
Mutlu Hesapçı
“Sevmediğim, hissetmediğim, emin olmadığım hiçbir şey yapmam”
Şarkılarını çok seviyorum, kendisini her dinlediğimde bir aşkın içinde bulunduğu her türlü duygu geçişlerine şarkılarında anlattığı hikâyeleri var. Her şarkısı değişik dönemlerimde bana eşlik ediyor; aşka getiriyor, aşk acımın eşlikçisi oluyor, bazı zamanlarda da yara bandı diyelim. Herkes gibi ‘Büyük İnsan’ şarkısı benim için çok özel, ‘Biraz Ayrılık şarkısında “aynaya bakmak gibi seninle konuşmak” diyor daha ne desin, bir de son dönemlerde ‘Açık Adres’ şarkısını söyledi ki bıkmadan bütün gün dinlemişliğim var o derece etkili, güçlü söylemiş. Şarkının ruhu göğe yükselmiş gibi, o derece! Gökhan Türkmen ile GTR Deneyevi stüdyolarının açılışında buluştum. Misafirperverlikleri için çok teşekkür ediyorum şahane bir gün geçirdim, dostlarla bir araya geldim, kurdukları dünyanın enerjisi ve bu buluşma özellikle bu dönemde hepimize çok iyi geldi. Gökhan Türkmen ile röportajımızı onun şarkıları eşliğinde bırakıyorum. Herkese iyi pazarlar.
GTR Deneyevi hayırlı olsun. Şahane bir dünya yaratmışsınız. Sizin için önemi nedir?
2017 yılından beri Maslak’ta hali hazırda olan bir stüdyomuz var aslında. Çok proje hayata geçti, çok değerli bir stüdyo, yaklaşık 8 yıldır bütün kayıtlarımızı ve çalışmalarımızı orada yaptık. Fakat o stüdyo bize yetmemeye başlayınca da şimdi oradan taşınarak yeni yerimize buraya Ataşehir’e geçiyoruz. Hayalimizde hep büyük bir yerimiz, birlikte vakit geçirebileceğimiz yaşam alanlarımız, işlevsel büyük odalarımız olsun istiyorduk. Mekân için çok değerli isimlerle, mühendislerle çalıştık. Bir buluşma ve sanat ortamı aslında kurduğumuz dünya. Burada hem görsel, hem işitsel çalışmalar yapabileceğimiz bir düzen yarattık. Yaratım, üretim merkezi diyebiliriz. Bilgisayarını alıp burada çalışsın herkes, hep birlikte sohbet edelim, tavla oynayalım, bir şeyler izleyelim, bir şeyler üzerine tartışalım. Burası da tam olarak onu yaşayabileceğimiz, onu hissedebileceğimiz bir alan oldu.
Böyle bir yere neden ihtiyaç duydunuz?
Biz her şeyi analog yapmaya çalışan bir ekibiz, ben açıkçası öyleyim, çok sosyal medyacı değilim. Teknolojiyi işime geldiği kadarıyla kullanmayı tercih ederim, fazlası benim için sıkıntıdır. Birilerine dokunmayı, hissetmeyi, göz göze gelmeyi, bir arada olmayı, sohbet etmeyi daha çok severim. Bu istekler aslında bizi bu noktaya getiriyor.
“Her şeyi yapabileceğimiz bir alan yarattık”
Biraz da herhalde istediğiniz şekilde hareket etme ve özgürlük isteğinden kaynaklı bir durum da var değil mi?
Özgürlük isteği var tabii ama bilgisayarınız, ses kartınız, küçük bir klavyenizle de dünyanın her yerinde her şeyi yapabilirsiniz şu an, öyle bir teknolojideyiz. Yani bir mikrofonla dağın tepesine çıkıp bir kayıt yapıp gitarınızı çalıp üzerine bir sürü enstrüman ekleyip albüm bile yapabilirsiniz. Şu an herkesin aslında yapabildiği bir durum bu. Burada aslında mevzu; birazcık daha komün ve kolektif bir şeyler yaratabilmek, paylaşım sağlayabilmek yani sosyal ortamınızda sevdiğiniz insanlarla bir şeyler üretip paylaşmak adına da bu mekan yaratıldı. Burada sadece kayıt yapılmıyor, çekim de yapılıyor, sonra kocaman bir perde yaptık film de izleyeceğiz. Her şeyi yapabileceğimiz bir alan yarattık.
Müzikten yola çıkarak aslında bir oyun alanı yaratmışsınız kendinize…
Evet, aynen öyle. Biz de öyle diyoruz zaten, ben bayağı bir oyun alanı yaptırdım. Bir sürü müzisyenle ortak bir şekilde bir yerde buluşabiliyor olmak, üretim yapabiliyor olmak sadece kayıt değil, prodüksiyon değil, üretimi de sıfırdan yapacak olmak heyecan verici. Kreatif noktada da bir sürü şeyi yapabileceğimiz bir hale getirmeye çalışıyoruz ve öyle bir dünya yaratmak istiyoruz aslında.
“Burada Sinem'in o kadar çok büyük payı var ki!”
İlk çıktığınız yılı düşündüğünüz zaman o anki hissiyat, duygu ve hayallerle, şu an tam da burada böyle bir dünya yaratmışken şu anki hissiyat nedir?
Yola çıktığımda tabii ki bu noktaya geleceğini yani bir şekilde bir noktaya geleceğini biliyorsun zaten ona güvenerek ve o cesaretle yola çıkıyorsun. Ve özgüvenle diyorsun ki; ben ne olursa olsun bu işi yapacağım, bu işten para kazanacağım, başka bir şey yapamam. Olsa da olmasa da ben bu işte mutluyum ve bununla ilerlemek istiyorum. Zaten mutlu olursam da bir noktaya gelirim diye çıkıyorsunuz bu planın yoluna… E tabii ki bu noktaya geliyor olmak, gelmek sadece kendi başıma olan bir şey değil ya da kendi hayallerimi gerçekleştirebildiğim bir nokta değil. Burada Sinem'in o kadar çok büyük payı var ki! Şu zamana kadar beraber çalıştığım herkesin bende çok emeği var, tek başıma olsaydım belki bu noktaya gelemezdim. Belli bir noktaya gelirdim, yine mutlu olurdum ama belki bu noktaya gelemezdim ki belki değil, gelemezdim. O yüzden de bunun tamamen bir ekip işi olduğuna katılıp inanıyorum. Şu anki heyecanım tabii ki paha biçilemez, bunu beraber başarabiliyor olmak, birileriyle başarmış olmak, herkesin gözünde aynı heyecanı duyuyor ve görüyor olmak beni çok mutlu ediyor. Yani umarım da hep böyle olur.
“Ben yapabileceğime inandığım hayalleri kurarım, çok ütopik şeyler kurmam”
Çok hayal kurar mısınız, sınırsız hayalleriniz var mıdır, bu kadarını hayal etmiş miydiniz?
Ben yapabileceğime inandığım hayalleri kurarım, çok ütopik şeyler kurmam. Şöyle bir şey derim; “Olsa ne güzel olur…” İnanırım hayallere ama şöyle inanırım; düşünürüm, oraya bir enerji yollarım. O hayal olmasa bile bir altı bile olsa benim için çok mutluluk verici bir şey olacağı için en tepeyi bir şekilde düşünürüm. Ama kesinlikle yapacağım dediğim şeyler ütopik olmaz çünkü yaparım onu. Yapabileceğim hayaller kurarım, kurduğum hayalleri de yaparım, yapmaya çalışırım ve yaparım eninde sonunda.
Peki, müziğe dair ilk kurduğunuz hayal neydi? Tırnak içinde bir şarkı çıkartacağım ve herkes beni tanıyacak mı dediniz ya da bu neydi?
Aynen öyleydi aslında. Ben kuzenim Serkan Söylemez ile beraber başladım o söz yazıyordu, ben beste yapıyordum. Şarkılarımızın çoğunu beraber yapmıştık. İlk albümde de çok şarkısı vardır, ikinci albümde de var. Beraber başladık, bu yola beraber çıktık. O zaman Serkan ile bir sohbetimiz vardı hatta telefonla video da çekmiştim ama bulamıyorum maalesef. Yıl 2007 sonuydu, Serkan bana 10 yıl sonra kendini nerede görüyorsun? Sence nasıl olacak bu mevzu? diye sormuştu; “Bütün Türkiye bizim şarkılarımızı söyleyecek, şarkılarımız çok beğenilecek, sevilecek. Saygın bir yerde olacağız, çok sevileceğimiz bir ortam olmayabilir ama çok saygı duyulacağımız bir ortamda olacağımıza eminim” demiştim.
“Bizim yani benim yaptığım çerçevenin içine girebilecek şeyler olmadığını düşünüyorum”
Ne güzel, bunu da başardınız. Sizin ilk çıktığınız yıllardaki müzik güzel ve kaliteli olduğu için mi sizin de yolunuz açıldı, doğru zamanlama mı yapmıştınız, çıkış döneminizde müzik dünyası nasıldı? Şu anda yapılan, müzik adı altında çok acayip şeyler var dolayısıyla “Ahhh nerede eski müzikler” demeye devam ediyoruz.
Benim çıktığım dönem aslında çok kötü bir dönemdi. Bugüne bakınca daha kötü bir dönemdi bence. İlk albümümü 2008 yılında yaptım. 2000'ler müzik adına daha kötü zamanlar gibi geliyor. Ben belki o yıllarda hafif 90'lara yakın bir sound, 90'lara yakın söz trafiği, söz matematiği, çok içten, çok duygusal, hissiyatı yüksek, film gibi klipler falan olunca belki oradan bir sıyrılma durumum oldu. 2000'lerin başı birazcık pop, bu bakkal mevzusunun zaten patladığı zamanlardı. Biz orada tamamen mevzuyu akustik, canlı kayıtların olduğu, canlı çalınan enstrümanlar ile başka bir yere taşıdık. Çünkü o zaman bilgisayarla yapılan müzik gibi bir mevzunun ortaya çıktığı zaman vardı. Biz tam tersine canlı yapılan, canlı çalınan enstrümanların olduğu ve gerçekten sözün, müziğin çok canlı ve çok hissedilir olduğu bir müzik yapmaya çalıştığımız için, bunu da içten gelerek yaptığımız için bence o bizi farklı kıldı diye düşünüyorum ve bizim mevzuyu değiştirdi. Şu zamanda da var tabii ki kalitesiz işler, kötü yazılan sözler, sadece ve sadece görünmeye ve ünlü olmaya yönelik yapılan işler. Ama bunları ben sanat çerçevesinde değerlendirmediğim için bizim yani benim yaptığım çerçevenin içine girebilecek şeyler olmadığını düşünüyorum. Benim gibi bu işi sanat odaklı, sanat için yapan, belli bir matematik içerisinde değil de hissiyle, duygusuyla yapan arkadaşlarım, sanatçı dostlarım, abilerim, kardeşlerimle aynı çerçeveye sokmadığım için onları zaten değerlendirmeye bile almıyorum açıkçası. Kalitesiz yapılan iş zaten sanat odaklı yapılan iş olmadığı için başka bir yerde oluyor. O endüstri oluyor, o başka bir şeye dönüşüyor. Ben de o yüzden onları artık sınır dışında bıraktığım için ben kendi yolunda benimle aynı hissiyatı, duyguyu paylaşan sanatçı kim varsa kendimi onlarla değerlendirip aslında iyi şeyler oluyor demeyi tercih ediyorum.
“Benim en büyük korkum aslında hep birine benzemekti”
Sizin kendi yolunuzda, müzik yolculuğunuzda birine benzetilme hikâyeniz olmadı, bu neden kaynaklı acaba? “Ben kendi hissettiğim şekliyle, kendi yapmak istediğimi yapıyorum” deyip çok kapalı yaşadığınız için mi başardınız bunu, nasıl oldu?
Valla bilmiyorum ama benim en büyük korkum aslında hep birine benzemekti zaten. Çünkü ben kendi şarkılarımı yapmadan önce başkalarının şarkılarını söylediğim zamanlar hep onun gibi şarkı söylüyordum; Mesela Kenan Doğulu’nun şarkılarını hep onun gibi söylüyordum. Barış Manço'dan söylerken ister istemez kendi söyleme şeklimi onun söyleme şekline ve karakterine uygun bir şekilde yapıp söylüyordum, ister istemez benziyordu.
Ne zaman kendi şarkımı yapmaya başladım o zaman Gökhan Türkmen sesi oluşmaya başladı. Yani sesimi aldığım yer, söyleme şeklim, prozodim, kelimeyi nasıl söylediğim, hangi kelimeyi nasıl hecelediğim hepsi Gökhan Türkmen kendi şarkısını yapınca oluştu. O zaman da hoşuma gitti bu ve dedim ki benim kimseye benzememem lazım. John Mason'ın çok sevdiğim sözü vardır; “Eşsiz olarak doğdun. Bir kopya olarak ölme.” Ben ona çok dikkat ederim gerçekten. Yaptığım şarkı şeklimle, söyleme şeklimle, hayatta duruş şeklimle... Birazcık dikkat ettim ona çünkü bir şey kanıtlamak, bir şey yapmak istiyorsanız bence gerçekten orijinal olmanız lazım. Birisi gibi olmanın bir mantığı, bir manası yok. Olabildiği kadar farklı olmaya çalışmak yani bunu abuk sabuk yapmadan, karakterli bir şekilde farklı olmaya çalışmak ne olursa olsun yaptığınız işin bence neredeyse %50'si.
“Ben hiç para düşünmedim”
Yola çıkarken hep bir tutunma hikâyemiz var neticede zor sektörlerdeyiz. Bu işten para kazanabileceğinizi ve geçinebileceğinizi düşünüyor muydunuz?
Hiç düşünmedim. Bu işe başlarken, ilk şarkımı yaptığımda, ilk şarkı söylemeye başladığımda ben hiç para düşünmedim. Ama ilk şarkı yapmaya başladığımda dedim ki; “Benim hayatım bu, yapacak bir şey yok, geçmiş olsun.”
“Ben nasıl mutlu olduğuma bakıyorum”
“Bir şekilde geçinmek zorundayım” dediniz.
Evet, nasıl geçineceğime değil ben mutlu olma şekline, nasıl mutlu olduğuma bakıyorum. Beni para mutlu ediyorsa evet parayla uğraşırım ama mutlu olmak için mutlu olmam gerekiyorsa mutlu olmak için uğraşırım. Ben çocuklarıma da onu söylüyorum; Mutlu olduğunuz şeyi yapın, her şekilde ben onlara o desteği veririm. ‘Kızım emin misin’ diye sorarım tabii ki uyarırım, zorluklarını anlatırım. Ama o çocuğu mutlu görüyorsam ben o mutluluğunu oradan alıp mutsuz olacağı bir şeye sırf çok para kazanacağı bir yere atamam. Ben bunun sorumluluğuna giremem. Ben de şarkı yapmaya başladığımda ‘Geçmiş olsun’ dedim kendime çünkü başka bir şeyi düşünmem imkânsız. Burada daha çok para var ya da burada daha çok para kazanırsın diye düşünmedim. Umurumda değildi para mevzuları.
“Anlatamadım kimseye, ben ketum bir adamımdır”
Peki, çevrenizde kaç kişi inandı size?
İnanmayan yoktu açıkçası, şöyle inanmayan yoktu; benim içimde kopan fırtınaları anlatamadım kimseye, ben ketum bir adamımdır böyle insanlara çok abartı çok büyük hareketlerle bir şey anlatmam. Sadece şöyle oldu; ben enerjimle, duygumla, yarattığım sessizlikle, o kadar düzgün bir enerji verdim ki herhalde ya da doğru bir enerji verdim ki kimse bana ‘Sen bunu yapıyorsun da emin misin?’ demedi. Ama şunu da demedi; ‘Sen harika bir sanatçı olacaksın!’
“Sinem'le “Biz birbirimiz için yaratıldığımızı” düşünüyoruz”
Herhalde hayattaki en önemli şey bir yol arkadaşı. Eşiniz Sinem Hanım aynı zamanda iş-çözüm ortağınız. Sinem Hanım’ı sormak istiyorum, sizin hem özel hem iş hayatınızda bir engel yerine şansınız olmuş diyebilir miyiz?
Evet, benim her zaman şansım oldu Sinem. Sinem'le “Biz birbirimiz için yaratıldığımızı” düşünüyoruz. O yüzden de mevzuya benim işimi, yaratıcılığımı engelleyecek diye bakmadım. Engel olarak görürseniz bir sürü engel görürsünüz. Onu engel olarak hiçbir zaman görmedim; zaten o benim şansım, ortağım, yaşama sevincim, enerjim, her şeyim.
“Büyük İnsan’, ‘Bitmesin’ ve ‘Çatı Katı’nı hayatımın üç şarkısı”
Hayatınızı değiştiren, tanınmanızı da sağlayan ve hayatımın şarkısı dediğiniz ‘Büyük İnsan’ mı?
‘Büyük İnsan’ tabii ki ilk başta beni tanınır yaptı ama daha çok sesimi tanınır yaptı. Hem yüz hem karakter hem tip olarak hem de genel olarak bir bilinme biraz ‘Bitmesin’le başlayıp ‘Çatı Katı’yla da pik noktasına ulaştım. ‘Büyük İnsan’, ‘Bitmesin’ ve ‘Çatı Katı’nı hayatımın üç şarkısı olarak tanımlayabilirim.
Sizin şarkılarınız çok anlamlı sözler içeriyor ve çok güzel. Ama başkalarının şarkılarını söylediğinizde de öyle bir ses getiriyorsunuz ki inanılmaz. En son örneği ‘Açık Adres’ o nasıl söylemektir öyle…
Ben bu şarkıyı eskiden beri arkadaşlarımın arasında söylüyordum. Çok da severek söylediğim bir şarkıydı. Ben çok sevdiğim bir şarkıyı yorumla alakalı çok mütevazı olamayacağım gerçekten çok sevdiğim bir şarkıyı kötü bir şarkı bile olsa sana yani senin için kötü bir şarkı bile olsa ben o şarkıyı sana sevdirip ağlatabilirim bile, yorumumla alakalı o noktada olduğumu düşünüyorum. Çünkü sevdiğim bir şeyi çok hissederek, çok duygulanarak çok içine girerek söylüyorum, okuyorum. Öyle olunca da karşı tarafa öyle geçiyor tabii ki.
Siz sevdiğiniz için mi yorum da güzel oluyor, hissederek okuyorsunuz çünkü.
Bana benim sevmediğim bir şeyi yaptıramazsınız.
“Duygusu yüksek, kendini gerçekten o hayata, o çabaya vermiş kalpler”
Şarkı sözlerinizi çok önemsiyorsunuz, şiir gibi anlamlı ve güzel.
Çok önemli ve güzel kalemlerle çalışıyorum ben. Şu zamana kadar çalıştığım kalemler popüler ve çok bilinmiş insanlar değil hepsi, tam tersine benimle belki de başlayan insanlar. İşte ilk kuzenimle başladım, sonra Ozan Turgut çoğu şarkımın söz yazarı, Mert Cerim ile beraber yaptığım şarkılar var. Çok önemli isimler, duygusu yüksek, kendini gerçekten o hayata, o çabaya vermiş kalpler. Duygu anlamında çok yoğun yaşayan ayrıca hayata karşı çok duyarlı insanlar. Öyle olunca kalemleri de çok kuvvetli oluyor tabii ki. Ve bu konuda da çok şanslıyım.
“Gerçek sanatı sanat için yapma taraftarıyım ben”
Sizin hayatınızda en önemli şeyin saygı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da sizi dinleyen dinleyicinize de saygı duyduğunuz için mi böyle bir müzik yapıyorsunuz? Bununla ilgili ne söylersiniz?
Önce kendime saygı duyuyorum. Çünkü dediğim gibi sevmediğim, hissetmediğim, emin olmadığım hiçbir şey yapmam. İkincisi de tabii ki beni dinleyen insanlara bir şeyler öğretebilirim, öğretmek biraz belki yukarı bir yerden bir tanım gibi oluyor ama tam olarak aslında bir şeyleri tecrübe ettirmek, bir şeylerin farkına vardırmak. Benim şarkımda bir şeylerin farkına varıyorsa, hayatında bir şeyleri motive ediyorsa, kendini motive ediyorsa, kendine motivasyon sağlıyorsa bu benim için çok önemli ve bunu yaratmaya çalışıyorum aslında. Aşk şarkıları yapıyorum evet ama sen de yapabilirsin, var içinde. Gerçek sanatı sanat için yapma taraftarıyım ben. Çünkü sanatı ne kadar sanat için yaparsanız gerçek sanat dinleyicileri, izleyicileri, sanatı o kadar güzel öğrenirler. Ben birileri için bir şey yaparsam, sanattan uzaklaşırsam o insanların hayatına dokunmuş olurum sadece ama sanat için bir şey yaparsam sanatı kovalayan insanlar için bir şeyler yapmış olurum. Bu da önemli bir şey çünkü sanat yapıyorum.