleşmeye zorlanıyorlar. Bu arada hepsinin kendi isteklerini gerçekleştirmek için birbirlerine zarar verdiklerini de belirtmeden geçmeyelim. Tahmin edebileceğiniz gibi bu suç ve dramın iç içe geçtiği dizi, Batılı hikayeleri izlemeye alışık olanlarımız için çok yabancı gelmeyecek bir yapım. Ayrıca başrol oyuncusu da Squid Game’den tanıdığımız Park Hae-soo.
When Life Gives You Tangerines (2025) (Netflix)
Bu yapımsa tatlı ve dokunaklı bir şey izlemek isteyenler için birebir. Yine Batı hassasiyetlerine de uygun yapılmış olan bu dizide, bir adanın yerlisi iki genci takip ediyoruz. Ae-sun, şair olmak isteyen genç ve zeki bir kadın, Gwan-sik ise onu çok seven tatlı bir genç adamdır. Onların hikayesi Jeju Adasında başlar ve hayatlarının akışında bizi uzun ve dokunaklı bir maceraya davet eder. “Yeşillerin Kızı Anne” (Anne with an E) tarzı bir Kore dizisi diyebiliriz.
Extraordinary You (2019)(YouTube)
Liseli genç bir kadın olan Dan Oh, kendisinin bir çizgi roman karakteri olduğunu öğrenir. Hem de içinde bulunduğu çizgi romanda, ufak yan bir karakterdir. Buna izin veremeyeceğine karar veren Dan Oh, kaderini ellerine almaya karar verir. Her şey plana uygun giderse, başkasına kaderini belirleme gücü vermeyeceği gibi, hayalini kurduğu aşka da kavuşacaktır. Bu dizi tam böyle “kore dizisi” gelince akla gelenlerden. Göreceksiniz, ışıklandırmasından sinematografisine, zaten o farkı hissettiriyor. Ancak biraz izledikten sonra alışıyorsunuz ve tatlı hikayesi sizi içine çekiyor. Eğer özellikle gençler arasında çok yaygın olan o dizileri merak ediyorsanız başlamak için güzel bir nokta olabilir.